EZAN VE KAMETİN ÖNEMİ VE YAPILACAK İŞLER

EZAN VE KAMETİN ÖNEMİ VE YAPILACAK İŞLER

   “Ezanı işiten bütün cin, insan ve taş, ezan okuyanın lehinde şahitlik yaparlar.”

 

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Ezanı okuyan kimsenin sesinin işitildiği her yer ve her şeyden dolayı okuyan bağışlanır. Yaş ve kuru her şey onun bağışlanması için dua eder. Namaz için cemaatte hazır olana da 25 sevap yazılır. Ve o ikisi arasındaki günahları silinir.” (Müslim, Salât 19, Mesâcid 83)

Ezanı gür ve yüksek sesle okuyan müezzinin ALLAH katındaki ecri ve mükâfatı çok büyüktür. Ezan sesini işiten her şey müezzine kıyamet gününde şahitlik edecektir. Ezan, dinin bütün kaidelerini içine alan bir bildirimdir.

Müezzinler, kıyamet gününde boyu en uzun kimseler olacaklardır.” “Sizin sesi en iyi olanlarınız ezan okusun, en iyi Kur’an okuyanlarınız da imam olsun.” Ezan okumanın bu faziletinden dolayıdır ki Hz. Ömer: “Halife olmasaydım, müezzin olurdum” demiştir.

“Namaz için ezan okunduğu zaman, şeytan ezanı duymamak için arkasını dönüp yellenerek kaçar. Ezan bitince tekrar geri gelir. Namaz için kamet edilince yine arkasını dönüp kaçar. Kamet bittiğinde yine gelir ve kişi ile nefsi arasına sokulur ve ona: Filân şeyi hatırla, filân şeyi hatırla diyerek, namazdan önce aklında olmayan şeyleri hatırlatır da, neticede insan kaç rekât namaz kıldığını bilemez olur.”(Buhârî, Ezân 4)

Şeytanın ezandan kaçtığı sıradaki hali, ansızın büyük bir korku ve dehşete düşen insanın haline benzetilmiştir. Dizlerinin bağı çözülür, mafsalları gevşer ve sinir sistemi alt üst olur. Neticede büyük ve küçük abdestini tutamaz hale gelir. Ezanı işiten şeytan da böyle bir korkuya kapıldığı için ne yapacağını şaşırır. Şeytana yellenme isnat edilmiş olması, bu korku halinin şiddetini anlatmak içindir. Yoksa onun gerçekte yellenmesi söz konusu değildir. Şeytanın ezanı işitmemek için kendi sesiyle kendisini meşgul ettiğini, onun bu tavrının çirkinliği sebebiyle, çıkardığı sesin çirkinliğinin yellenmeye benzetildiği yorumu da yapılabilir. Şeytan, tabiatı gereği bunlardan nefret eder; çünkü o, sadece şer ve günahtan ibarettir.

Ezan namaza ve cemaate davettir. Namaz, insanı Cenâb-ı Hakk’a en çok yaklaştıran ibadet olup, en önemli rüknü secde halidir. Şeytan ise ALLAH’ın emriyle Âdem aleyhisselâma secde etmekten yüz çevirdiği için O’nun rahmetinden kovulmuştur. Müslümanlar büyük bir cemaat haline gelip ALLAH’a ibadete ve secdeye yöneldikleri için, şeytan, onları kandırmaktan ümidini kestiğinden ezan ve kametten kaçar. Fakat vazifesi onları saptırmak ve yoldan çıkarmak olduğu için, tekrar geri döner. Neticede namaz kılanın kalbine birtakım dünyevî düşünceler getirerek onun gönlünü namazdan uzaklaştırır. Kaç rekât namaz kıldığını unutturup yanıltır. Namaz kılan mü’minlere musallat olur. Birçok Müslümanın en olmayacak şeyler namazda aklına gelir. Şeytanın ezandan süratle kaçmasının sebebi, ezanın, namaza ve cemaate davet, İslâm’ın alameti, dinin itikadî ve amelî bütün ahkâmını kapsayıcı oluşundandır. Çünkü şeytan bunlardan nefret eder.

