Platonik Müridler Ve Ultra Cemaatler: Spor Kulüpleri
Ağustos 2019 Nurullah Enes Süheyl BELADA A- A+
A- A+

Platonik Müridler Ve Ultra Cemaatler: Spor Kulüpleri

Özellikle son yıllarda FETÖ tarafından yaşadığımız aldatılma vakıasından sonra cemaatler üzerinde ciddi bir önyargı ve tetikte olma durumu söz konusu. Cumhuriyetin özellikle 28 Şubat döneminde zirve noktasına erişen gericilik/hurafe/üfürükçü algı furyasından sonra Müslümanlar iktidara geçince geçmişteki baskıların bir sonucu olarak büyük bir serbestiyet dönemi yaşandı cemaatler açısından. Fakat bu özgürlükçü ve serbest ortam cemaatlerin ekseriyetle kendilerini konumlandırdığı “düşman algısı”nın da yitirilmesiyle kimlik bunalımına ve bunun artçıları olarak da büyük çözülmelere, özgüven yitirilmesine ve kendi mensupları açısından bile güven bunalımına sahne oldu.

Şimdilerde ise cemaatler algısında kimi yönlerden abartılmış bazı tepkilerle karşılaşılırken kimi yönlerden de cemaatlere yönelik gecikmiş bir ciddiye alma sorunu yaşıyoruz. Ciddiye alma sorunu açısından hâlâ fark edilmeyen dünyanın en büyük cemaat evreni yanı başımızda duruyor. Kurulduklarından beri maddi çıkar ve menfaatlerle dolu bu evrenin gezegenleri olan spor kulüpleri birileri tarafından hâlâ keşfedilmeyi bekliyor. Bunların birer cemaat olarak nitelendirilmemelerinin en önemli sebebi ise müritlerinin mürid olduklarının farkında bile olmamasıdır.

Aynı zamanda yaptıkları akçeli her işe bonservis, transfer, sporcu, tribün, taraftar, totem gibi çeşitli modern kelimeler ile kılıf bulduklarından faaliyetleri de yasadışı olmaktan sıyırmıştır. Misalen bir spor kulübünün fanatik taraftarları adeta en yobaz bir müride dönüşmüş durumdadır. Köle ticaretinin revize edilmesi ile meşru kabul edilen milyonlarca dolarlık “sporcu insan” satışlarına da herhangi bir itirazları yoktur. Sporcuların maaşları gibi ücretlerden bahsetmediğime dikkatinizi çekerim. Burada bahsettiğim şey kulüplerin o sporcu insanı basbayağı bir mal gibi başka kulüplere satmalarıdır. Burada alım-satıma konu olan sporcu insanlar da genelde bu durumdan memnun haldeler.

Modern hurafelerin kontrolsüzce dolaşıma girdiği bu ultra cemaatler evreni dini olduğu gerekçesiyle aşağılanan ve hor görülen hemen her menasıki başka bir isimle yerine getiriyor zaten.

  • Sık sık ilk 11’deki futbolcu isimlerini zikrediyor, onların keramet videolarını arka fonda çalan ateşli musikiler eşliğinde hem izliyor hem de zorla etrafındakilere izletiyorlar.
  • Her bir mürid kendi ultra cemaati olan takımın en hakikatli takım olduğunu iddia edip derbiler sonrası birbirlerini kolaylıkla tekfir ediyorlar ve futbol pozisyonlarını anlamayan avam birer seyirci olmakla itham ediyorlar.
  • En büyük hayali futbolcuların terinin aktığı yağlı ve yıkanmamış tişortlara sahip olmak olan insanların yanmaz kefene para verenler kadar bile magazinsel değeri yok.
  • Tribünlerdeki toplu zikirler esnasında en çok bağıran taraftar grubunun tuttuğu takımın kazanacağına yönelik saçma sapan bir hurafe onlar için “totem” ismiyle gayet bilimsel bir çerçeveye çooktaan oturmuş vaziyettedir zaten.
  • Yahudi veya hristiyanların saç kesiminin tersini yapmak fikrini İslam’a yakıştıramıyorlar fakat saç kenarlarına Benzema’dan fazla çentik attıklarında görgüsüz oluyorlar.
  • Portekizlilerin Afrika’dan kaçırarak Amerika’da sattıkları köleler tepki ile karşılanırken Ronaldo’nun 112 milyon euro’ya gerçekleşen transferini en önemli zikirleri halinde sürekli anmaktalar.

 

En kritik nokta ise bütün bu taraftarların aslında tuttukları takımın birer müridi olduklarının farkına varamamaları oluyor. İslami cemaatlerde müridler yetkin büyüklerin dizinin dibinde büyüyen hocalar tarafından bizzat yetiştirilebiliyorlar fakat ultra cemaatler evreninde böyle bir yetişme tarzı söz konusu değil. Hatta müridler birileri tarafından yönlendirildiğinin farkında bile değiller. Ancak bu durum ne kulüplerin kontrolsüz birer “ultra-cemaat” olduğu gerçeğini ne de taraftarların birer “platonik mürid” olduğu gerçeğini elbette değiştirmiyor.

Ancak dünyada yasadışı yollarla elde edilen paraların bankalara sokulabilmesi için bazı para aklama yollarına başvurmak gerekmektedir. Ve elbette gayrı resmi satılan kalaşnikofların, satılan organların, adam öldürmeyi meşrulaştırması için tutulan PR şirketlerinin paralarının aklanması için Abramoviç’in Chelsea’yi, Nasser bin Ghanim El-Khelaifi’nin PSG’yi satın alması gerekmektedir. Ve bu kadar işe yarayan putlara şimdilik biraz sessiz kalsalar iyidir. Aman şşşşşşşt çocuk top oynuyor!

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr

Ağustos 2019

Sayı: 26