FETİH SURESİ

Sure adını ilk âyette geçen fetih kelimesinden almaktadır. Fetih kelimesi Türkçe’mde “Açma, bir ülkeyi İslam egemenliğine açma” anlamına gelir. Bazı tefsirlere göre fetihten maksat Mekke’nin fethi değil, bu fethin de yolunu açan Hudeybiye barışıdır. Suremiz 29 ayetten oluşmaktadır.
Suremizin ana konusu Hudeybiye barışının değerlendirilmesi, niyetlendikleri umre ibadetini yapamadan döndükleri için büyük üzüntü ve hayal kırıklığı içinde olan müminlerin teselli edilmesi, bu hareket içinde ve sonrasında olup bitenlerin Allah nezdindeki değerinin açıklanmasıdır. Bu genel çerçeve içinde Hz. Peygamber ve ashabının Allah katındaki durum ve dereceleri, onları ibadetten men eden müşrikler ile yalnız bırakan münafıkların acı sonları hakkında önemli bilgiler verilmiş, bu barışı takip edecek olan fetihler müjdelenmiştir. (1)
Kur’an Yolu tefsirinde de belirtildiği gibi nice olmadı diye üzüldüğümüz şeylerin sonradan olmamasını şükür sebebi sayarız. Elbet ashabın üzüntüsü daha fazlaydı fakat onlar da şer olarak gördüklerinin kendileri için hayır olduğunu bir süre sonra gördüler. Teslimiyet, islamın adıdır. Allah’a teslim olana gam,keder,hüzün yoktur.Bu bilinç, müminin sekine anahtarıdır. Eğer bizler de Allah’a güvenir, dayanırsak bize de nice fetihler açılacaktır.
Suremiz ayrıca şu konulara da değinir:
– Peygamber efendimiz açık bir fetihle ve böylece son dinin üstünlük sağlayacağı, inkârcı sapıkların hezimete uğratılacağı ile müjdeleniyor.
– Müminlere zafer vaat edilirken, kâfirlere ve münafıklara azap hazırlandığı haber veriliyor ve her geçen gün müminlerin iman ve irfanlarının artacağına işarette bulunuluyor.
– Resûlüllah efendimizin, müminlerle birlikte başları tıraş edilmiş halde güven içinde Mekke’ye girdiklerine dair gördüğü rüyanın gerçekleşeceği bildiriliyor.
– Peygamberimiz ile müminlerin birbirlerine karşı merhametli, kâfirlere karşı şiddetli oldukları konu edilerek müminler övülüyor.
– İyi-yararlı amellerde bulunan müminlere Allah’ın mağfireti ve büyük mükâfatı va’d ediliyor.
Suremiz, müminlerin cihadından ve sahabenin, ölünceye kadar Allah yolunda cihat edeceklerine dair Rasulullah (s.a.v.)’a verdikleri sözden “Bîatu’r-rıdvân”dan söz eder. Onun içindir ki, Yüce Allah bunu mübarek kıldı, biati edenlerden razı oldu ve onu yüce kitabına nurdan satırlarla yazdı: “Andolsun ki, o ağacın altında sana biat ederlerken, Allah müminlerden razı olmuştur.”
