HADİS İKLİMİ – Tevbe/Mahmut Aveder

HADİS İKLİMİ – Tevbe/Mahmut Aveder

“Günahından tevbe eden hiç günah işlememiş gibidir.”

Tevbenin özünde pişmanlık vardır. Hakiki bir tevbe için nefsin kendisi ile hesaplaşması, mücadele etmesi gerekir. Zaten Allah Resul’ünün ifadesi ile günah, insanın içini tırmalayan ve başkalarının haberdar olmasını istemediği şeydir. (Müslim) Yani her an pişmanlık duyabileceği bir iştir. Pişmanlık ise tevbenin ilk şartıdır. Resülullah (sav) bir hadisinde, “(Günahtan) pişmanlık duymak, tevbedir.” (İbn Hanbel) derken, bu gerçeği ifade eder. Bir diğer hadisinde ise, “Günahtan tevbe etmek, günahı terk edip bir daha ona dönmemektir.” (İbn Hanbel) buyurmuştur. Bu iki ifadeyi birleştirdiğimizde, “işlenen günahtan pişmanlık duyarak bir daha o günaha dönmemek” şeklinde bir tevbe tanımı ortaya çıkmaktadır. Ardından istiğfar etmek, yani Allah’tan, affetmesini istemek gelmelidir ki, tevbe tamamlanmış olsun. O halde bu tanıma istiğfarı da ekleyip, “tevbe-istiğfar, kulun, işlediği günahtan pişmanlık duyarak bir daha o günaha dönmemesi ve Allah’tan kendisini affetmesini istemesidir.” diyebiliriz.

Yegâne rehberimiz olan Peygamberimiz, tevbenin adabını öğretmek maksadıyla şöyle buyurmuştur: “Bir kimse bir günah işler de ardından güzelce abdest alır sonra kalkıp iki rekât namaz kılar ve Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah onu mutlaka bağışlar.” (Ebu Davud) Sonra da, söylediğini teyit maksadıyla şu ayeti okumuştur: “Ve onlar ki çirkin bir iş yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen bağışlanma dilerler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki!” (Âl-i İmran, 135). Böylece tevbenin dil ucuyla söylenen bir iki kelime ile geçiştirilmemesi gerektiğini ve onun bilinçli bir eylem olduğunu anlatır Allah Resulü.

Allah’ın affetmeyeceği bir günah ve günahının büyüklüğü sebebiyle tevbe kapısı yüzüne kapanacak bir günahkâr yoktur. Zira Allah’ın af ve mağfireti çok geniş ve büyüktür. İnsan onur ve haysiyetini yok edici suçlar olarak bilinen zina ve hırsızlık, bütün kötülüklerin anası sayılan içki gibi suçları işleyenler için de tevbe kapısı açıktır. İnsanın bütün güzel amellerini ahirette boşa çıkaracak kadar büyük bir suç olan irtidattan yani dinden dönmeden dolayı yapılacak bir tevbenin bile kabul edileceği ayetle bildirilmiştir. Günahların en kötüsü olarak vasıflandırılan şirk suçundan dahi insan tevbe eder ve imana dönerse elbette bu da kabul edilecektir. Yeter ki son nefesini küfür üzere vermesin.

İşlediği bir günahın peşinden tevbe ile hemen Yaratıcısını hatırlayan kimse, bu vesileyle imanını kuvvetlendirme gayretine girer. Öyle ki bu sayede insan, daha çok günah işlemekten kurtulur ve bu yeni ruhla Rabbine daha fazla bağlanıp yakınlaşarak O’nun emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınmaya daha bir gayret gösterir. Diğer taraftan günah işlememiş olduğumuz zaman bile tevbe-istiğfar etmemiz, hayatın sıkıntıları ve kederleri için bir ferahlık sağlar. Allah bu sayede hiç beklemediğimiz bir yerden bizi rızıklandırır. Fakat bir günah işlediği halde tevbe etmeyenleri ahiret nimetlerinden mahrum bırakır.

