Geride Bir Seneyi Daha Bırakırken,,,

Bilgi kavramının doğasına yaklaşımda, farklı anlayışlar vardır. Kitap sayfaları içerisinde yer alanlar bilgi değildir. Bunlar, “algılama, işleme, değerlendirme, muhakeme sonucu zihinde üretilen, insanın dış dünyaya ilişkin algısını değiştiren, bir bilinmeyeni açıklayan anlam parçası” olarak tanımlanabilir. İnsanın anlam parçalarıyla tanışması; gözlem, deney, okuma veya dinleme yoluyla veriler toplamasıyla başlar. Bunları zihinde kodlar ve beynin bir yerlerine yerleştirir. Ancak bu anlam depolama işlemi ile beyne giren veriler bilgi değildir, malumattır.
Bilgi olabilmesi için yukarıdaki tanımın içinde yer alan algılama, işleme, değerlendirme, muhakeme etme, dış dünyaya ilişkin algısını değiştiren bir yapıya dönüşmesi gerekir. Yoksa insanın dışında var olan anlam yığınları olarak varlığını devam ettirirler. İnsanla, insanın kendisine ait sayılan bu işlemlerle yoğrulmadıkça bir veri, informasyon veya anlam parçacıkları bilgi olmaz. Onun için eğitim biliminde, hikmetle (visdom) yoğrulmayan bir veri, informasyon veya bilgi, bilgi sayılmaz. Bu anlam parçacıklarının yüklenmesi, eğitimi ezbercilikten başka bir hedefe götürmez. İnsandaki “daha çok veri, daha çok informasyon kişiyi bilgili kılmaz”. Böyle bir durum, eğer kişinin kendisine ait bilgi üretmesine yaramıyorsa “informatik cehalet” veya “malumatfuruşluk” olarak bir birikim halinde ele alınmasını gerektirir. Bir turist düşünün, turizm rehberleri içerisinde yer alan informasyonu ilgili tarihi yerleri görmedikçe; o eserlerle karşı karşıya gelmedikçe, oradaki ince nakışlar, üzerindeki sanatsal işlemelerle tanışmadıkça, onunla doğrudan doğruya buluşmadıkça bilgi haline getirmiş olmaz. Gezi rehberindeki bir informasyon, veri olarak kalır.
İnsanın dışındaki bilgi de böyledir. Onu insanın yorumlaması gerekir. İşlemesi ve değerlendirmesi gereklidir. İnsan zihni boş plakalar halinde değildir. Ana rahminden itibaren bütün hayatı boyunca sürekli yeni yeni informasyonlarla karşılaşır. Daha önceki birikimleri daha sonraki algılamalarına rehberlik eder. Allah, insanı “İslam Fıtratı” üzerine yaratmıştır. Onun için eğitim, doğuştan var olan temiz ve güzele meyyal insan fıtratı üzerine, onu bozmadan güzellikleri ilave etme algılama, işleme ve değerlendirmeyi öğretme faaliyetidir.
Zeki Soyak Hocaefendinin eğitim anlayışının temelinde, eğitimin üç boyutu; bilgilendirme, yönlendirme ve uygulama yer alır. Bunlar Hocaefendide, sadece bir görüş, felsefî bir temel değil, bunların uygulama alanlarının, örneğin Enderun Eğitim Vakfı’nın kurulmasıyla iç dünya ve uygulama alanının bütünlüğünü birlikte sergiler.
O’na göre; bilgilendirmenin temelinde ilk sırayı “marifetullah” yer alır. Allah’ı tanımayabilmenin yolu, yegâne kılavuz peygamberi tanımaya götürür. Bu konu O’nun ifadesinde yönlendirme hedefleriyle birlikte:
“Düşünceyi, hayalden hakikate.
Niyeti, kötüden iyiye.
Akıl yürütmeyi, nefsi mütalaalardan nasihatlere isnat ettirmeye.
Sözleri, yalandan doğruya,
Şirkten, nifaktan tevhide,
Malayani, gıybet, dedikodu ve ifrattan irşat ve tebliğe,
Kalabalıktan letafete,
Lüzumsuz olandan lüzumlu olana,
Çok konuşmaktan az ve öz konuşmaya, yerinde ve zamanında konuşmaya,
Bâtılı müdafaadan hakkı müdafaaya” yönlendirme şeklinde yer alır.
Bunlar “Rahmet gülistanında açan güller ve sümbüllerdir. Böyle bir bahar cümbüşünde korku ile ümidin hasret ile vuslatın iç içe yaşandığı ufuklar ötesinde yapılan sevda yolculuğu ne güzeldir.”
Uygulanmayan veya uygulama fırsatı verilmeyen bir bilgi unutulmaya mahkûmdur. Bu nedenle bilgilendirme ve yönlendirmeyi üçüncü bir halka; uygulama takip eder. Uygulama, kaynaklardan okuduklarını, işittikleri, gördüklerini hayata geçirme işlemidir. O’na göre uygulama niyet, usul, devamlılık zaman ve mekân şartlarına bağlıdır. Her fiil her söz her yerde geçerli olmayabilir.
“Çünkü ilim imam, amel ise cemaatle daha değerli olur. İlimsiz amel boşa yorulmaktır. Amelden önce ilim farzdır. Nasıl namaz kılacağınızı bilmeden namaz kılamazsınız. Nasıl tebliğ edeceğinizi bilmeden yapacağınız tebliğ fayda yerine zarar verir. Cihadın ne olduğunu öğrenmeden, kime kılıç çekip kimi koruyacağımızı bilmeden ya da nefsini telef etmek veya başka birinin katili olmak gibi çok kötü bir sonuç doğurabilir. Hangi ameli evveliyatla yapmamız gerektiğini işleri ehem-mühim sıralamasına göre planlamamız ve bunun lüzumunu idrak etmemiz yine ilimle mümkündür.”
Anahtarı bilgilendirme, yönlendirme ve uygulamada somutlaşır.
İlim aşkıyla kurduğu ve temelini attığı Enderun Eğitim Vakfı’nın bünyesinde daha nice hizmetlere… Allah’ın yardımı, hidayeti inananlarla beraberdir.