FAİZ (2)

FAİZ (2)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Miraca götürüldüğüm gece, karınları odalar gibi (büyük) bir kavmin üzerine vardım. Karınlarında dışarıdan görülebilen yılanlar vardı. Bunlar kimler ya Cibril, diye sordum. Cebrail, bunlar faiz yiyenlerdir, dedi.” (İbn Mace)

20. asırda yaşanılan câhilî hayat 21. asırda da bütün kötülükleri, ahlâksızlıkları, zulümleri ile hızla devam etmektedir. Faiz, fuhuş, çıplaklık, içki, kumar, dinsizlik, din düşmanlığı, zulüm ve soykırım bu asırların simgesi haline gelmiştir. Öyle ki bu kötülükleri bizâtihî yapmayan Müslümanlar da dolaylı yollardan, yani bu din dışı ahlâksızlıklara, kötülüklere tavır almayarak, ses çıkarmayarak, olanlara tepki göstermeyerek, belki de göz yumarak ortak olmaktadırlar.

Belki açıktan ve bilerek faiz yemiyorlar ama faizle iştigal eden kişileri ikaz etmiyorlar. Yaptıkları işin haram olduğunu söylemiyorlar. Belki de verdikleri yalan yanlış bilgilerle, insanların daha da çok harama, faize dalmalarına sebep oluyorlar. Bilerek veya bilmeyerek faizcilerin sofrasında bulunuyor, onlarla düşüp kalkıyorlar. Böylece onlar da faizden nemalanmış oluyorlar. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki onlardan faiz yemeyen hiç kimse kalmayacaktır. Faiz yemeyene de faizin tozu isabet edecektir.” (İbn Mace)

Zamanımız o zamandır. Maalesef yaşadığımız asrın insanında helal haram hassasiyeti zaafa uğramış, mal makam, riyaset hırsı, dünyaperestlik toplumumuzu bir nevi esir almıştır. Bir kısım Müslümanlar ticarî meselelere dini hükümler, İslami hassasiyetler açısından değil de kâr zarar zâviyesinden yaklaşıyorlar. Herhangi ticarî bir konuda kâr varsa hemen üzerine abanıyorlar. Yaptıkları ticaretin İslamî esaslara uyup uymadığına pek aldırış etmiyorlar. Bir kısmı da yaptıkları gayri İslamî ticarete İslamî bir kılıf giydirmek için bu hususta hassasiyeti olmayan bazı kişilerden fetva alarak güyâ rahatlıyorlar. Neticede aldanıyor ve aldatıyorlar.

Diğer taraftan bazı kişiler de makam, mevki ve riyaset uğruna İslami hükümleri tevil ediyor, ne Kur’an’da ne de sünnette bir delili olan mazeretlerle İslam’ın asla müsâade etmediği günahları irtikâp ediyorlar. İşin çok acı diğer bir yönü, bu yaptıklarını bir meziyet, ince bir siyaset zannetmek gafletinde bulunuyorlar. İşin başka bir acı yönü de bu gibi İslamî kişiliği zaafa uğramış, gafil kişiler toplumda rağbet görüyorlar. Bankalardan faizli kredi almak konusunda öyle sözler ediliyor ki, dehşete kapılmamak mümkün değil. Şöyle ki:

1- Bazı kişiler bankadan faizli araba kredisi almak istiyorlar. Bahaneleri, bu şekilde araba almanın, piyasadan alınacak arabadan daha ucuza mal olduğu. Yaklaşımları, helal mi, haram mı olduğu değil, daha ucuz olduğu, daha kârlı olduğu. Bu gibi kişilerin bir kısmı hiç tereddüt etmeden faize dalıyor. Her türlü ticaretini faizli alışverişlerle yapıyor ve bundan hiç mi hiç rahatsız olmuyor. Diğer bir kısmı da yapacakları bu faizli muamelelere İslamî bir kılıf bulmak için çalmadıkları kapı kalmıyor ve nihayet istedikleri fetvayı alıyor ve güya rahatlıyorlar.

Faizli araba kredilerine veya işyeri kredilerine fetva veren kişilerin faizli krediyi meşru kılacak şartları da şöyle:

a- Kişinin binek arabası yoksa,

b- İşyeri için ihtiyacı olan bir araba alacaksa,

c- Arabayı dışarıdan aldığında daha pahalı ise,

d- İşini geliştirmek, genişletmek ve modernize etmek durumunda ise, bunu yapmadığı takdirde bir kısım işçileri çıkarmak mecburiyetinde kalacaksa, bankalardan bu işler için kredi alınabilirmiş. Böyle bir yaklaşım zaten İslamî hassasiyeti, helal haram hassasiyeti zaafa uğramış toplumun, faize ve harama karşı duyarlılıklarını daha da zaafa uğratmakta ve hiçbir endişe duymadan harama dalmalarına sebep olmaktadır. Bunun vebali çok büyüktür. İslam dini, şeriatın kabul ettiği çok zaruri bir durum, bir sebep olmadıkça, dinin yasakladığı hiçbir şeye asla müsaade etmez.

