Feda Olsun

Feda Olsun

Kurban etmek kolay, ya kurban olmak? Gerçekten kurban olmayı isteyenler var mı? İsmailcesine, bunu başarabilenlere ne mutlu.

“Yavrum, ben seni rüyamda boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım emrolunduğunu yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. (Saffat, 102)

Aman ya Rabbi, ne müthiş bir teslimiyet. Baba-oğul teslim oldu ve kurtuldular.

“Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık.” (Saffat, 107)

Kurbanın özünde feda-i can ederek, Rabbe kurbiyet vardır. Feda etmeden, fedai olunamaz. Allah’ın fedaileri dünya ve ahiretin efendileridir. Allah yoluna feda edilen hayvana kurban; Allah yoluna feda edilen insana şehid denir. Ashab-ı güzin Allah yolunun gerçek fedaileri idi. Onlar, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e hitap ederken feda-i can ile cümleye başlarlardı.

“Anam, babam, canım sana feda olsun ya Rasulullah!” Resulün yoluna feda olmak, Allah yoluna feda olmaktır. Allah yolunun samimi fedaileri, Allah ve Resulü tarafından övülmüş ve müjdelenmiştir.
“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.” (Bakara, 154)

“Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.” (Muhammed, 4)

“Allah yolunda öldürülmem; bana bütün evlerde ve çadırda yaşayanların benim olmasından daha sevgilidir.” (Nesai)

Ölümden korkanlar; en kolay ölüm şehiden göçmektir. Canınız hiç acımaz. Günahı çok olup günahkâr olarak Allah’a kavuşmak istemeyenler; günahlardan arınmanın en kolay yolu şehiden göçmektir. Nimetlere doymayanlar; en büyük ikramlar şehiden göçenleredir. Şehadet öyle yüce bir mertebedir ki onu samimi olarak arzu etmek bile kişiyi şehadete ulaştırır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdu ki:
“Şehidin ölümden duyduğu ıstırap sizden birinin çimdikten duyduğu ıstırap kadardır.” (Tirmizi)

“Şehidin bütün günahları affedilir.” (Müslim)

Rabbimiz buyurdu ki:

“Rableri, onlara şu karşılığı verdi: Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de and olsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır.” (Âl-i İmran, 195)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdu ki:

“Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada da vardır. Ancak şehid böyle değil. O, mazhar olduğu ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp on kere şehit olmayı temenni eder.” (Buhari, Müslim)

“Kim sıdk ile Allah’tan şehid olmayı talep ederse, Allah onu şehidlerin derecesine ulaştırır, yatağında ölmüş bile olsa.” (Müslim, Tirmizi)

Seleme: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’le birlikte Hayber’e gittik. Yolda amcam Amir b. Ekva halka şu beyitleri terennüm etti;

“Vallahi Allah olmasaydı hidayet bulmazdık.
Ne sadaka verir ne de namaz kılardık.
Biz senin fazlından müstağni değiliz,
Düşmanla karşılaşınca ayağımıza sebat ver.
Üzerimize sekine indir.”

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz “Bu da kim?” dedi. Amcam: “Ben Amir b. Ekva” dedi.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Mağfiret göresin ey Amir!” diye dua buyurdu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir kimseye mağfiret talebinde bulundu mu o mutlaka şehid olurdu.

Günümüzde bazı kimselerce bu durum her ne kadar beddua gibi anlaşılsa da, onun için mağfirettir. Mü’minin kendisinin ve kardeşinin şehid olması için dua etmesi sünnettir. Peygamber Efendimiz bu konuda hem kendisine hem de ashabına dua etmiştir.

Bütün bunlara rağmen, şehiden göçmek herkese nasip olmuyor. İhlâs ve samimiyetle Allah yoluna gönül vermek ve bu uğurda fedakârane çalışmakla mümkün olur.

Rabbimiz buyurdu ki:

“Eğer biz onlara, ‘Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın.’ diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette haklarında daha hayırlı, hem de (imanlarını) daha pekiştirici olurdu.” (Nisa, 66)

“İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah, kullarına çok şefkatlidir.” (Bakara, 207)

“Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve Müslüman olarak bizim canımızı al.” (Araf, 126)

Kul için en yüce hedef Rabbine Müslümanca kavuşabilmektir. Bunun yolu da Müslümanca yaşayıp Müslümanca ölmekten geçer.

“Öteki ‘Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder.’ demişti.” (Maide, 27)

İbadetten maksat kulluktaki samimiyetin izharıdır. İbadet edenler Allah’a karşı gelmekten şiddetle kaçınırlar. İbadet ettikleri halde Allah’a karşı gelmekten sakınmayanların amelleri Allah yanında makbul değildir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.