Yüce Allah insanın özgür iradesi ile hatasından dönüp, kendisinden bağışlanma dilemesinden memnun olmaktadır. Zaten insanı Allah katında değerli kılan da O’na niyazı, O’ndan yardım ve bağışlanma istemesi değil midir? Allah Resulü, “Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah başkalarını yaratır, onlar günah işler (ve tevbe eder) Allah da onları affederdi.” (Müslim) buyurur. Böylece insanı, günahlardan beri olan ve her an Allah’a kulluk halinde bulunan meleklerden farklı bir konumda değerlendirir. Tevbe etmek için belli bir zaman ve mekân şart koşulmamakla birlikte Kur’an-ı Kerim’de seher vakitlerinde tevbe edenler övülmüşlerdir. (Âl-i İmran, 17)

Unutulmamalıdır ki tevbe etmenin insan hayatındaki rolü pek büyüktür. Zira insan, tevbe sayesinde Allah’a yönelip imanını kuvvetlendirerek yeniden hayata bağlanır ve ümidini, yaşama isteğini devam ettirir. Tevbe-istiğfar ederken insan istediği ifadeleri seçebilir; yeter ki, içten ve samimi olsun. Ancak pişmanlık ve af dileği en güzel sözcüklerle dile getirilmek isteniyorsa, o zaman Sevgili Peygamberimizin ifadelerine bakmak gerekir. İşte O’nun dilinden “seyyidü’l-istiğfar” yani tevbe-istiğfarın en güzeli:

“Allah’ım, benim Rabbim sensin, senden başka ilah yok. Beni sen yarattın ve ben senin kulunum. Ben gücüm yettiğince sana verdiğim söz üzereyim ve senin vaadine de güveniyorum. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Bana olan nimetini itiraf ediyorum. Günahlarımı da itiraf ediyorum. Günahlarımı bağışla, çünkü günahları senden başka bağışlayacak hiç kimse yoktur.” (Tirmizi)

Mahmut Aveder – Tevbe

“Günahından tevbe eden hiç günah işlememiş gibidir.”

Tevbenin özünde pişmanlık vardır. Hakiki bir tevbe için nefsin kendisi ile hesaplaşması, mücadele etmesi gerekir. Zaten Allah Resul’ünün ifadesi ile günah, insanın içini tırmalayan ve başkalarının haberdar olmasını istemediği şeydir. (Müslim) Yani her an pişmanlık duyabileceği bir iştir. Pişmanlık ise tevbenin ilk şartıdır. Resülullah (sav) bir hadisinde, “(Günahtan) pişmanlık duymak, tevbedir.” (İbn Hanbel) derken, bu gerçeği ifade eder. Bir diğer hadisinde ise, “Günahtan tevbe etmek, günahı terk edip bir daha ona dönmemektir.” (İbn Hanbel) buyurmuştur. Bu iki ifadeyi birleştirdiğimizde, “işlenen günahtan pişmanlık duyarak bir daha o günaha dönmemek” şeklinde bir tevbe tanımı ortaya çıkmaktadır. Ardından istiğfar etmek, yani Allah’tan, affetmesini istemek gelmelidir ki, tevbe tamamlanmış olsun. O halde bu tanıma istiğfarı da ekleyip, “tevbe-istiğfar, kulun, işlediği günahtan pişmanlık duyarak bir daha o günaha dönmemesi ve Allah’tan kendisini affetmesini istemesidir.” diyebiliriz.

Yegâne rehberimiz olan Peygamberimiz, tevbenin adabını öğretmek maksadıyla şöyle buyurmuştur: “Bir kimse bir günah işler de ardından güzelce abdest alır sonra kalkıp iki rekât namaz kılar ve Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah onu mutlaka bağışlar.” (Ebu Davud) Sonra da, söylediğini teyit maksadıyla şu ayeti okumuştur: “Ve onlar ki çirkin bir iş yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen bağışlanma dilerler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki!” (Âl-i İmran, 135). Böylece tevbenin dil ucuyla söylenen bir iki kelime ile geçiştirilmemesi gerektiğini ve onun bilinçli bir eylem olduğunu anlatır Allah Resulü.

