HADİS İKLİMİ – Cami ve Mescitlerimiz

HADİS İKLİMİ – Cami ve Mescitlerimiz

 

Cabir b. Abdullah’tan nakledildiğine göre, Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Yeryüzü (toprak) benim için mescit ve temiz kılınmıştır. Ümmetimden kim nerede namaz vaktine ulaşırsa hemen orada namazını kılabilir.” (Nesai)

‘Mescit’ sözcüğü ‘tevazu ile eğilmek’ anlamındaki secde etmek kelimesinden türeyen ve ‘secde edilen yer’ manasını ifade eden bir isimdir. Kur’an-ı Kerim ve hadislerde Müslümanların ibadet mekanları ‘mescit’ olarak anılmıştır ki, bu adlandırma oldukça manidardır. Zira Allah Resulü, “Kulun, Rabbine en yakın olduğu an, secde anıdır.” sözüyle Müslüman’ın ibadetinde secdenin ayrıcalıklı bir yeri olduğunu bildirmiştir. Daha sonraları içinde cuma namazı kılınan ve hutbe okunan daha büyük mescitlere, cemaati bir araya toplayan manasında ‘el-mescidü’l-cami’ denilmiştir. Ülkemizde zamanla, bu tamlamanın ‘cami‘ kısmı tek başına kullanılarak yaygınlık kazanmış, ‘mescit’ ismi ise müstakil olmayan, çok daha küçük ibadethanelere has kılınmıştır. İslam dünyasının geri kalanı ise ‘mescit’ ismini benimsenmiştir.

Mescitler İslam’ın sembolü, Müslümanların birlik ve beraberliklerinin göstergesi, onların bir bölgedeki varlık ve hâkimiyetlerinin işaretidir. ”Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar ederler. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (Tevbe 18) İslam mabetlerini ancak inanmış gönüllerin imar edebileceğini bildiren bu ayet, aynı zamanda mescitleri manevi anlamda imar etmek şeklinde de anlaşılmıştır. Nitekim Hz. Peygamber, “Bir kimsenin mescitlere gidip gelmeyi alışkanlık edindiğini görürseniz onun imanına şahit olunuz.” sözünü bu ayetle açıklamış, mescitlere devam etmenin gereği üzerinde önemle durmuştur.

Resul-i Ekrem, mescit yolunda atılan adımların sevap kazanma vesilesi olduğunu söylemiş, namaz için mescide giden bir müminin her gidiş gelişi için Cenab-ı Hakk’ın ona cennette bir konak hazırlayacağını bildirmiştir. O, zorluk ve meşakkatlere rağmen abdesti eksiksiz ve adabına uygun almanın, mescitlere sık gidip gelmenin ve bu yolda çokça yürümenin, bir namazdan sonra diğerini hevesle beklemenin, manevi dereceleri yükseltip hataları sileceğini ifade etmiştir. Karanlık gecelerde mescide gidenlerden övgüyle bahsetmiş, namazı beklemek için mescitte bulunanların, bu süre içinde adeta namazdaymış gibi sevap kazanacaklarını haber vermiştir. Allah Teala’nın, kalbi mescitlere bağlı olan kimseleri kıyamet günü arşın gölgesinde gölgelendireceğini müjdelemiş ve O’nun, mescitlerde ibadete devam eden kullarına olan memnuniyetini, “Müslüman bir kimse mescitleri namaz ve zikir için kendine yer-yurt edindiğinde, Allah onun bu durumuna, ailesinin gurbetten dönen kişiye sevindiği gibi sevinir.” sözleriyle tasvir etmiştir.

Peygamber Efendimiz mescide gelmek isteyen kadınlara mani olunmamasını istemiş, rahatsız olmamaları için mescidin bir kapısını onlara tahsis etmeyi uygun görmüştür. Hz. Ömer de, daha sonra erkeklerin bu kapıdan girmesini yasaklamıştır. Ayrıca namaz kılamayacak durumda olsalar dahi büyük küçük bütün kadınların bayram namazlarında namaz kılınan alanın yanına gelerek bayram coşkusunu ve bereketini paylaşmalarını tavsiye etmiştir. Resulullah, mescitte bulunduğu sürece müminin vakar ve sükûnetle hareket etmesini gerekli görmüş, bu sükûneti bozacak her türlü söz ve davranıştan ashabını men etmiştir. Örneğin mescitte kayıp ilam yapmayı ve alışverişte bulunmayı yasaklamış, cemaate yetişmek niyetiyle bile olsa cami içinde koşuşturmayı uygun bulmamıştır. Peygamber Efendimiz mescitte başkalarını rahatsız etmemenin gereği üzerinde önemle durmuş, “Her kim sarımsak veya soğan yemişse bizden -ya da mescidimizden- uzak dursun ve evinde otursun.” buyurmuştur.

İçerisinde derin bir saygı ve edeple hareket edilmesi gereken mescitler, Allah’ın evleri olduğundan huzur ve sükûnetin kaynağıdır. Kimi zaman hayatın karmaşası içinde insanların nefes almasını sağlayan ve onları manevi yönden tatmin eden bir rahatlama yeri, kimi zaman çaresizler ve kimsesizler için bir sığınak, kimi zaman da yalnızlıktan bunalan ruhların sosyalleşmesine katkıda bulunan toplumsal bir mekândır. İslam kardeşliğinin ve birlikteliğin sembolü olan mescitler, bir kişinin ya da zümrenin tekelinde olmadığı gibi, kadın erkek, genç yaşlı her yaştan ve her sınıftan Müslüman’ın rahatlıkla ziyaret edip ibadetlerini eda edebilecekleri yerlerdir. Rabbim, bu mekanlarımızı ihlasla, samimiyetle doldurmayı nasip etsin.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.