Filistin’de Yaşamak

Anne senin beni bırakıp gittiğin gün
Öğrendim ben
Bütün renkler siyahmış aslında
Senin için cennette diyorlar
Bana da yer var mı orada anne
Çok zor burada çocuk olmak
Filistin’de bütün çocuklar ağlıyor anne
Çiçeklerimiz soldu, güllerimiz kurudu
Kimse sormuyor neden ağladığımızı
Sağır olmuş insanlar görmüyor gözleri
Atılan bombaları, yok olan hayatları
Gri bulutlar süslüyor artık yarınlarımızı
Uyku haram kılındı, kabuslar gerçeğimiz
Savaş ne zor bir şey, aklımız almıyor anne
H. İbrahim KOÇ
Filistin ahhh Filistin…
Hz. Ömerlerin, Selahaddinlerin, Yavuz Sultan Selimlerin Kudüs’ü. Peygamber eliyle inşa edilmiş, İslam’ın kuruluş merkezlerinden biri. İslam’ın ilk kıblesi Mescid-i Aksa’ya ev sahipliği yapan Filistin. Kuran-ı Kerim’de içi ve çevresi bereketlerle doldurulan yer diye tanımlanıyor. Bu kadar övülen bir coğrafyanın başından geçenleri tarih okumalarından bilirken, günümüzde yaşananlara da bizler tanıklık ediyoruz. Yıllardır devam eden zulüm 7 Ekim 2023 den beri yani bir yıldır ne yazık ki aralıksız ve şiddetini artırarak sürüyor.
Özellikle 1948 İsrail’in bağımsızlık ilanından sonra acının, gözyaşının, işkencenin, şiddetin ve savaşın bitmediği coğrafya Filistin. Savaş ve ölüm dağın sadece görünen kısmı. Yıllardır işgal altında, yerleşimcilerin eliyle topraklara zorla el konuluyor, göçe zorlanıyor, zindanlara dolduruluyorlar. Hapis, dayak ve tacizlere maruz kalıyorlar. Sağlık hizmetlerinden faydalanamıyor, gıdaya erişimde sıkıntı yaşıyor ve en önemlisi sürekli yoksullukla mücadele ediyorlar.
Filistin’de erkeklerin çoğu şehit ya da gazi. 6 evladı olan annenin sözleri kulaklarımızda çınlıyor; İkisi şehit olur, ikisi hapishaneye girse ikisi de evin ihtiyaçlarını karşılar… Filistin’de kadınların yükü de çok ağır, bitmeyen işgal ve savaş en çok insanca yaşamayı unutan kadınları etkiliyor.
Taha Kılınç’ın ifadesiyle; Arap devletleri Filistin’e ‘cami avlusunda bulunmuş bebek’ muamelesi yapıyor. Filistin, dışarıdan herkesin müdahale ettiği, siyasi güç sahiplerinin çok azının gerçekten samimiyetle baktığı, halk kitlelerinin heyecanına rağmen yuvasını bulamamış öksüz ve yetim bir çocuk…
Filistin halkını İsmail Kılıçaslan şöyle tanımlıyor: Korkaklık barındırmayan bir acı, tereddütsüz bir cesaret, biteviye bir hayatta olma vakarı.
Biliyoruz ki vahşetin oluşturduğu travma, doğal felaketin oluşturduğu travmadan çok daha büyüktür. Filistin halkı bu travmalarla nasıl baş ediyor? Akut ve kronik streslerini nasıl kontrol edebiliyor? İMANIN GÜCÜNÜN canlı takipçileri olduk. Rabbim bize de bu güzel imandan nasip etsin inşallah. Salli Alan Nebi; sürekli peygambere salavat getiriyorlar. Kısa ama dopdolu bir ifade, kızdıklarında, üzüldüklerinde, sevindiklerinde, bir nimete kavuşunca sürekli Salli Alan Nebi… Travmalar onları etkilese de psikolojik sağlamlıkları da gelişiyor. Zorlu yaşantı onları dayanıklı kılıyor ve yaralarını sarmayı öğreniyorlar.
Biliyoruz ki; Zor zamanlar güçlü insanlar yetiştirir,
Güçlü insanlar iyi zamanlar getirir,
İyi zamanlar zayıf insan oluşturur,
Zayıf insanlar zor zamanları getirir.
Bize düşen, hangi zamanda biz ne yapıyoruz? sorusunu cevaplamak ve harekete geçmek. Gücümüzün yettiği her şeyi yapmaya çalışmak.
Yazımı Filistinli bir çocuğun söyledikleri ile bitirmek istiyorum:
Filistin halkı ile Mescid-i Aksa arasına duvarlar ördünüz.
Ezanları susturdunuz, rüku ve secdelerimize mani oldunuz
Yollarda barikatların ve sınırların arkasında namaz kıldırır oldunuz
Kilitlediğiniz bu beyt kimin biliyor musunuz?
Bu beyte yaptıklarınıza karşılık onu koruyacak bir Rabbi olduğunu bilmiyor musunuz?
Allah yaptıklarınızın hesabını sormayacak mı sanıyorsunuz?