FIKIH-Genel Çerçevede Kefâet (Denklik) Meselesi

FIKIH-Genel Çerçevede Kefâet (Denklik) Meselesi

Günümüzde evlilik akdi öncesi en büyük problemlerinden birisi kefâet meselesidir. Bugün ele alacağımız konu da buna bir nebze cevap niteliğinde olacaktır. Kefâet sözlükte “eşitlik, benzeşme, benzerlik, denklik, misil-emsal ve bir şeyin başka bir şeye nazîre olması” gibi anlamlar taşır.[1]

Bu kavram hakkında güzel bir tespit yapanlardan biri de Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’dır. Bu kelimenin anlamı hakkında şu tespitlerde bulunmuştur: “Her biri aynı kıymeti değil mukâbil bir kıymeti hâiz olmakla biri diğerinden uzak ve aynı makamda olmayıp maksadın oluşması için ikisinin de değerlerde birleşmesi mânâsındadır. Evlilikteki kefâet, bu mânâdadır. Bu yüzden nikâhta, savaşta ve daha başka şeylerde filan filana denktir denilir.”[2]

Terim anlamında ise kefâet, birtakım sıfatlarda eşler arasındaki eşitliği, erkeğin nesep, din, mal, hürriyet, meslek gibi yönlerden kadına denk olması veya ondan daha üstün olması, kadının ve velilerinin kocada ayıplamadıkları bir sıfatın bulunması gerektiğini, aynı zamanda bu hal sayesinde (denklik ile) kadın ve velilerinin de kınanmadığı, tabii ve kemal sıfatların hepsinde nikâhta eşit olmayı ifade etmektedir.[3]

Kur’an-ı Kerim’e bakacak olursak bu kelime sadece bir yerde, İhlâs Sûresi’nde geçmektedir. Buradaki “küfüv” kelimesi “eş, denk” mânâlarında kullanılmıştır.[4]

Hadislerde ise konu hukuki bir şart ve gereklilik olmaktan çok eşler arası uyumu ve ailenin devamlılığını sağlayıcı bir tavsiye ya da sosyal realitenin bir ifadesi olarak yer bulur. Bu hadislerden bazıları şunlardır:

1) Hz. Ömer’den gelen rivayette Hz. Peygamber aleyhisselam: “Kadınları ancak velileri evlendirir ve onlar ancak denkleriyle evlenirler.”[5] buyurur.

2) Câbir b. Abdillah’dan gelen rivayette Hz. Peygamber aleyhisselam: “Denkleri bulunduğu zaman şan ve soy sahibi kadınları evlendirmekten kaçınmayın.”[6] buyurur.

3) Hz. Ayşe’den gelen rivayette Hz. Peygamber aleyhisselam: “Neslinizi devam ettirecek olan nutfenizi seçiniz. Denklerinizle evleniniz ve kadınlarınızı denkleriyle evlendiriniz.”[7] buyurur.

4) Hz. Ali’den gelen rivayette Hz. Peygamber aleyhisselam: “Yâ Ali, dengini bulduğun zaman bekârı evlendirmeyi geciktirmeyin.”[8] buyurur.

Mezheplere göre Kefâet meselesine baktığımızda, Hanefî hukukçulara göre nesep, İslam, diyânet, sanat, hürriyet ve mal bakımlarından denklik aranır.[9]

Şafiî hukukçularına göre İslam, diyânet, nesep, hürriyet, meslek ve ayıplardan uzak olmak yönlerinden kefâet aranır.[10]

Mâliki hukukçularına göre mûteber olan dindir. İmam Mâlik’ten gelen başka bir rivayette de dindarlık ve ayıplardan uzak olmak kefâet için yeterli şartlardır.[11]

Hanbelî hukukçularına göre din ve nesep, bir başka rivayette de din, nesep, hürriyet, mal, sanat ve ayıplardan selamette olmak muteberdir.[12]

İslam hukukçularından İbn Ebî Leyla’ya göre kefâette din ve nesep muteberdir. Süfyan es-Sevrî’ye göre de kefâette muteber olan şartlar din, nesep ve maldır.[13]

Bunlara bakarak, hukukçuların kefâetle ilgili şartlar hususunda tam bir mutâbakat içinde olduklarını söylememiz mümkün olmamakla birlikte din, dindarlık ve nesep gibi şartların çoğunluk tarafından kabul edilmiş olduğu görülmektedir.

 


Oğuzhan Cücük-Yüksek Lisans Öğrencisi, Kırıkkale Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri, İslam Hukuku Anabilim Dalı.

[1] Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi Yay., Ankara 2001, s. 501.

[2] Yazır, Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yayınevi, İstanbul 1992, c. X, s. 113-114.

[3] el-Cezîri, Abdurrahman, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, çev. Mehmet Keskin, Çağrı Yay., İstanbul 1994, c. V, s. 2112

[4] el- Beydâvî, el- Kadı Abdullah b. Ömer, Envârü’t-Tenzil ve Esrârü’t-Te’vîl, Beyrut 1988, c. II, s. 631; et-Taberî, Ebî Câfer Muhammed b. Cerîr, Câmiu’l-Beyân an Te’vil-i Âyi’l-Kur’an, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1988, c. XV s. 348; Yazır, a.g.e., cc. X, s.114.

[5]  Muvatta, Nikâh 5.

[6] Ebû Dâvud, Nikâh 3; Neseî, Nikâh 11

[7] İbn-i Mâce, Nikâh 46

[8] Tirmîzi, Mevâkıt 13; Cenâiz 73; İbn-i Hanbel, I,105; Şevkâni, Neylü’l- Evtâr Şerh-u Mülteka’l-Ebhûr, Beyrut 2000, c. V, s. 24

[9] el-Kâsânî, Bedai’ü’s-Sanâ’i, c. II, s. 501; el- Kudûrî, Ebû’l-Hüseyin, el- Muhtasar, Eser Kitabevi, İstanbul 1967, s. 227

[10] Şirbînî, Şemsüddin Muhammed, el-Muğni’l-Muhtâc, Lübnan 1994, c. III, s.270.

[11] el-Mâverdî, Ebû’l-Hasan Ali, el-Hâviyü’l-Kebîr Şerhu’l-Muhtasar, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1994, c. IX, s. 101.

[12] İbn-i Kudâme, Muhammed Abdullah, el-Muğni ve eş-Şerhü’l-Kebîr, Beyrut 1992, c. VII, s. 378.

[13] el-Mâverdî, a.g.e., c. IX, s. 101.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.