Ey Müslüman! Senin Kızılelman Neresi?

Kızılelma; i’lâ-yı kelimetullâh davası uğrunda, cihan hâkimiyeti yolunda gayret eden Türk milletinin ulaşmak istediği hedeflerin sembolik ifadesidir. İslamiyet öncesi devirlerden beri Türk milletinin maşeri(toplumsal) hafızasında ve şuuraltında hayatiyetini devam ettiren Kızılelma mefkûresi, İslamiyet’in kabulü ile bambaşka bir muhtevaya bürünmüş, i’lâ-yı kelimetullâh için küffar ülkelerini fetih idealinin şevk veren bir sloganı haline gelmiştir.
Kızılelma mefkûresi, İslamiyet öncesi Türk tarihinde, Ergenekon’dan çıkış ve kaybedilen eski yurtların tekrar alınması şeklinde karşımıza çıkar. Ortaasya’daki Oğuzlar için Kızılelma, nereye sefer düzenlenirse o bölgenin fethi ve kazanacakları zaferin adıdır. Oğuzlardan sonra Selçuklularda da fethedilmek istenilen ülkelere Kızılelma denilmiştir.
Hedefi, i’lâ-yı kelimetullâh olan Osmanlı’nın nihai Kızılelma’sı, dünyanın tamamının İslamlaşması idi. Osmanlı, nihai Kızılelma’ya ulaşmak için öncelikle yakın plandaki somut Kızılelma’ları kendilerine hedef yapmıştı. Osmanlı Kızılelma’sındaki fethedilecek ülkeler hep küffar memleketleri olmuştur. İstanbul’un fethinden evvel Kızılelma İstanbul idi. Fetihten önceki İstanbul’da, Ayasofya önünde dikili bir sütunun üzerinde, Jüstinyanus’un at üzerinde bir heykeli vardı. Heykelin sol elinde dünya hâkimiyetini sembolize eden altından bir küre bulunmaktaydı. Kızılelma idealini somutlaştırmak üzere ecdadımız bu heykelin elindeki altın küreye Kızılelma demiştir. Efendimizin müjdesine mazhar olma isteği bu somut Kızılelma ülküsüyle birlikte tarifsiz bir fetih arzusu doğurmuştu. Bizans’ın ve Ortodoks Hıristiyanlığının kalbi olan İstanbul fethedildikten sonra yeni Kızılelma, Katolik dünyasının merkezi olan Roma olmuştu. Yine bu ideali somutlaştırmak üzere Roma’daki, kubbesi kırmızı bakırla kaplanmış olan St. Pierre kilisesine Kızılelma denilmiş ve buranın fethi için gayret edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in veziri Gedik Ahmet Paşa’nın Otranto seferinin Roma Kızılelma’sı için olduğunu Yahya Kemal ne güzel ifade eder:
Çıktı Otranto’ya pür-velvele Ahmed Paşa
Tuğlar varsa gerektir Kızılelma’ya kadar
Kanuni’nin Korfu ve Pulya seferleri, Barbaros’un Reggio seferi, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Viyana kuşatması hep Roma(Rim Papa) Kızılelma’sı ile ifade edilmiştir. Ayrıca Osmanlılar çıktıkları her sefere de Kızılelma demişler. Viyana Kızılelma’sı, Engürüs(Budin) Kızılelma’sı, Orta Macaristan(Estergon Kalesi) Kızılelma’sı, Belgrat Kızılelma’sı, Büyük Kalona(Köln) Kızılelma’sı vs. tarihi kaynaklarda geçer. Bunlar nihai Kızılelma’dan önceki somut Kızılelmalardır.
Kızılelma Türk ordusundaki şevk unsurudur. Kanuni Sultan Süleyman tahta geçince Yeniçerileri ziyaret etmiş, onlara ihsanlarda bulunmuş ve ayrılırken “Kızılelma’da buluşuruz!” diyerek Kızılelma ideallerinin hep canlı kalmasını sağlamaya çalışmıştır. Yeniçeriler bir sefere çıkacakları zaman “Kızılelma’ya, Kızılelma’ya!” diyerek naralar atarlardı. Kızılelma mefkûresi Yeniçeriler arasında çok yaygındı. “Destiye kurşun atar, keçeye kılıç çalar, Kızılelma’ya dek gideriz!” sözleri ile Yeniçeriler, bu ideali hep canlı tutmaya çalışırlardı. Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu bu heyecanı şu şekilde şiirleştirir:
Yiğitler kan dökün, bayrak solmaya!
Anadolu başlar vatan olmaya
Kızılelma’ya hey, Kızılelma’ya!
Yeniçeriler için Kızılelma, padişahın kendilerini sevk ettiği yerdir. Padişah nereye derse oraya ölümüne gitmek ve zaferi elde etmektir Kızılelma. Yeniçeriler, “Padişahım biz senin uğrunda ta Kaf Dağı’nın ötesine, Kızıl Elma’ya dek varırız.” diyerek tâbi oldukları padişaha itaatlerini bildirirler. Hatta Nizam-ı Cedid’in kurulmasına tepki gösteren Yeniçeri sekbanbaşısının söylediği şu sözler de bu gerçeği teyit eder: “Heman bize düşmanı göstersinler, dalkılıç olup düşman ordusunda dalarız, harab ederiz ve kralın tacını başına geçirip Kızılelma’ya dek gideriz.”