Allah’ın affetmeyeceği bir günah ve günahının büyüklüğü sebebiyle tevbe kapısı yüzüne kapanacak bir günahkâr yoktur. Zira Allah’ın af ve mağfireti çok geniş ve büyüktür. İnsan onur ve haysiyetini yok edici suçlar olarak bilinen zina ve hırsızlık, bütün kötülüklerin anası sayılan içki gibi suçları işleyenler için de tevbe kapısı açıktır. İnsanın bütün güzel amellerini ahirette boşa çıkaracak kadar büyük bir suç olan irtidattan yani dinden dönmeden dolayı yapılacak bir tevbenin bile kabul edileceği ayetle bildirilmiştir. Günahların en kötüsü olarak vasıflandırılan şirk suçundan dahi insan tevbe eder ve imana dönerse elbette bu da kabul edilecektir. Yeter ki son nefesini küfür üzere vermesin.

İşlediği bir günahın peşinden tevbe ile hemen Yaratıcısını hatırlayan kimse, bu vesileyle imanını kuvvetlendirme gayretine girer. Öyle ki bu sayede insan, daha çok günah işlemekten kurtulur ve bu yeni ruhla Rabbine daha fazla bağlanıp yakınlaşarak O’nun emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınmaya daha bir gayret gösterir. Diğer taraftan günah işlememiş olduğumuz zaman bile tevbe-istiğfar etmemiz, hayatın sıkıntıları ve kederleri için bir ferahlık sağlar. Allah bu sayede hiç beklemediğimiz bir yerden bizi rızıklandırır. Fakat bir günah işlediği halde tevbe etmeyenleri ahiret nimetlerinden mahrum bırakır.

Yüce Allah insanın özgür iradesi ile hatasından dönüp, kendisinden bağışlanma dilemesinden memnun olmaktadır. Zaten insanı Allah katında değerli kılan da O’na niyazı, O’ndan yardım ve bağışlanma istemesi değil midir? Allah Resulü, “Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah başkalarını yaratır, onlar günah işler (ve tevbe eder) Allah da onları affederdi.” (Müslim) buyurur. Böylece insanı, günahlardan beri olan ve her an Allah’a kulluk halinde bulunan meleklerden farklı bir konumda değerlendirir. Tevbe etmek için belli bir zaman ve mekân şart koşulmamakla birlikte Kur’an-ı Kerim’de seher vakitlerinde tevbe edenler övülmüşlerdir. (Âl-i İmran, 17)

Unutulmamalıdır ki tevbe etmenin insan hayatındaki rolü pek büyüktür. Zira insan, tevbe sayesinde Allah’a yönelip imanını kuvvetlendirerek yeniden hayata bağlanır ve ümidini, yaşama isteğini devam ettirir. Tevbe-istiğfar ederken insan istediği ifadeleri seçebilir; yeter ki, içten ve samimi olsun. Ancak pişmanlık ve af dileği en güzel sözcüklerle dile getirilmek isteniyorsa, o zaman Sevgili Peygamberimizin ifadelerine bakmak gerekir. İşte O’nun dilinden “seyyidü’l-istiğfar” yani tevbe-istiğfarın en güzeli:

“Allah’ım, benim Rabbim sensin, senden başka ilah yok. Beni sen yarattın ve ben senin kulunum. Ben gücüm yettiğince sana verdiğim söz üzereyim ve senin vaadine de güveniyorum. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Bana olan nimetini itiraf ediyorum. Günahlarımı da itiraf ediyorum. Günahlarımı bağışla, çünkü günahları senden başka bağışlayacak hiç kimse yoktur.” (Tirmizi)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.