HADİS İKLİMİ- İnsanın Ezeli ve Ebedi Düşmanı: Şeytan

HADİS İKLİMİ- İnsanın Ezeli ve Ebedi Düşmanı: Şeytan

Ebu Said el-Hudri’nin işittiğine göre, Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İblis, Rabbine ‘Senin izzetin ve celalin üzerine yemin ederim ki ruhları (bedenlerinde) olduğu sürece âdemoğullarını saptırmaya devam edeceğim.’ demiş, Allah da ‘İzzetim ve celalim hakkı için, onlar af diledikleri sürece ben de onları bağışlayacağım.’ karşılığını vermiştir.” (İbn Hanbel, 29)

Resul-i Ekrem’in bu hadisinden de anlaşıldığı gibi ilahi irade, hikmeti gereği İblis’in bu talebine müsamaha göstermiş ve ona adeta “Elinden geleni ardına koyma!” dercesine istediğini yapma fırsatı tanımıştı: “Haydi, git! Ancak, haberin olsun ki onlardan sana uyanlar (la beraber) hepinizi bekleyen ceza, yaptıklarınızın tam karşılığı olmak üzere, cehennem olacaktır! Haydi, şimdi onlardan gücünün yettiğini sesinle ayart; atlılarınla ve piyadelerinle (yani tüm imkânlarını kullanarak) onların üzerine yüklen ve (böylece) onların, mallarına ve evlatlarına ortak ol; onlara vaatlerde bulun; çünkü (onlar bilmezler ki) şeytanın vadettiği şey ancak bir aldatmadır.” (İsra, 63-64)

Hz. Peygamber (sav) de zaman zaman bir kötülüğü, çirkin bir davranışı nitelerken onun şeytanla ilgisine dikkat çekmiştir. O (sav), güvercin peşinde dolaşan bir adam görünce, onun, zamanını boşa harcadığını ifade etmek için “(Bu adam) Şeytan kovalayan bir şeytandır.” buyurmuş, birbirlerine sataşıp hakaret edenleri, şeytan olarak nitelemiştir. Yine O (sav), temizlikte sol el kullanıldığından sağ elle yiyip içmeyi öğütleyerek, şeytanın sol elle yiyip içtiğini söylemiş, ellerindeki yemek bulaşığı ile uyumaktan arkadaşlarını men ederken de “Şeytandan kendinizi koruyun.” demiş, şeytanın kire, kirli şeylere çok hevesli ve bu yüzden yemek artıklarını yalayan (bir pislik) olduğunu ifade ettikten sonra bu mesajını vermiştir. Böylece kirin, pisliğin de şeytanî bir tarafı olduğunu belirten Efendimiz (sav), şeytanın temiz ve pak ortamlara yaklaşamayacağını hatırlatmıştır.

Hiçbir mümin bu ezeli düşmandan kendisine gelebilecek kötülükler konusunda güvencede değildir. Şeytan, özellikle ibadet esnasında verdiği vesveselerle müminlerin Allah’a karşı görevlerini hakkıyla yerine getirmelerine mani olmaya çalışır. Resulullah, şeytanın bu çabasını; namaz esnasında “Şunu hatırla, bunu hatırla!” diyerek aklında olmayan şeylerle müminin kafasını kurcalaması şeklinde ifade etmiştir. Şeytan bir taraftan verdiği vesveselerle müminin zihnini kurcalayıp ibadetlerini sağlıklı bir şekilde yerine getirmesine mani olmaya çalışırken, diğer taraftan da çirkin işleri süsleyip hoş göstererek onu harama yönlendirir, hatta inkâr bataklığına sürükler. Şeytanın, insanı kandırırken batıla hak kılıfı giydirmesi (telbis) en etkili ayartma yöntemlerindendir.

Bir anlık gaflete düştüğü zaman abid kulun dahi şeytanın iğvasından, saptırmasından nasibini alabileceğinin tarihte nice örnekleri olduğu gibi aynı zamanda insanın şeytanın kontrolü altına nasıl girebileceğinin de örnekleri mevcuttur.

Şeytan, insandaki zaafların farkındadır. Bu yüzden onu aldatırken bu zaaflardan yararlanır. Bazen insanı fakirlikle korkutur ve ona cimri olmasını telkin eder. Çoğu zaman da Allah’ın affına güvendirmek suretiyle insanı ifsad eder ve yanlış yollara yönlendirir. Bununla birlikte şeytanın insan üzerindeki nüfuzu çok fazla abartılmamalıdır. Yaratıcı’nın, kendisini anan, zikreden kullarına merhamet edeceği ve onları koruyacağı unutulmamalıdır. Nitekim Kur’an’da da Allah’a sığınmak ve O’nu anmak, şeytanın şaşırtmasına karşı müteyakkız olmanın, direnmenin yolu olarak gösterilmektedir.

Ancak Allah’ın insana verdiği akıl, irade ve basiret yetisini kullanamayanlar veya kaybedenler, O’nun varlığından, güç ve kudretinden bihaber yaşayanlar, şeytanın ayartması karşısında hiçbir direnç gösteremez ve kolaylıkla onun tahakkümü altına girebilir. Hatta şeytan zamanla bu tür insanların kişiliklerinin bir parçası dahi olabilir.

Tüm bunlar şeytanın sınırsız ve karşı konulamaz bir gücü olduğunu göstermez. Onun gerçek bir gücü yoktur. İnsan, ancak imana, irfana, özüne dönmek suretiyle şeytanın sanal nüfuzundan kurtulabilir. Elbette Yüce Yaratıcı’nın yardımı ve inayeti olmadan bu kurtuluşun gerçekleşmesi mümkün değildir. O halde, “Kûl euzü bi-Rabbi’n-nas” ayetiyle başlayan Nas süresini daimi bir dua olarak dilimizden eksik etmeyelim:

“Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlahı’na sığınırım.”

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.