HADİS İKLİMİ-Rasulullah’ın Hanımları Mü’minlerin Anneleridir

Ali b. Ebu Talib’den radıyallahu anh nakledildiğine göre, Hz. Peygamber aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “(Kendi döneminin) En hayırlı kadını Meryem’dir. Hatice de (kendi döneminin) en hayırlı kadınıdır.” (Buhari)
Allah Resulü aleyhisselam, bir peygamber olarak içinde bulunduğu topluma dini alanda rehberlik ederken, savaşta ordusunun kumandanı, mescitte cemaatinin imamı ve evinde ailesinin reisi idi. O, toplumsal hayatın bütün alanlarında yer almıştı. Yirmi beş yaşından itibaren bir eş ve ardından bir baba olarak aile hayatına katıldı.
Nezahet ve iffet içerisinde bir gençlik geçirmiş olan Allah Resulü de kendisi yirmi beş yaşında iken kırk yaşında olan Hz. Hatice ile evlenmiştir. Rasulullah ile evliliğinden önce yaşadığı iki evlilik tecrübesinden üç çocuk sahibi olan Hz. Hatice, vefat edinceye kadar yirmi beş yıl boyunca Resul-i Ekrem’in biricik eşi ve hayat arkadaşı olmuştur.
Allah Resulü, “(Kendi döneminin) en hayırlı kadını Meryem’dir. Hatice de (kendi döneminin) en hayırlı kadınıdır.” sözleriyle taltif ettiği Hz. Hatice’den ömrü boyunca büyük destek görmüş ve bunu şöyle ifade etmiştir: “Yüce Allah bana Hatice’den daha hayırlı bir eş vermemiştir. Bütün insanlar bana inanmazken o bana inandı. Herkes beni yalanlarken o doğruladı. İnsanlar (yardımlarını) benden esirgediklerinde o bana malıyla destek oldu. Yüce Allah bana başka kadınlardan değil ondan çocuklar ihsan etti.” Hz. Peygamber bu yüzden Hz. Hatice’yi daima hayırla yâd etmiştir.
O’nun Hz. Hatice’ye olan sevgi ve vefası zaman zaman Hz. Aişe’nin kıskançlığına sebep olmuş ancak Resul-i Ekrem, Hz. Hatice’ye karşı vefa içinde hareket etmekten geri durmamıştır. Bir koyun kestiğinde onun bir kısmını Hz. Hatice’nin arkadaşlarına hediye etmesi O’nun vefasının örneklerindendir. Allah Resulü, elli yaşına kadar kendisinden yaşça büyük olan bu hanımefendi ile evli kalmıştır.
Allah Resulü’nün eşleri içerisinde en müstesna yere sahip olanı şüphesiz Hz. Aişe idi. Gelişmesini, yetişmesini ve şahsiyetinin olgunlaşmasını birlikte dokuz yıl geçirdiği Peygamber Efendimizin evinde tamamlama imkânı buldu. Sahip olduğu kabiliyetlere Hz. Peygamber’in desteği de eklenince onun baba evinde aldığı eğitim, vahyin aydınlattığı nübüvvet evinde daha da olgunlaştı ve derinleşti.
Hz. Aişe, anlayış kabiliyeti, kuvvetli hafızası, güzel konuşması, Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Peygamber’i en doğru biçimde anlamaya yatkın zekâsı gibi vasıfları sayesinde Peygamber Efendimizin yanında özel bir mevki kazandı.
Netice itibariyle Hz. Peygamber’in evliliklerinin tamamının kendine özgü hikmet ve maksatları vardı. Kocası savaşta şehit olan hanımlara ve yetim çocuklarına yardım eli uzatmak, İslam uğruna sıkıntı çeken hanımları ödüllendirmek, İslam’a hizmeti geçen saygın ailelerle evlilik bağı kurarak onları onurlandırmak, evlatlığın boşadığı hanımla evlenme ve mehir gibi evliliğe ilişkin birtakım düzenlemeler hakkında insanlara yol göstermek, Yüce Allah’ın emrini uygulamak, düşman kabilelerle akrabalık bağı kurarak İslam’a karşı tavırlarını yumuşatmak ve hanımlar vasıtasıyla Müslüman toplumdaki diğer hanımları eğitmek bu hikmetlerden bazılarıdır.
Resul-i Ekrem özellikle kadınlarla ilgili hususların öğretiminde kendi eşlerinden yararlanmıştır. Böylece Allah Resulü’nün bütün hanımları İslami bilginin öğretiminde ve yaygınlaşmasında büyük görev üstlenmişlerdir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra da başta Hz. Aişe olmak üzere tüm peygamber hanımları “mü’minlerin anneleri” sıfatıyla hemen herkesin dini ve ailevi konularda kendilerine danıştığı, irşad ve tavsiyelerine kulak verdiği saygın otoriteler olarak Müslümanlara rehberlik etmişlerdir. Onlar bugün de Allah’a ve Resulü’ne iman etmiş hanımlar için en güzel örnektirler.