“FİLİSTİN’DE ÇOCUK OLMAK CENNETİN BAHÇELERİNDE UÇMAKTIR’”

Anne, senin beni bırakıp gittiğin gün,
Öğrendim ben.
Bütün renkler siyahmış aslında,
Senin için cennette diyorlar.
Banada yer varmı orada anne,
Çok zor burada çocuk olmak.
Filistin’de bütün çocuklar ağlıyor anne,
Çiçeklerimiz soldu, güllerimiz kurudu.
Kimse sormuyor, neden ağladığımızı,
Sağır olmuş insanlar, görmüyor gözleri.
Atılan bombaları, yok olan hayatları,
Gri bulutlar süslüyor artık yarınlarımızı.
Uyku haram kılındı,kabuslar gerçeğimiz,
Savaş ne zor bir şey,aklımız almıyor anne…
Halil İbrahim Koç
Kudüs yüce Allah tarafından, etrafıyla birlikte kutsal kılınan Mescid-i Aksa’nın bulunduğu kutlu şehirdir. İslamiyet, Hıristiyanlık ve Yahudilik dinine mensup olan kişiler için ortak kutsal öneme sahip bir merkezdir. Çünkü Peygamber ocağıdır. Hz. Davut, Hz.Süleyman, Hz.İsa, Hz Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz.İbrahim, Hz. İshak, Hz. İsmail, Hz.Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Musa ve Hz. Muhammed (Sav)’i ağırlamış toprak parçasıdır. Dinler tarihi açısından büyük öneme sahip olan Kudüs, müslümanların ilk kıblesi, yeryüzünün en eski ikinci mescidi ve en mukaddes üçüncü haremidir.
Adı barış ve kudsiyet anlamına gelse de ne yazık ki adıyla ters orantılı bir hikayenin kahramanıdır Kudüs. 14 Mayıs 1948’de sözde İsrail devletinin kurulması ile yıllardır süren çatışmalar tekrar başlamıştır. Tabiki bu durum iki ordunun birbiriyle çatışması değil, ağır silahlarla donatılmış israil ordusuna karşı taş atan Filistinlilerin mücadelesidir.
Sürekli bombalanan topraklar, evlerinden zorla çıkarılanlar, yıllardır mülteci konumunda yaşamak durumunda kalanlar, bir yerden bir yere gidebilmek için sürekli İsrail askerlerinin kontrolünden geçmek zorunda olan insanlar ve tabii ki bütün bu sıkıntıların içinde yaşamaya çalışan çocuklar…
Filistin’de çocuklar her gün sistematik olarak travmaya maruz kalıyor. Bu baskılar elbette çocuklarda büyük acılara neden oluyor. Çoğu fiziksel olarak hayatta kalmayı başarabilse de psikolojik olarak paramparça oluyor. Filistin’de yaşayan çocuklar için en büyük mutluluk belki de sabah uyandığında ana babasının yanında olmasıdır. Çünkü her an şehit olabilir ya da tutuklanıp cezaevine götürülebilirler. Aslında en acısı da 10-15 yaşlarındaki çocukları bile sürekli gözaltına alıp korkutmaya sindirmeye çalışan bir İsrail ordusu gerçeği. Filistinli çocuklar dünyada askeri adalet sistemi ile yargılanan tek çocuklardır.
Hafızamızdan hiç silinmeyen bir resim var: 2017 yılında 14 yaşındaki Filistinli çocuğun gözlerini bağlayıp dipçikleyerek götürmeye çalışan 20 kadar silahlı asker… sözlü taciz ve aşağılamaların yanı sıra fiziksel tacizlerin yapıldığı, uluslararası hukukun hiçe sayıldığı gözaltı süreçleri ve tutuklamalar. Bu çocukların çoğu gece yarısı gözleri ve elleri bağlanarak hiç bir açıklama yapılmadan götürülüyor. Dayak, çıplak arama ve psikolojik taciz gibi insanlık dışı uygulamalara maruz kalıyor. En çok yöneltilen suçlama ise 20 yıla kadar hapis cezası getiren TAŞ atmak…
Bunun yanı sıra ev hapsi uygulamaları da çok yaygın ne yazık ki. Evden çıkmaları yasak olan çocuklar okula gidemiyor, çalışmaya gidemiyor, arkadaşlarıyla görüşemiyor ve psikolojik olarak çok etkileniyor. Küçücük kalplerinde derin yaralar açılıyor.
Geçtiğimiz Ramazan bayramında ki 11 gün süren bombalamalardan sonra Filistinli bir psikolog 5 tane kız çocuğundan resim yapmalarını istiyor. Hepsi evlerinin resmini çiziyor. Bu ne demek, evini en güvenli yer olarak algılıyor. Bir çocuk için evini kaybetmesi, oyuncaklarını, kitaplarını, kıyafetlerini kaybetmesi demektir. Huzurlu hissettiren tanıdık her şeyi kaybetmek. Yine görüntülerde izledik, yerle bir olan evlerinden kalan enkaz da eşyalarını arayan küçücük çocukları. Ne yazık ki onların oyun alanları bombalanmış binalar, oyuncakları da kalan bomba parçaları.
Ebeveynlerini, kardeşlerini, akrabalarını, arkadaşlarını veya evlerini kaybeden çocuklarda Travma Sonrası Stres Bozukluğu gelişme ihtimali yüksek. Uyku problemleri, kabuslar, yatak ıslatma, çaresizlik, yalnızlık, öfke, hissizlik, gelecek hakkında olumsuz düşünceler yaşayabiliyorlar.
Filistin’le ilgili yapılan çalışmalardan şu sonuçlar elde edilmiş;
*Abluka altındaki bölgede (2 milyon nüfusun) %42’si 15 yaş altı çocuk
*Çocukların %55’i psikolojik açıdan sıkıntılar yaşıyor.
*Nüfusun %80’i insani yardıma muhtaç
*Ebeveynlerin %50’den fazlası işsiz ya da az iş imkanına sahip
Bütün bu acılara, zorluklara rağmen Filistin’de yaşayan Müslümanlarda ve çocuklarda gördüğümüz bir iman gücü var. Rabbimizin onlara bahşettiği sağlam duruş sayesinde küçücük taşlarla da olsa mücadele etmeyi hiç bırakmıyorlar. Travmalar onları etkilese de Psikolojik sağlamlıkları da gelişiyor. Çünkü zorlu yaşantılar onların daha dayanıklı daha sağlam durmalarını, yaralarını sarmayı öğrenmelerine de katkı sunuyor. Küçücük çocukların ekranlarda gördüğümüz hak arayışları, adalet çırpınışları bizim ruhlarımızı da delip geçiyor.
Yazımı Filistinli bir çocuğun haykırışları ile bitirmek istiyorum:
Filistin halkı ile Mescid-I Aksa arasına duvarlar ördünüz.
Ezanları susturdunuz, rükularımıza-secdelerimize mani oldunuz.
Yollarda barikatların ve sınırların arkasında namaz kıldırır oldunuz.
Kilitlediğiniz bu Beyt kimin biliyor musunuz?
Bu Beyt’e yaptıklarınıza karşılık onu koruyacak bir Rabbi olduğunu bilmiyor musunuz?
Allah yaptıklarınızın hesabını sormayacak mı sanıyorsunuz?