Şeytanın tasallutundan kurtulmanın çaresi, hatıra hiçbir şeyi getirmemeye çalışmak, okuduğumuz dua ve surelerin manalarını düşünmek, namazda ALLAH’ın huzurunda bulunduğunu hatırlamak, namazı huşu içinde kılmaktır.

Ezanı İşiten Ne Yapmalıdır?

Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ezanı işittiğiniz zaman, müezzinin söylediklerinin aynısını siz de söyleyin. Sonra bana salâvat getirin. Çünkü bir kimse bana bir defa salâvat getirirse, ALLAH buna karşılık ona on defa salât eder. Daha sonra benim için ALLAH’tan vesileyi isteyin. Çünkü vesîle, cennette ALLAH’ın kullarından bir tek kuluna lâyık olan bir makamdır. O kulun ben olacağımı umuyorum. Benim için vesileyi isteyen kimseye şefaatim vacip olur.”(Müslim, Salât 11. 36; Tirmizî, Menâkıb 1)

“Kim ezanı işittiği zaman “Allahumme Rebbe hazihi’d-da’veti’t-tammeh. Vessalatil kaimeh. Âti Muhammedenil vesilete vel fazilete vebashu makamen Mahmuden illezi veaddeh” ” Ey şu eksiksiz davetin ve kılınacak namazın Rabbi ALLAHım! Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem e vesîleyi ve fazîleti ver. Onu, kendisine vaadettiğin makâm-ı mahmûda ulaştır, diye dua ederse, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vâcip olur.”Buhârî, Ezân 8,Tirmizî, Mevâkît 43

Beyhakî’nin rivayetinde ilk duanın sonunda bir de: “İnneke lâ tühlifü’l-mîâd = Şüphesiz ki sen vaadinden caymazsın” ilâvesi vardır.

Buradaki “davet” ezanın lâfızlarıdır. “Tam” olmasının anlamı ezanda kelime-i tevhîd ve kelime-i şehâdetin bulunmasıdır. Tam ve kâmil olmanın bir yönü de değişikliğe ve bozulmaya uğramadan kıyamete kadar hem lâfzının hem muhtevasının korunacak olmasıdır. “Vesîle “cennetteki çok yüce bir makamdır. “Fazilet” de üstün bir makam, yüce bir mertebedir. “Makâm-ı mahmûd”, her lisanın övgü ve yüceltmesine lâyık makam demektir. O makamda olanı ilk yaratılan insandan son yaratılacak olana kadar herkes över ve yüceltir. Makâm-ı mahmûd, şefaat makamıdır ki, Rasûlullah Efendimiz’e ihsân olunmuştur. Kur’an’ın: “Rabbin seni makâm-ı mahmûda ulaştırır.” dediği makamdır [İsrâ sûresi, 79]  Ümmetin günahkârlarına da günahsızlarına da şefaat edilecektir. Bu, günahkârların azabını azaltmak, günahsızların sevaplarını artırmak içindir.

Vesîlenin sözlük anlamı, başkasına yaklaşmaya vasıta olan şey demektir. Sultanların yanında mevki sahibi olmaya da bu ad verilir. Müslümanlar, her ezandan sonra, bu makama ulaşması için Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme dua ederler. Aslında bu dua kendileri içindir. Bu duayı yapanlara Efendimiz kıyamet gününde şefaat edecektir.