Şah niyet eyledi Kızılelma’ya
Yanı sıra bütün hanlar yürüsün
Çekilsin kılıçlar ecnebi üstüne
Su yerine kızıl kanlar yürüsün (Aşık Safî)
Bir mümin nefer için Kızılelma’ya kavuşmak muhakkaktır. Hayatta kalırsa elde ettiği zafer, ölürse kavuştuğu cennet onun Kızılelma’sıdır. Yahya Kemal’in Akıncı şiirindeki “Cennette bugün gülleri açmış görürüz de / Hâlâ o kızıl hatıra titrer gözümüzde.” dizesi bu gerçeği ifade eder.
Osmanlıların son zamanlarında, I. Dünya savaşının arifesinde, Ziya Gökalp gibi yazarlar Kızılelma mefkûresine farklı bir yorum getirmişler ve onu Turancılık ile birleştirmişlerdir. O dönemlerde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Kızılelma üç aşama ile ifade ediliyordu. 1.si Türk ülkelerinin bağımsızlığı, 2.si bağımsızlığını kazanan bu ülkelerin ittihadı(Turan Birliği) ve 3.sü de tekrar fetihler döneminin başlayıp cihan hâkimiyetinin tesisi.
Günümüzde ülkücüler, Kızılelma mefkûresini 9 ışık doktrini ve Turancılık ekseninde ele almakta ve bu kavramı yaşatmaya çalışmaktadır. Bu sebeple özellikle Osmanlılar döneminde i’lâ-yı kelimetullâhı ifade eden ve dini muhteva içindeki bir cihan hâkimiyetini sembolize eden bu kavram, bugün sadece ülkücülere has zannedilmektedir. Bugün bizler, kılıcının yönünü batıya çeviren ve bütün dünyanın Müslümanlaşmasını hedefleyen ecdadımızın anladığı şekliyle Kızılelma mefkûresini anlamalı ve bu mefkûre ile yeniden şuurlanmalıyız. Yahudilerin arz-ı mev’ud idealine kızmak yerine ondan daha büyük olan ideallerimizin farkına varmalıyız. Nasıl ki en küçüğüne kadar Yahudi milleti arz-ı mev’ud şuurunda yetişiyorsa bizler de en küçüğümüze kadar Kızılelma şuurunu çocuklarımıza aşılamalıyız. “Yahudilerin hedeflerinde bizim topraklarımız da var” diyerek kızmak yerine, biz de hedefimize, Filistinli kardeşlerimize zulmeden İsrail’i koymalıyız. İsrail Kızılelma’mız olmalı, Roma hakeza…
Efendimiz, en zor zamanlardan biri olan Hendek günü Müslümanlara 3 büyük Kızılelma göstermiş. Yine Efendimiz iki günü eşit geçenin zararda olduğunu bildirerek her gün ahvalimizi geliştirmemiz gerektiğini bildirmiş. Nihai Kızılelma’mız bütün dünyanın Müslümanlaşmasıdır. Bunun için kendimizden başlayıp iktidar sahamızı İslamlaştırmaya çalışmalıyız. Niçin bir insanı kurtaran bütün insanlığı kurtarmış gibidir? Çünkü iktidar sahamızda olan bir insanı kurtardığımız zaman, bütün insanları kurtarma imkânımız ve iktidarımız olsa, onları da kurtaracağımızı ispat etmiş oluruz. İslam’ın hâkim olmasını arzulayan ve nihai Kızılelma olarak bunu belirlemiş olan bir müminin, davasında yalancı olmaması için iktidar sahasını İslamlaştırması gerekir. Bu onun Kızılelma’sı olmalıdır. İçimizde öyle bir enerji olmalı ki bigbeng (büyük patlama) hadisesi ile kainat nasıl mütemadiyen genişliyorsa biz de içimizdeki enerjinin patlamasıyla genişleyip gitmeliyiz. Kızılelmaları teker teker devşirmeliyiz. İçi içine sığmayan Osman Gazi’nin rüyası
Kızılelma rüyasıydı. Onu yorumlayan ve batıyı hedef gösteren Şeyh Edebali’nin yorumu Kızılelma yorumuydu. Gençlerimiz Osman, ihtiyarlarımız Edebali olunca Kızılelmalar teker teker düşecektir. “İstanbul’u aç gülzar yap.” sözü, “Osmanlı’ya üç kıtada hükmetmek yetmez!” haykırışları hep Kızılelma idi. Mehmet Akif’in Asım ile sembolize ettiği ideal gençlik onun Kızılelma’sı idi. İslami şuura sahip gençlerin yetişmesi, rahmetli Zeki Hocamın Kızılelma’sı idi. O sebeple nihai Kızılelma’mızı bilip yakın ve somut Kızılelmalarla işe başlamamız gerekir. Bu gayret bizde olursa en azından Cennetteki Kızılelma’ya inşallah ulaşırız. Son sözü Gevheri’ye bırakalım:
Gaziler serveri binip Düldül’e
Evliya vü enbiya vü melekler ile
Mucizât-ı Nebi ve lutf-ı Hak ile
Kızılelma’ya dek uçmak isteriz.