“ Arap kabilelerinden savaşa katılmayanlar sana, gönüllerinde olmayanı dillerinin ucuyla söyleyerek, “Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu, bu yüzden Allah’ın bizi bağışlamasını iste” diyecekler. Onlara şöyle de: “Size bir zarar gelmesini isterse veya size iyilik etmeyi murat ederse sizin için Allah’a karşı herhangi bir şey yapmaya kimin gücü yeter!” Hayır! Allah bütün yaptıklarınızı bilmektedir. “11.ayet
İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunmuştur; Rasulullah (s.a.v.) Fetih yılında Mekke’ye sefere çıkmak isteyince, Medine bedevileri Rasulullah (s.a.v.) ile birlikte çıkmadılar. Hâlbuki Rasulullah (s.a.v) Kureyş’ten çekinerek, onların da kendisiyle birlikte sefere çıkmalarını istemişti. Rasulullah (s.a.v) umre için ihrama girmiş ve insanların, kendisinin savaş yapmak istemediğini anlamaları için beraberinde kurbanını da sevk etmişti. Bedeviler, Rasulullah (s.a.v.)la beraber sefere çıkmadılar ve sebep olarak meşguliyetlerini gösterdiler. Bunun üzerine, “Bedevilerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki, “Mallarımız ve ailelerimiz bizi meşgul etti. Allah’tan bizim bağışlanmamızı dile…“(2)
Suremizin 27.ayeti şu şekildedir:
“Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz emniyet içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescit-i Harâm’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi..“
Peygamberimiz Hudeybiye’ye gelmeden önce veya burada iken rüyasında Mekke’ye girdiklerini ve burada tıraş olduklarını görmüş, bunu da ashabına anlatmıştı. Rüyayı işitenler hemen bu seferde Mekke’ye gireceklerini ve umre yapıp traş olacaklarını zannettiler, rüyayı böyle yorumladılar. Olaylar farklı gelişip barış ve antlaşma yaparak geri dönme kararı verilince münafıklar rüya olayını kullanarak kafaları karıştırmak üzere harekete geçtiler, bazı müminlerin de kafalarında tereddütler oluştu. Hz. Peygamber’e gelip durumu sordular; o da “Ben bu yıl olacak demedim, rüyada da bu yıl olacağını görmedim” dedi. Hz. Ebû Bekir de aynı şeyi söyledi. Heyecan yatıştıktan sonra gelen bu ayet bir yandan Hz. Peygamber’i tasdik etmekte, diğer yandan da yakında gerçekleşecek bir fethin müjdesini vermektedir. Bu fetih için Hayber fethi diyenler çoğunlukta olmakla beraber, Hudeybiye veya Mekke fethi şeklinde açıklayanlar da olmuştur.(3)
Suremizin son ayeti şu şekildedir:“0, Allah’ın elçisi Muhammed’dir. Onunla beraber olanlar da kâfirlere karşı sert, kendi aralarında merhametlidirler. Onları, Allah’ın lütuf ve rızasına talip olarak hep rükûda ve secdede görürsün. Secdenin tesiriyle yüzlerine sımaları oturmuştur; Tevrat’ta onlar için yapılan benzetme budur. İncil’deki misalleri ise bir ekindir: Filiz verir, onu güçlendirir, kalınlaşır ve kendi sapları üzerinde durur, kendini çiftçilere beğendirir. Onlar yüzünden kâfirler öfkeden çatlasınlar diye (böyle yapmıştır). Onlar arasından iman edip düzgün yaşayanlara Allah bir bağışlama ve büyük bir ödül vaat etmektedir.“
Hz. Ömer’den şöyle nakledilir: Biz, Rasûlullah (sav) ile birlikte bir seferde idik. Hz. Peygamber (sav)’e bir şeyi üç kere sordum. Bana cevap vermedi. Kendi kendime: “Ey Hattab’ın oğlu, annen senin ölümünü görsün. Rasûlullah’ı rahatsız ederek üç kere sordun, sana cevap vermedi.” deyip binitime bindim ve hakkımda bir vahiy nazil olur korkusuyla uzaklaştım. Birden birisinin beni çağırdığını ve: “Ey Ömer, Ömer nerede?” dediğini işittim. Benim hakkımda bir şey nazil olduğunu sanarak geri döndüm. Hz. Peygamber (sav) buyurdu ki: “Bu gece bana öyle bir sure nazil oldu ki bana göre dünya ve içindekilerden daha sevgilidir. O: “Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik. Ta ki Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın ve seni hidayete eriştirsin.” (1-3.ayetler) suresidir.(4)
1-Diyanet Kuran Yolu tefsiri
2-Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar neşriyat: 6/113.
3- Diyanet Kuran Yolu tefsiri
4-Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 1,31.