Müezzinin ezanını duyan her Müslüman’ın onun söylediklerini tekrar etmesi konusunda bütün İslâm âlimleri görüş birliği içindedirler. Bu hadislerdeki emir, vâciplik değil, müstehaplık ifade eder. Dolayısıyla müezzinin söylediklerini tekrarlamak müstehaptır. İmam Nevevî, abdestli, abdestsiz, cünüp, hayızlı herkesin ezanı tekrarlamasının müstehap olduğunu söyler. Tekrarlamaya engel olan sebepler ise, helâda olmak, eşiyle ilişki halinde bulunmak veya namaz kılmak gibi hallerdir. Bu hallerde ezan tekrarlanmaz. Ancak namaz kılan kimse, namazını bitirince ezanı tekrarlar denilmiştir. Kur’an okuyan veya tesbih çeken kimse, ezanı duyunca bunları bırakır ve müezzinin söylediklerini tekrar eder. Kametin hükmü de aynen ezan gibidir.
İkinci şehadette “Karret bike aynî ya Rasulallah” yani “gözlerim seninle aydınlandı ey Allah’ın Resulü!” demeli, baş yahut şahadet parmaklarının uçlarını öperek gözlerine sürmelidir.

Müezzinin sözlerinden “hayye ‘ale’s-salâh”, “hayye ‘ale’l-felâh” ile sabah ezanındaki “es-salâtü hayrun mine’n-nevm” ve kamette de “kad kameti’s-salâh” tekrar edilmez. Bunların yerine, müezzin “hayye ‘ale’s-salâh” dediğinde, “lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm” (Yücelik ve azamet sahibi Allah’dan başka güç ve kudret sahibi hiç kimse yoktur.)“hayye ‘ale’l-felâh” dediğinde, “mâ şâallâhu kâne ve mâ lem yeşe’ lem yekün” (Allah’ın dilediği olur, dilemediği olmaz.) ;“es-salâtü hayrun mine’n-nevm” dediğinde de, “sadakte ve bererte”(Doğru ve güzel söyledin.); kamette “kad kameti’s-salâh” dediğinde ise, “ekamehallâhu ve edâmehâ” (Allah namazı kılmayı ve devamlı olmayı nasip etsin.) denilir. Bunların her biri müezzin aralarda durduğunda söylenir.

Ezan okunurken ve kamet getirilirken konuşmamak, Kur’an okumamak, selâm verip almamak, kısacası müezzinin sözlerini tekrardan başka bir şeyle meşgul olmamak gerekir. Birkaç camide ezan okununca, camide veya mescidde bulunan kimsenin sadece o cami veya mescidin müezzinine icabet etmesi yeterlidir. Evinde, işinde veya mescitlerden dışarıda bulunan kimsenin de sadece kendi mahalle mescidinin müezzinine icabeti yeterlidir. Ezan okunurken dünyalık lakırdılar yapmak ise uygun değildir.

Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Ezan ile kamet arasında yapılan dua reddedilmez.”Ebû Dâvûd, Salât 35; Tirmizî, Salât 158

Duanın daha makbul olduğu belirli vakitler vardır. Bunların bazısını Peygamber Efendimiz ümmetine haber vermiştir.  Ezanla kamet arasındaki zaman dilimi, duaların makbul olduğu zamanlardan biridir. Bunun için ezan duasını öğrenmek gerekir. Peygamber Efendimiz’den rivayet edilen dualardan herhangi biri de yapılabilir.

Sa’d İbni Ebî Vakkas radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:“Kim müezzini işittiği zaman: Tek olan ve ortağı bulunmayan ALLAH’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve rasûlü olduğuna şahitlik ederim.
Rab olarak ALLAH’tan, resûl olarak Muhammed’den, din olarak İslam’dan razı oldum, derse, o kimsenin günahları bağışlanır.”
(Müslim, Salât 13.; İbni Mâce, Ezân 4)

Ezan İslâm’ın temel prensiplerini kendinde toplayan bir dini tebliğ ve davettir. Bunu duyup dinleyen ve kalben inanarak tekrar eden bir mü’min, istikamet üzere olduğu, sahih bir iman ve sâlih bir amele sahip bulunduğu için ALLAH’a her ezandan sonra dua eder. Bütün bunları pekiştirmek üzere, ezandan ayrı olarak her farz namazdan önce bir de kamet getirilir.

Cenabı Hak bizleri imanımızla, Kuran’ımızla yaşamayı nasip etsin. Ezanı anlayan ve gereğini yapan kullarından eylesin. Âmin.

 

AHMET AĞMANVERMEZ       HADİS İKLİMİ

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.