Geçmişten Miras; Ekonomi

Geçmiş medeniyetlerden bize birçok şey miras kalıyor. Mesela şu an birbirimizle iletişimimizin temeli olan yazı ya da herhangi bir hastalığın tedavisinde kullanıyor olduğumuz bir ilacın temelleri bize asırlar öncesinden sesleniyor. Birçok mirasın içerisinde hayatımızın temellerinde yer alan ve dillerden düşmeyen bir mirasımız daha var; Ekonomi.
Bir topluluğun uygarlık olarak anılması için ya sosyal ya siyasal ya da ekonomik faaliyetler ile hayatta yerini alıp bunu nesilden nesile aktarması gerekiyor ve birçok uygarlık ise bu statüye ekonomik faaliyetleri ile erişiyor.
En başında takas yöntemi ile başlayan bu ekonomik faaliyetler ardından değerli madenler ile oluşturulan madeni paralar ile gelişerek hızlanıyor. Sümerler mal ve paraya dayanan büyük ölçekte bir ekonomi oluştururken günümüzdeki manada bir ekonomiyi ise Babilliler ve komşu devletleri oluşturuyor.
O dönemde bu ekonominin temellerini birincil sektör dediğimiz doğal kaynaklar ile üretilen ürünler oluştururken gelişen dünya ile birlikte endüstriyel üretimi temel alan ve birincil sektörü hammadde olarak kullanan ikincil sektör ve hizmet sektörü olarak da bildiğimiz üçüncül sektör ile ekonominin temel kaynakları değişiyor.
O zamandan bu zamana gelişen ekonomik süreçlerle birlikte artık somut manada bir paraya bile gerek duymadan ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyor ve hatta sanal paralar ile kendi ekonomimizi oluşturabiliyoruz. Bir tık ile finansal hareketlenmeleri ve borsayı takip edebiliyoruz. Bu kadar yakınımızda olan bu ekonomiye gelin hem etimolojik manada hem de terimsel manada bir göz atalım.
Ekonomi; İnsanların yaşayabilmek için üretme, ürettiklerini bölüşme biçimlerinin ve bu faaliyetlerden doğan ilişkilerin bütünü, tutum diye tanımlanan bu kelime dilimize Fransızcadan gelen ve Yunanca kökenli olan bir kelimedir. Ekonomi, Yunanca ‘da «oikonomia», oikos (ev) ve nemein (yönetmek) kelimelerinden türemiştir, kısaca ev yönetimi de denilebilir. Dilimizde 1870 yılında (Tarihte bu kelimenin kullanıldığı en eski kaynak, Basiretçi Ali Bey, İstanbul Mektupları (1870) [Ökonomide, ticaret muvazenesini temin edecek ve ulusun satın alma kabiliyetini koruyacak tedbirler bulundu.]) kullanılmaya başlandığı görülse de bu tarihten önce halk arasında da kullanılan ekonomi kelimesinin sözlükte eş anlamlısı kabul edilen bir kelime var; İktisat. İktisat; Arapça’da tam hedefe yönelme anlamına gelen kast sözcüğünden türetilmiş bir sözcük olup Şemseddin Sami’nin ünlü sözlüğü Kamus-ı Türki’de iktisat kelimesinin iki anlamına vurgu yapılıyor: Ölçülü, ılımlı davranma ve harcamada tasarruflu olma.
Çokça duyduğumuz ve aynı manaya geldiğini düşündüğümüz iktisat ve ekonomi kelimeleri birbirlerini tam olarak karşılamıyor. Ekonomi kelimesi bir ülke veya bölge ya da dünyanın tamamının üretim, tüketim, yatırım, parasal ilişkiler gibi ekonomik göstergeler çerçevesindeki durumunu ifade eden sistemin adı olarak kullanılırken (Türk Ekonomisi, vb.) aynı zamanda bu sistemi çevreleyen bilime de Ekonomi deniyor. İktisat kelimesi ise ekonomi bilimin adı olarak kullanılıyor. Yani iktisat kelimesi ekonomi kelimesini tam olarak karşılamıyor.
Geçmiş uygarlıkların birikimleriyle yığılımlı olarak ilerleyen Ekonomi, artık hayatımızın her anını etkiliyor. Geçmişini bilmediğimiz bir terimi ne kadar benimseyip kendi hayatımıza uyarlayabiliriz ki? Artık geçmişini öğrendiğimize göre geleceğini şekillendirmek bizlerin elinde.