Fakîh Olabilmek

Zaman zaman, kürsüden öfkeli bir şekilde bağırıp insanları azarlama veya toplumun geneline belki açıktan söylenmeyecek şeyleri haykırma üslubuna örnek olarak, rahmetli Timurtaş Hoca’nın gösterildiğine şahit oluyorum.
Oysa Hoca’nın konuştuğu dönemde, farklı bir Türkiye vardı. Camiye sığışan Müslümanlar için, o üslup moral ve motivasyon verici bir sığınaktı. Dışarıda Müslümanlığı boğmaya çalışan siyasî bir atmosfer vardı. Sosyal medya yoktu, teknoloji ve iletişim bu seviyede değildi. Hoca’nın üslubu da bu duruma gayet uygundu. O dönemde, çok güzel hizmetler de gördü bu üslup…
Ama şimdi, başka bir dünya, başka bir Türkiye, başka bir atmosfer, başka bir gençlik, başka iletişim platformları var. Sosyal medya bile, başlı başına, çok dikkatli kullanılması gereken bir araç. “Ben söylerim, gerisine karışmam” diyemeyeceğimiz bir iletişim çağındayız.
Rasulullah Efendimiz aleyhisselam “Allah kimin hakkında hayır murat ederse, onu dinî meselelerde fakîh kılar” buyuruyor. “Fakîh”, meseleleri sadece anlamakla kalmaz, onu zamana ve zemine göre, en uygun şekilde aktarmayı da bilir ve başarır.
Kitlelere hitap edenler, Hz. Ali’nin şu sözünü akıldan hiç çıkarmamalı:
“İnsanlara akılları ölçüsünce / kavrayabilecekleri biçimde konuşunuz. (Sizin yanlış anlaşılmaya müsait ifadeleriniz yüzünden) Allah ve Rasulü’nün yalanlanması hoşunuza gider mi?”
Acaba Neden?
Hadis inkârına gösterilen haklı reaksiyonun, hadis uydurmaya aynı şekilde gösterilmeyişine hep şaşmışımdır. Hatta öyle kimseler var ki, hadis inkârına karşı çıkışının, kendi uyduruklarının da kabul edilmesi için olduğunu bile düşündürüyor.
Hâlbuki Rasulullah Efendimiz aleyhisselamın kutlu sünnetini ortadan kaldırarak yerini başka telakkilerle ve uygulamalarla doldurmak noktasında, inkârla uydurmanın birbirinden farkı yok.
Tek Bir Soru
“Onun yerinde ben olsaydım, acaba nasıl hareket ederdim?”
Bu soru, herhangi bir konuda, bizi Müslüman kardeşlerimize karşı insaflı ve adaletli olmaya götürecek yolun başlangıcıdır.
Herkesi kendi durduğumuz ve baktığımız yere göre değerlendirirken, insaf ve adaleti gözden kaçırabiliyoruz zira…
Ajanda Tutmak
Vakti bir türlü istediği gibi planlayamamaktan şikâyet eden genç kardeşlerime, ajanda tutmalarını ve yaptıkları / yapacakları her şeyi yazmalarını tavsiye ediyorum. Ben yıllardır bu usulle çalışıyorum, çok da faydasını görüyorum.
* Her güne bir sayfa ayrılmış, temiz bir ajanda temin edin,
* Günlerinizi ve haftalarınızı, bölüm bölüm planlayın,
* Hiçbir işi ertelemeyin, ama vakti gelmemiş hiçbir işi de öne almayın,
* Düzenli yaptığınız / yapmanız gereken şeyleri not ederken, zihninizin de disipline girmeye başladığını göreceksiniz,
* Çok önemli bir mazeret olmadıkça, ajandanızdaki programı bozmayın,
* Zaman zaman, geride kalan notlara göz atın; iptal olan veya yerine gelmeyen maddelerin sebeplerine odaklanın,
* “Boş vakit” kavramını aklınızdan çıkarın. Her vaktinizi, farklı yoğunlukta faydalı meşgalelerle doldurun,
* Vakti planlama işini akıllı telefonlarla yapma tuzağına düşmeyin. Çünkü orada, vakit israfı olacak çok fazla çeldirici vardır. Vakti planlama adına telefona not almaya başlayıp, birkaç dakika sonra kendinizi Instagram videoları izlerken bulabilirsiniz.