HADİS İKLİMİ – Rasulullah (sav) Döneminde Geçim Düzeyi/Mahmut Aveder

HADİS İKLİMİ – Rasulullah (sav) Döneminde Geçim Düzeyi/Mahmut Aveder

Hz. Ali (ra) şöyle demiştir: “Resûlullah (sav), Fâtıma için çeyiz olarak kadife kumaş, su tulumu ve içi izhir otuyla doldurulmuş bir yastık hazırlatmıştı.” (Nesâî; İbn Hanbel)

Sahabe-i kirâmın Hz. Peygamber’in hayatta olduğu yıllarda sahip oldukları maddî imkânlar ile vefatından sonra elde ettikleri arasında dağlar kadar fark vardı. Artık Mısır’dan İran’a kadar olan bölge ve onların hazineleri idareleri altındaydı. İçlerinde emri altında köleleri olan, dilediği lüks tüketim maddelerini evlerinde kullanabilen zenginler zümresi de oluşmuştu. Ancak Peygamber’e iman eden bir avuç topluluğun müreffeh hayattan nasiplendiği söylenemezdi. Allah Resulü’nün yanında yer alan Müslümanlar, Peygamber ile birlikte akla gelebilecek her sıkıntıyı göğüslemeyi kabullenmiş oluyorlardı. Sayılarının azlığının yanında ilk inananların genelinin fakir, köle ve güçsüz kimselerden oluşması, bu insanları maddî yetersizliklerin yanı sıra manevi olarak aşağılanmalara, işkencelere, dışlanmalara maruz bırakıyordu.

On üç yıl boyunca Mekkeli müşriklerce dünyadan âdeta soyutlanan müminlerin yegâne endişesi hayatta kalabilmek, inançlarından dolayı işkence edilmeden yaşayabilmek idi. Öyle ki inançlarından dolayı boykot ve tecrit edildikleri dönemde bu sıkıntıları dayanılmaz hâle gelen Müslümanların yerde bir deri parçası bulduklarında “yiyecek bulduk” diye sevindikleri günler olmuştu.

Hz. Peygamber’in yaşadığı dönemin tüketim alışkanlıklarına bakılacak olursa geçim düzeyi hakkında daha net bir kanaat ortaya çıkar. Orta hâlli bir hanenin yiyeceği, arpa ve hurmadan ibaretti ve halis buğday unu refah işi tüketim malzemesiydi. Kimi zaman ekmek yapacak arpa bile bulunamıyor, öğünler bir iki hurma ile geçiştiriliyordu.

Ashabı-ı kiramdan bize intikal eden bilgilerden, o dönemin ev eşyaları ve döşemelerinin de son derece sade olduğunu öğreniyoruz. Resûlullah’ın ve ashabın ev döşemesi; üzerinde oturacakları veya yatacakları hasır ile içi hurma lifleriyle doldurulmuş deri yer döşekleri ve yastıktan ibaretti. İçecekler, toprak testiler, tulumlar ve su kabağı içerisinde saklanırdı. Üzerine sofra kurmada kullanılan deri örtü, tencere, sahan ve bardak evin başlıca eşyalarıydı.

Dönemin giyim tarzı da bize hayat şartları hakkında bilgi vermektedir. Medineliler kumaş ve bezleri ticaret kervanları vasıtasıyla Necrân, Yemen, Şam, Mısır, İran gibi çeşitli şehir ve ülkelerden temin ederlerdi. O dönemin insanı için giyecek elbise bulmak ciddi bir problemdi. Kaba yün kumaştan başka giyecek bir şey bulamadığı için yağmur yağdığında kötü kokanlar olduğu gibi üzerindeki tek kat cübbe ile avret yerini örtmekte zorlananlar da vardı.

Şüphesiz ki geçim sıkıntısına dayalı bir hayat tarzı, Resûlullah’ın (s.a.v) özel tercihi ya da teşviki olmayıp dönemin şartları ile yakından alâkalıydı. Zira belirsizliğin, güvensizliğin ve düşman tehdidinin hâkim olduğu, istikrarın bulunmadığı bir ortamda ne geniş arazilerde ziraat yapmaya ne de ticarî ilişkileri geliştirmeye fırsat olabilirdi. Bu durum gündelik hayata temel ihtiyaç maddelerinin kıtlığı şeklinde yansıyordu. Bu sebeple Hz. Peygamber ashabını, paylaşarak birbirlerine destek olmaya teşvik ediyordu. Meselâ, Resûlullah’ın teşviki ile hanımlar bayram günü takılarını bağışlamışlardı.

Hatta ashab-ı kiramdan Ebû Mesud el-Ensârî asr-ı saadette sadaka verme arzusunu şöyle anlatıyordu: “Resûlullah (sav) bize sadaka vermeyi emrettiğinde, (imkânı olmayanlar) çarşıya gider, hamallık yapar, bir müd (yaklaşık bir kilo hurma) kazanırdı (o kazandığı ile sadaka verirdi). Bugün onlardan bazılarının yüz binlik serveti vardır (Ama şimdi sadaka vermezler). (Buhari)

İslâm toplumu yirmi üç yıllık peygamberlik döneminde çok büyük değişimler geçirdi. Şartlar ve imkânlar yıldan yıla farklılaştı ancak toplumun maddî imkânları daima güvenliğin teminine ve genel hayat şartlarının iyileştirilmesine seferber edildi. Resûlullah’ın vefatından önceki son birkaç yılda sağlanan nispi refah, hayat standartlarında iyileşmeyi beraberinde getirdiyse de toplumun yapısını değiştirmedi, dengeleri sarsmadı.

Bu dönemlerde ne sınıf atlayan zümreler ne de toplum içerisinde zengin-fakir ayrımını derinleştirecek uçurumlar ortaya çıktı. Zira Sevgili Peygamberimizin rehberliğinde insanlara sunulan İslâm’ın değerler sistemi sayesinde hayat şartları iyileşti. Hak ve adalet zeminine oturan, infak ve yardımlaşmaya dayanan din kardeşliği ile sağlıklı bir İslâm toplumu meydana getirildi. Bu toplumda o dönemin şartlarından kaynaklanan, teknik imkânların kısıtlılığı ve az gelişmişliği dikkat çekmekle birlikte, maddî ve manevi anlamda baskı altında bulunan inananların hayatlarındaki değişim ve gelişim göz ardı edilmemelidir. Zira maddî yönden geçim düzeyleri çok iyi olmayan bu insanların Hz. Peygamber’in getirdiği davet ile birlikte imkânları artmıştır. Buna bağlı olarak Allah Resulü döneminde şartlar iyileşip bir şehir devleti kurulsa da ölçülü, dengeli ve sade hayat tarzı hiçbir zaman terk edilmemiş, elde edilen zenginlik; aşırılık, kibir ve israf gibi ölçüsüzlükleri doğurmamıştır.

Gerçek zenginliğin gönül zenginliği olduğunu bildiren Allah Resulü’nün (s.a.v) maddeye verdiği değer, hiçbir zaman hayatın manasına dair insanlığa getirdiği değerlerin önüne geçmemiştir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.