HADİS İKLİMİ- Nefis

HADİS İKLİMİ- Nefis

Şeddad b. Evs’ten rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: ”Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Zavallı (ahmak) kişi ise nefsinin arzu ve isteklerine uyan (ve buna rağmen hala) Allah’tan (iyilik) temenni edendir.” (Tirmizi; İbn Mace)

Nefis, pek çok anlamı yanı sıra “insanın içindeki kötü duyguların, meşru olmayan isteklerin kaynağı” karşılığı olarak da kullanılmıştır ki daha çok bu olumsuz şekliyle ön plana çıkar.

Kur’an’ın beyanına göre nefis, şeytanın vesveselerine kapılarak onunla iş birliğine girer, fakat şeytan, nefsine uyarak hareket edenleri hesap gününde yüz üstü bırakır. Nefis, sadece şeytanın fısıltılarına kanmakla kalmaz, ayrıca kendi de insana birtakım kötülükleri yapması yönünde vesvese verir: ”And olsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz.” (Kaf, 16); “Nefisler kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır.” (Nisa, 128) diyen Kur’an, nefsin süflî duyguların kaynağı olduğunu ve bunun, insanın yaratılışında yani fıtratında bulunduğunu ifade etmektedir.

Daha çok “insanın kendisi” anlamına gelen nefsin potansiyel tehlike veya düşman şeklinde düşünülmesi yanlıştır. Nefis, iyiliği ve kötülüğü, fazileti ve rezaleti aynı anda barındıran bir alandır. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki nefis, insandan ayrı, farklı bir varlık da değildir. “Nefisle mücadele” mefhumu nefsin farklı bir varlık kategorisi olarak algılanmasına yol açmış olabilir. Ancak bu mücadele insanın kendisiyle, hırslarıyla, bitmek tükenmek bilmeyen istek ve arzularıyla imtihanından başka bir şey değildir. Resul-i Ekrem akıllı olmanın bir işareti olarak sunduğu bu mücadelenin nasıl yapılacağını yukarıdaki hadisiyle bizlere öğretmiştir.

Nefis ya şeytandan ya da melekten aldığı ilhamla hareket eder. Şeytan, insana yaşadığı anın tadını çıkarması yönünde cazip görünen telkinlerde bulunurken; melek, yapacağı davranışın neticesini düşünmesini ilham eder. Basiretsiz davrananlar akıllarını kullanamaz ve yaptıklarının neticesini düşünemezler. Onlar için yaşadıkları geçici lezzetler önemlidir. Basiret sahibi olanlar ise, akıllıca davranıp neticeye yoğunlaşırlar. Böyle durumlarda insan iradesi çok zorlu bir imtihandan geçer.

Hz. Peygamber’in (sav) “Cehennem, (nefsin hoşuna giden) şehvetlerle; cennet ise (nefsin hoşlanmadığı) zorluklarla kuşatılmıştır.” (Buhari) hadisinde de belirttiği gibi insana ateşin yolunu açan, onu kolaylaştıran ve cazip hale getiren, bir taraftan da cennetin yolunu zorlaştıran istek ve arzularla mücadele etmek kolay değildir. Hatta Allah’ın rahmeti olmasa bu cihaddan başarıyla çıkmak mümkün değildir. Bu yüzden Allah Resulü’nün bazı dualarında nefsinin kötülüklerine karşı Allah’a sığındığını görüyoruz.

Kur’an’da ve hadislerde kötülenen şey bizzat nefis değil, onun meşru daire dışında kalan istekleridir. Kınanan şey nefsin “heva” olarak nitelendirilen ve ilahi bir dayanağı olmayan gayrimeşru istekleridir.

Geçmişte olduğu gibi günümüz toplumlarında da sık sık rastladığımız ahlaki yozlaşmaların temelinde, insanın iradesini basiretsizce kullanarak nefsine boyun eğmesi, adeta onun sınırsız arzularının esiri durumuna düşmesi yatmaktadır. Bugün hapishanelerin dolup taşması, intihar vakaları ve aile içi huzursuzlukların yanında toplumu sarsan daha birçok olumsuzluğun, bireyin bir anda düşünmeden, kontrolsüzce yaptığı bir davranıştan, nefsinin gayrimeşru, geçici bir isteğine boyun eğmesinden kaynaklandığı unutulmamalıdır.

Müminin akıllı ve basiretli davranması, çevreden gelecek olumsuz telkinlere karşı nefisini kontrol altına alabilmesinde son derece önemlidir. Ancak yeterli değildir. Bu noktada mümin, Rabbiyle olan bağlarını sağlam tutmaya çalışmalı ve O’nun yardımı ve merhameti olmadan nefsini kontrol altına alamayacağını unutmamalıdır. Bu bakımdan Zeyd b. Erkam (ra) vasıtasıyla Peygamber Efendimizden (sav) öğrendiğimiz şu dua dilimizden düşmemelidir:

“Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, bunaklıktan, kabir azabından sana sığınırım. Allah’ım! Nefsime, senden sakınma şuurunu (takvasını) ver ve nefsimi arındır. Onu en iyi arındıracak olan sensin. Onun koruyucusu da onun efendisi de sensin. Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul edilmeyen duadan sana sığınırım.” (Müslim; Nesâi)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.