Kasım 2021 Baybars Atik A- A+
A- A+

Medeniyet Bilincimiz

Günümüz dünyasında bilgi eski zamanlara nazaran oldukça hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Bu yayılım genel olarak sosyal medya üzerinden gerçekleşmektedir. İnsanlar açtıkları sosyal medya hesaplarıyla milyonlarca kişiye hitap edebilir hale gelmiştir. Bu durum aynı zamanda büyük bir sıkıntıya da sebep olabilir. Çünkü ortaya atılan yanlış bir bilgi çok hızlı şekilde yayılmaktadır. Aynı şekilde sosyal platformlar aracılığıyla insanlar herhangi bir mesajı kendi içeriklerinde gizlemekte ve bunları insanlara sunmaktadırlar. Birçoğumuz da bu konuda bilinçsiz olduğumuzdan bunları fark etmiyor ve o fikri ne kadar yanlış olursa olsun zaman içinde benimser hale geliyoruz. Bugün İslam Dünyası maalesef birçok alanda batı dünyasından geride kalmıştır. Bu itibarla İslam Dünyasıyla beraber diğer topluluklar da fikirsel ve teknik alanda gelişmiş olduğunu düşünerek daha çok batının fikirlerine meyleder hale gelmiştir.

Buna sebep olan pek çok durum vardır. Örneğin insan tabiatı itibariyle hayatını idame edebilmesi için çalışması gerekir. Çoğu insan bundan dolayı fikirsel düzeyde hayatı ve içinde yaşamış olduğu medeniyeti hakkında düşünmez, insanlar arasında yaygın olan fikirlerle yetinmek durumunda kalır. Bu fikirler ne kadar yanlış olursa olsun insanlar arasında yaygınsa doğru olarak kabul edilir. Bu aslında bir medeniyetin geride kalmasının en büyük nedenlerinden biridir. Ülkemizde özellikle son dönemlerde düşünerek bir şeyler üretmeye çalışan insanlar bile maalesef bu akıma kapılmış ve kendi medeniyetlerinin geçmişi ve sahip olduğu değerler hakkında çağımızda yaygın olan batılı söylemlere kendilerini kaptırmış bulunmaktadır. Bu hale gelmemize sebep olan durumlardan biri batı dünyasının geçmişte ve şu anki haliyle en iyi ve en ilerlemeci medeniyet olarak kabul edilmesidir.

Batı dünyası Roger Garaudy’nin anlatımına göre geçmişteki birçok farklı medeniyetten istifade etmiş, medeniyetini inşa ederken sadece kendi geçmişinden faydalanmamıştır. Oysaki batılılar tek medeniyet olarak kendilerini kabul eder ve böylesi değerlerin hep batıdan çıktığını iddia ederler. Ancak gerçekten batının geçmişine bakıldığındaysa ortaya bambaşka bir manzara çıkar. Göklere çıkartılan batı dünyasının fikirsel anlamda gelişmiş olarak kabul edildiği zamanlar modern zaman öncesi 200-300 yıllık bir zaman dilimini kapsar. Üstelik bu medeniyet sadece küçük bir toprak parçasında ortaya çıkmıştır. Bütün bunlara rağmen ders kitaplarında, sosyal platformlarda ve daha birçok yerde insanlar batının tek gerçek medeniyet olduğu fikrine itibar eder. Böylelikle insanlar kendi medeniyetlerinden bihaber yaşamaya devam ederler.

Batılılar kendi medeniyetlerini en üstün medeniyet olarak kabul etmelerinden dolayı diğer kültür ve medeniyetleri yok sayar ve onların da batılılaşmasını ister. Böylece onlar da batılı devletler gibi güçlü bir konuma gelebileceklerdir. Ancak şu sorun çoğu zaman aklımıza gelmiyor: Batılı devletler bizim onlara benzeyişimiz karşılığında kendi seviyelerine ulaşmamıza izin verir mi? Verse bile gerçekten bu mümkün olur mu? Sonuçta bir millet kendi benliğini kaybederek özgünlüğünü böylece yitirmiş olacak. Peki, kendi medeniyetimiz gerçekten gelişmemize engel miydi? O zaman asırlardır İslam üç kıtaya nasıl hükmetti?

Ahmet Davutoğlu “Medeniyetlerin Ben İdraki” makalesinde ben idraklerini kısımlara ayırır. İkinci olarak ortaya konan kategoride  “güçlü ve esnek ben idraki” bulunur. Bu ben idraki, iyi tanımlanmış, kapsamlı tutarlı ve evrensel bir dünya görüşüne dayanması açısından güçlüdür. Ahmet Davutoğlu’nun deyimiyle “Medeniyet formlarının sentezleri ve çoğulculuk bu tür medeniyetlerin içselleştirici atmosferinde mümkün olabilmektedir. Hayat tarzı farklılaşmaları ve kültürel biçimlerin kendilerini üretebilme kabiliyetlerinin hâkim medeniyetin siyasi patronajı altında sürdüğü bu medeniyet yapılanmaları, hiyerarşik hayat tarzı düzenlemelerinden çok, değişik kültür ortamlarının yatay ve yanyana var olma hakları üzerinde yükselmektedir.” Buna örnek olarak da İslam Medeniyeti verilmiştir.

Tarihe baktığımız zaman görürüz ki İslam Medeniyeti, batı medeniyeti gibi başkalarının değerlerinden beslenip kendisini geliştirmesini ve daha sonra bu durumla kendisini üstün görerek elde ettiği bu başarılarının sadece kendi değerlerine ait olduğunu savunmaz. Bilakis İslam Medeniyeti yayılmaya başladığında başka kültürel değerlerin de yaşamasına izin vermiş, Müslümanlar da bu kültürel ortamdan oldukça istifade etmiştir. Böylece İslam asırlar boyunca toplumlara hükmedebilmiş ve adından çokça söz edilen bir medeniyet kurabilmiştir. Müslümanlar ne zaman bu anlayışı kaybedip bizim ve başkalarının değerlerine batılı perspektifle bakmaya başladıysa o zaman gerileme ya da duraklama dönemi başlamış demektir.

Bugün İslam topraklarında yetişen bireye düşen vazife yaşamış olduğu topraklarda asırlarca adaletle hüküm süren, insanlara ve fikirlerine karşı saygı duyan medeniyet anlayışını öğrenip bunu yeniden ihya etmek olmalıdır. Bunu yapmadıkları zaman bir medeniyet asla özgün olamaz ve dolayısıyla da diğer medeniyetlerin seviyesine asla ulaşamaz.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr

Kasım 2021

Sayı: 35