HADİS İKLİMİ- Darlık da Varlık da İmtihandır

İbn Mes’ud’un (ra) işittiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: ”Ancak iki kişiye gıpta edilir: Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolunda harcayan kimse ile Allah’ın kendisine verdiği ilim ve hikmete göre karar veren ve onu başkalarına öğreten kimse.” (Buhari; Müslim)
Zengin olmak veya fakir olmak, insanın değerini belirleyen özellikler değildir. İslam’a göre kişileri değerlendirme ölçüsü takvadır. Aslında ayetler ve hadisler mutlak manada zenginlik veya fakirliği övmemiş, bunları dünyadaki birer imtihan vesilesi olarak kabul etmiştir.
Fakirlik ve zenginlik, Allah Teala’nın takdiri ve belirlemesinin yanında, insanların çalışıp çabalamaları ile doğrudan irtibatlı olan toplumsal gerçekliklerdir. Bütün toplumlarda, iyi imkânlara kavuşmuş olanlarla hayatını kıt kanaat sürdürenler hep bir arada yaşamışlardır. Nitekim tarih boyunca milletlerin fakirlik dönemleri olduğu gibi refah ve bolluk içinde yaşadığı zamanlar da olagelmiştir. Allah, kimisini varlıkla, kimisini darlıkla sınamaktadır.
Kendilerine yetecek malları ve gelirleri olmadığı halde sıkıntılarını gizleyen, iffetlerinden dolayı başkalarından ihtiyaçlarım temin etme gayreti içine giremeyen insanlar, fakir ve miskin olarak isimlendiriliyordu. Bunlar, hayatlarını devam ettirmek için yeterli imkâna sahip olmayan yahut hayatlarını zorlukla ve sıkıntı içerisinde devam ettiren kişilerdi. Allah Teala’nın, “… Bilmeyen kimse, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir.” (Bakara, 273) diye tavsif ettiği kimseler bunlardır.
Hz. Peygamber’in öyle hadisleri vardır ki gelecekte fakirlik probleminin tamamen ortadan kalkacağını, düzenli olarak zekâtlarını vermek isteyen zenginlerin bir gün zekâtı alacak yoksul bulamayacaklarını anlatır. Zekât ve sadaka vererek sevap kazanmaya teşvik eden bir hadisinde Resulullah (sav) şöyle buyurur: “Çok sadaka verin. Çünkü öyle bir zaman gelecek ki bir adam elinde sadakasıyla gezecek fakat onu kabul eden birini bulamayacak. (Sadaka verilmek istenilen) Kişi, ‘Bu sadakayı dün getirseydin kabul ederdim. Fakat bugün benim bu sadakaya ihtiyacım yok.’ diyecek.”
Allah Resulü’nün bu ümit var tasvirini hatırlatan parlak dönemler İslam tarihinde yaşanmış olsa da geçmişte olduğu gibi günümüzde de fakirliğin en önemli sosyal problemlerden birisi olduğu kesindir. Hz. Peygamber, çok zor durumda değilse fakir bir Müslüman’ın başkalarından bir şey istemesini güzel görmediği gibi, kibirli, fakir ve zalim zenginleri de Allah Teala’nın nefret ettiği insanlar arasında saymıştır. Zengin ve çalışıp kazanabilecek beden gücüne sahip olan insanların zekat almalarını doğru bulmamıştır.
Sevgili Peygamber Efendimiz yemin ederek çok önemli bir ikazda bulunmuştur: “… Vallahi, ben sizin için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden önceki ümmetlerin önlerine dünyanın (imkânları) serilip onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de yarış etmenizden, dünyanın onları helak ettiği gibi sizi de helak etmesinden korkuyorum.”
Demek ki zenginliğin tehlikesi, fakirliğin tehlikesinden daha fazla olabilmektedir. Nitekim ashabdan Abdurrahman b. Avf da Hz. Peygamber’in zamanında sıkıntılı günler geçirdiklerini fakat sabrettiklerini; daha sonra refah ve bolluğa kavuştuklarında ise (zenginlikle imtihanın gerektirdiği olumsuzluklara karşı aynı) sabrı gösteremediklerini dile getirmektedir. Böylece o, zenginliğin daha büyük bir imtihan olduğunu ifade etmektedir.
Ekonomik durumun iyileşmesi, insanların dünyalık için birbirleriyle çekişmelerine neden olabilir ve böylece toplumsal hayatta ahlaki ve ruhi bir gerileme baş gösterebilir. Ayrıca Yüce Rabbimiz, mal ve evlatların geçici dünya hayatının birer süsü olduğunu, dünyada ve ahirette zarara uğramamak için bu değerli varlıkların Müslüman’ı, Allah’ı anmaktan alıkoymaması gerektiğini hatırlatmıştır.
İslam, insanların maddi ve manevi tarafları arasında dengeli bir yapı kurmalarını ister. Dinimizin öngördüğü hayat tarzında mümin, maişetini temin etmek için çalışmaya devam ederken, kulluk şuurundan da uzaklaşmamalıdır.
Hz. Peygamber maddi açıdan sıkıntılı dönemlerinde de imkânların genişlediği rahatlık günlerinde de sade ve gösterişsiz bir hayatı tercih etmiş, mütevazı yaşayışıyla müminlere örnek olmuştur. Mümin, zenginlik ve fakirliğin birer imtihan vesilesi olduğunu unutmamalı ve Rahmet Elçisi’nin şu duasıyla Rabbine sığınmalıdır: ”Allah’ım, cehenneme gitmeye sebep olacak fitnelerden, cehennemin azabından, zenginliğin ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım.” (Ebu Davud)