Geç Olmadan Allah Yolunda İnfak Et

Geç Olmadan Allah Yolunda İnfak Et

“Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temizlerinden infak edin (ihtiyacı olanlara verin). Ve sakın onun kötüsünden ve kendiniz için gözü kapalı, gönül rahatlığıyla alamayacağınız ucuz ve düşük evsaflı şeyleri infak etmeye meyletmeyin (kalkışmayın). Ve Allah’ın, Gani ve Hamîd olduğunu bilin.” (Bakara, 267)

İnfak’ın kelime anlamı; yiyecek, içecek ve giyeceği olmayan fakir fukaranın ihtiyacını gidermek amacıyla onlara ihtiyaçları olanı vermek ve dağıtmak demektir. Ayette sözü geçen ‘kazandıklarınızın en temizinden infak edin’ demek, kaynağı temiz olan, kazanma yolu temiz ve helal olan, helal yollardan kazandığınız mallarınızdan infak edin demektir. Diğer yandan ayette, kazanç yolu haram olan, temiz olmayan malları infak etmeyin dercesine infak ve fedakârlıkları yüksek bir gönül hassasiyetiyle yapmak gerektiğinden bahsedilir. Gerçek bir mü’min, çevresindeki hiçbir muhtaca, kimsesize, çaresize duyarsız kalamaz. Duygusuz ve merhametsiz olamaz. En yakından başlayarak, ulaşabildiği en uzaktakilere kadar, bütün din kardeşlerinin dertleriyle gücü nispetinde alâkadar olmak, bir Müslüman için mühim bir iman mesuliyetidir.

Bugün memleketimize sığınmış Suriyeli kardeşlerimiz evini barkını, malını mülkünü terk etmek zorunda kalmış. O ‘Muhacirlere’ kucak açan bir ‘Ensar’ olabilmek, bugün hepimiz için ilâhî bir imtihandır. Hayatta kalabilmek için meşakkatli göç yollarına düşen, bombalar altında ölmektense, insanca yaşayabileceği bir yere ulaşma ümidiyle denizlerin soğuk sularında can vermeyi göze alan masum yavrulara bigâne kalmak, bütün ümmet için ağır bir ahiret vebalidir. Bu hususta yapmamız gereken ise, Muhacir ve Ensar efendilerimizin fedakârlık ve gayretlerinden bizim de gücümüz nispetinde hisse almamızdır. Bu fedakârlığın mahiyetini de şu ayet-i kerime ne güzel izah etmektedir:

“Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile, onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr, 9)

Bizler de Allah ve Resulü’ne itaatimizi, Ensar ve Muhacirlere güzellikle tabi olma noktasındaki gayret ve fedakârlıklarımızı hiçbir zaman yeterli görmeyip son nefesimize kadar artan bir kulluk heyecanı içinde bulunmak mecburiyetindeyiz. Şayet bizler de ahirette Peygamber efendimizle, Muhacir ve Ensar ile beraber olmak istiyorsak, bugün onların ahlakıyla ahlaklanmalı, hayatımızın her safhasında onları adım adım takip etmeye gayret göstermeliyiz.

Hak dostları cömertlikte bereketli ırmaklara benzer. Onlar uzun yollar boyunca; insana, hayvanata, ağaca, kuşa, güle, sümbüle, velhâsıl bütün mahlûkata huzur bahşederek akıp giderler. Gerçek infak da; ihlâs, merhamet, şefkat ve diğerkâmlık dolu bir yürekle, mahzun ve mağmum gönüllere yönelmek suretiyle Allah rızasının aranmasıdır. Başkalarının mahrumiyetini telafi için, bütün imkânlarla muhtaçların yardımına koşmaktır.

Bir mü’min, her hâlükârda Allah yolunda malıyla ve canıyla infak edebilme gayreti içinde olmalıdır. Zira bu hayat gibi, uhdemizde bulunan dünyalıklar da birer emanettir. Bu emanetleri yerinde sarf etmek bir ebediyet kazancı olurken, cimrilik ve rahata düşkünlük sebebiyle bunları biriktirerek nefsine saklamak, ahiret hüsranlığına sebebiyet verir. O hâlde bugünkü Suriyeli kardeşlerimize sahip çıkmamız, onları koruyup kollamamız, hem bir din kardeşliği vazifemiz hem de bir insanlık borcumuzdur.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.