Yukarıda sıralanan sebeplerin hangisi şeriatın kabul edebileceği bir zarûrettir, bir sebeptir? İnsafla düşünelim şu geçici basit dünya için, dünyevî çıkarlar için ebedî hayatımızı mahvetmeyelim.

2- Bir kısım kişiler de “banka kredilerinden dindar olmayan veya İslam’la alâkası bulunmayan kişiler faydalanıyor ve zengin oluyorlar. Dindar Müslümanlar ise banka kredisi almadıkları için işyerlerini geliştiremiyorlar, modernize edemiyorlar, dolayısıyla zengin olamıyorlar” diyor. Yine aynı mantık harekete geçiyor. Helal haram hassasiyeti, İslami hassasiyet göz ardı ediliyor. İslam’ın prensipleri görmezlikten geliniyor, dünyaperestlik, çok kazanmak hırsı ön plana çıkıyor. Yeniden kapılar çalınıyor, telefonlar çalıştırılıyor, günahlarına ortak olacak fetvacılar aranıyor ve bulunuyor. Bu gibi kişiler yukarıda zikredilen şu ayet-i kerime ile, şu hadis-i şerifi yeniden ve defâatle okusunlar. Bu konuda fetva verenler ise daha çok okusunlar, düşünsünler, başkalarının dünyası için kendi ahiretlerini harap etmesinler.

“Allah, faizi mahveder. (Faiz karışan malı helak eder, bereketini giderir.) Sadakaları çoğaltır. (Zekâtı ve sadakası verilen malı ziyadeleştirir, bereketlendirir.) Allah, çok nankör (faizi helal saymakta musır) günahkâr (faiz yemekte ısrarlı) hiç kimseyi sevmez.” (Bakara, 276)

“Faizden mal çoğaltan hiçbir kimse yoktur ki, işinin sonu malın azalmasına dönüşmesin.” (İbn Mace)

Demek ki faiz malı çoğaltmıyor. Zâhirde çoğalmış gibi olsa da sonunda helak oluyor. Faiz yiyenlerin, tevbe etmek yerine faizde ısrar edenlerin akıbetleri çok kötü oluyor. Etrafımıza şöyle bir bakalım, yüzlerce örneğini görebiliriz. İbret alabilene, idrak ve firaset sahibi olana çok şeyler anlatır, geçmişte olanlar ve hâlâ olmakta devam edenler. Ancak bir kişinin, bir toplumun idraki körelmiş, firaseti kapanmışsa böylelerine hikmet deryalarından, marifet ve hakikat ummanlarından harıl harıl âbu hayat akıtsanız, çoraklaşmış kalp toprağında bir fidan yeşertemez, bir çiçek açtıramazsınız.

3- Bir kısım kişiler, biz Kur’an’ın haram kıldığını haram sayar, helal kıldığını helal sayarız diyor. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetlerini göz ardı ediyor, Kur’an’ı da kendi görüşlerine göre tevil ederek İslam’ın berrak, temiz, yolunu bulandırmaya, zihinleri karıştırmaya çalışıyorlar. Hâlbuki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti olmadan Kur’an’ı anlamak, İslam’ı yaşamak mümkün değildir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Sizden biriniz koltuğuna yaslanıp da Allah’ın Kur’an’dakilerin dışında hiçbir şey yasak etmediğini mi sanır: Dikkat edin. Vallâhi ben duyurdum. Emirler verdim, yasaklar koydum. Bütün bunlar Kur’an ayetleri kadar, belki de daha çoktur.” (Ebu Davud)

4- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim şüpheli şeylerden sakınırsa dinini ve ırzını korumuş olur. Kim de şüpheli şeylerin içine düşerse, harama düşmüş olur.” buyurmaktadır. (Buhari; Müslim)

Faiz, günah-ı kebâirdendir. Çok büyük bir günahtır. Yukarıda zikredilen ayet ve hadisler, faizin çirkinliğini, haramlığını bizlere en açık bir şekilde beyan etmektedir. Bize düşen ise faizden şiddetle sakınmakla beraber içinde faiz olma ihtimali, şüphesi olan şeylerden de mutlaka uzak durmaktır. Bir meselede bir fakih bu muamele faizdir demiş, başka biri de, bu muamelede faiz yoktur demişse, şüpheli olandan sakınmak, faiz pisliğine düşmek ihtimalinden kurtulmak için, bu muamelede faiz vardır diyene uymak ve ona göre hareket etmek gerekir. Mütedeyyin, samimi bir Müslümana yakışanda budur. Sadece faiz konusunda değil, her konuda şüpheli olandan sakınmak Müslümanın şiarı olmalıdır.

“İslam’da her şüpheli şeyden sakınmak menduptur. Faiz şüphesinden sakınmak ise vaciptir.” (Ahmet Davudoğlu, Sahihi Müslim Tercemesi ve Şerhi)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.