HADİS İKLİMİ-Hediye Vererek Aranızdaki Sevgiyi Artırın

HADİS İKLİMİ-Hediye Vererek Aranızdaki Sevgiyi Artırın

Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Hediyeleşin. Çünkü hediye, gönülden kini söküp atar…” (Tirmizi)

Yesrib’i şereflendiren Sevgili Nebi’ye küçük de olsa ikramda bulunmak ve O’na hediye takdim etmek, ilk Müslümanlar için en çok sevinilecek işlerden biriydi. O, peygamberliği boyunca bollukta olsun darlıkta olsun, “sadaka”yı değil, yalnızca “hediye”yi kabul etmiş ve kendisine hediye verildiğinde, karşılığında daima daha iyisini vermişti.

Hediye, yürekten duyulan bir sevginin göstergesidir. Bu yüzdendir ki azlığına çokluğuna, değerli veya değersiz oluşuna bakarak hediyede ve onu getirende kusur aramak, hediyeleşme adabı ile uyuşmaz. Alçakgönüllülük, hilm ve tevazu gibi yüksek ahlaki vasıflara sahip olan Hz. Peygamber Efendimiz (sav), “Davet edene icabet edin ve hediyeyi reddetmeyin…” buyurmuştur.

Bir seferinde Hz. Aişe (r.a) annemiz, kendisine hediye getiren bir kadının hediyesini o daha muhtaç birisidir diye kabul etmemişti. Bunu duyan Efendimiz ise “Peki hediyesini kabul edip ona daha iyi bir şey veremez miydin?” buyurmuştur.

Sevgili Peygamberimizin, maddi yönden fakir ama gönlü zengin insanlarla karşılıklı hediyeleşmeye gösterdiği ihtimama dair Enes b. Malik’in naklettiği şu olay dikkat çekicidir: “Çöl halkından Zahir adında bir adam vardı. Zahir, Hz. Nebi’ye her gelişinde hediyeler getirirdi. Döneceği zaman da Allah Resulü (sav), sevdiği bu zatın heybesini doldurur ve ‘Zahir bizim köyümüz biz de onun şehriyiz. ‘ buyurarak Zahir’in çölde bulunan çeşitli bitki gibi şeyler getirdiğini, kendilerinin de ona ihtiyaç duyduğu şeylerden hediye ettiklerini ifade ediyordu.

Peygamber Efendimize, döneminin yönetici ve krallarından da devletlerarası siyasi münasebetler çerçevesinde pek çok hediye gönderilmişti. Mısır Mukavkısı, İran Kisrası, Bizans İmparatoru gibi kimselerden gönderilen çeşitli hediyeleri Rasulullah kabul etmişti. Ancak Hz. Peygamber’in (sav) gelen değerli hediyeleri kabul ettikten sonra ihtiyaç sahiplerine dağıttığı bildirilmektedir.

Peygamber-i Zişan Efendimiz bir zamanlar yanı başından ayrılmadığı halde artık hayata veda etmiş olan sevdiklerini, yakınlarına hediyeler vererek yâd etmeyi de unutmuyordu. Hz. Aişe’nin, “Peygamber’i (sav), Hatice’ den kıskandığım kadar hiçbir kadından kıskanmadım.” diyerek bahsettiği Hz. Hatice’nin vefatından sonra bile Rasulullah bir koyun kestiğinde onun yakın arkadaşlarına etten hediye ederdi.

Rivayetlerden; hediyeleşmenin karşılık beklenmeden, gönül rızası ile sevgi, ilgi ve alakayı artırmaya aracı olan erdemli bir davranış olduğu anlaşılmaktadır.

Rasulullah’ın (sav) “hediyeleşme” söz konusu olduğunda hiç hoşlanmadığı şey rüşvet ve iltimas maksadıyla hediye verilmesiydi. Nitekim Hz. Peygamber, zekât toplama memuru olarak görevlendirdiği İbnü’l Lütbiyye’nin, dönüşte, “Ya Rasulullah şu sizin, şu da bana hediye edildi!” şeklinde sarf ettiği sözlere son derece üzülmüş, ”Anne babanın evinde otursaydın da bir baksaydın bakalım; sana hediye veriliyor muydu verilmiyor muydu!” diyerek onu azarlamıştı. Zira kişinin bulunduğu makam ve görev dolayısıyla verilen hediyeler insanlar arasındaki sevgi bağlarını geliştirmez. Hatta görev istismarına götürebilen bir rüşvet şekline dönüşebilir.

Âlemlerin Efendisi (sav), hediyeyi Allah’ın kullarıyla gönül bağı kurabilmek için tereddütsüz kabul etti, Allah yoluna insan kazanabilmek için hesapsız verdi, Allah’ın kelimesinin yücelmesi uğrunda korkusuzca kullandı, Allah’ın rızasına uygun yerlere sayısızca sarf etti.

Fahr-i Kâinat (sav), Rabbine kavuşurken, geride en büyük hediye olarak, Kur’an-ı Kerim’i ve sünnet-i seniyyesini bıraktı. Bıraktığı sonsuz hazine değerindeki bu hediyeler, Âlemlerin Rabbine geri döndüğümüz gün, O’na sunmak üzere şimdiden hazırlamak zorunda olduğumuz armağanlara işaret eden rehberlerdir. Mevlana’nın Mesnevi’de de dediği gibi:

Dostların yanına eli boş gitmek, değirmene gitmeye benzer buğdaysız,

Hak Teâlâ mahşerde sorar halka; ‘Diriliş günü için hani armağanınız?’,

Bize tek başınıza, adeta sizi yarattığımız gibi geldiniz azıksız,

Haydi söyleyin, kıyamet gününe armağan olarak ne getirdiniz?

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.