Gıpta Edilir

Gıpta Edilir

Allah Teâlâ, insanın belli yaş aralıklarında ona üçüncü bir göz bahşeder. 12-16 yaş civarında insanın duygusal, zihinsel olarak yapılandığı dönemde bu göz, kişiyi kendine dışardan gösterir. İnsan dikkat çekmek ister, herkesin gözü üstünde zanneder. İyi görünmeli, iyi bilinmeli, duygusal olarak kalibre olmalı, isyan edip henüz tecrübe etmediği günahın her kaydından arı olarak olması gerekene zihnini kılavuzlamalıdır. Bütün bu hâletiruhiye içinde insan güçsüz kalıp takatini tüketebilir. Bu duruma paralel olarak Allah Teala ona “imrenme, gıpta etme, özenme” hissi bahşeder, bütün bu dönem boyunca.

İyi insanların yetişmesi için çocuk fıtri olarak eğitilmeye müsait mükemmel bir evreden geçer. Allah Teâlâ bunları insana bahşettikten sonra eğiten ve eğitilen için de kritik uyarılarda bulunur. Peygamber gönderip fıtrî araçların nasıl fıtrî amaç için kullanılacağını tarif eder, O’nu eğitim sürecine rehber kılar. Aciz insan gözlerinin kâinatın her köşesinde dolaşıp da rastladığı mükemmelliğe gelir de anlamaz olur birden.

Şimdi herkes için imtihan vakti:

Çocuk, aksakallı helalzade dedelerin mezarda kaldığı, elifbaları ve ilmihalleri toprağa gömülü, para çevresinde dönen, kapitalizmin işgaline kucak açmış bir toplumun içinde küçük bir aileye doğdu. Babası on yaşından beri çalışıyor, yokluk içinde büyümüş. Açlık gibi bir tehlike çok uzak artık hedef ev, araba. Babanın çocuğa nasihati ise “oku, kurtar kendini”

Annesi ise her türlü eğitimden mahrum kalmış. Dünyayı sadece evinden görmüş. Geçim derdi çeken bir eşin evindeki yansıması onu hep bunaltmış. Yıkadığı çamaşırı, bulaşığı elinden makineler alsa da, işi gün gün azalsa da zerre miktar rahatlamaz. “El ne der?” sorusu sıkar onu. Bu sıkıntıyla evini de daraltır. Daha iyi koltuk, daha kaliteli perde, daha yüksek puanlı okula doğru akıtır evin bütün hedefini.

Kardeşi ise… Pardon, tek çocuk o. Evin çevresinde fır döndüğü çok kıymetli bir kimse. Her zaman en iyisini hak eder. En çok onun olur, paylaşmasına gerek yok. Dediği olur, kim sorgulayabilir ki isteğini?

Allah nasip eder de çocuk büyür. Ergenlik/şekillenme dönemi başlar. İnsanın fıtratına yönelmesi gereken kırılma noktasıdır bu. Fakat çocuk, üçüncü gözüyle dışardan kendine baktığında, ‘cahil ve sefil’ bir ailenin içinde sığ bir çizgide dönüp durduğunu görür. Sivrilmek isterken görünmez olur. Utanır kendinden, duygusal olarak tatmin olamaz. Anasının huzur dolu dizinin dibinde dahi gıybetli mekanik sesler işitir, irkilir. Bir burkulma hisseder kaburga kemiğinde. Allak bullak zihni, karmakarışık; özü sözü çatışık toplumda çıkmaz sokaklara toslar, çöküp kalır köşelere. Amaçsız, düzensiz kaos ortamında saniye saniye harcayacak kendini. Bütün bakiyesi budur ve dahi harcayacak tek yer de budur. Bunu bilmek ama buğulu gözlerle hep bir çıkış aramaktır artık hayat.

Milyonlar kazanıp, sokak köpeklerine mama alan ama aynı şehirde aç yatan insanlardan habersiz olan sahte vicdanlı insanlar; pırıltılı ve internette mutlu hayatlarını tüm medya araçlarıyla vitrinlere çıkarır. Kapitalist çark döner ve bu vitrinlik, içi çürük yaşamlar topluma örnek olarak sunulur: “Köpeğe harcanan para hayır, insana harcanan para ise kerizliktir. Milyonlar kazanan mutlu ve huzurludur. Nasıl olduğu çok ahmakça bir soru, asıl soru ne kadar olduğudur. Biriktirmek gerekir başkalarının sırtından ama harcamak gerekir keyfime. Açlıkla soyu kuruyanlar tembel insanlardır muhtemelen. Benim soyum benden itibaren zengin olup sürmelidir. Ancak böyle saygın olunabilir. Hayat böyle işler: Kılcal damarlarıma kadar onun olurum ve kurtulurum. Yaşadım da gördüm ben. Ancak böyle amel ederek felaha ulaşırsın! Velhasıl çocuğum, çalış kurtar kendini! El ne der sonra? Ama hiç dinlemiyorsun beni. Aklın nerede senin? Artık anana babana da mı itibar etmiyorsun?”

Kulaklığımın gümbürtüsüyle boş nasihatlerden korunurken atılacak eşyalar arasında rahmetli dedemin ahşap sandukasını buldum. Yıpranmış eski bir kitapta şöyle yazıyordu:

‘Ancak iki kişiye gıpta edilir:

-Allah’ın verdiği malı hak yolunda harcayan kimse

-Allah’ın verdiği ilimle yerli yerince hükmedip onu başkasına öğreten kimse’

Anne, baba! Acaba bu adamlar deli mi?”

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.