Enderun Eğitim Vakfı Başkanı Mustafa Aydoğdu ile İslami hizmet hakkında konuştuk.

1. Hizmeti kim için ve ne için yapıyoruz?
Efendimiz “Ameller, niyetlere göredir.” (Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1) buyuruyor. Amel-i salihin şartlarından biri Allah için yapılmış olmasıdır. “De ki: Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin rabbi olan Allah içindir.” (Enam, 162) buyuran Rabbimiz yaptığımız bütün işleri Allah için yapmamız gerektiğini buyuruyor. Yoksa kıyamet günü Allah azze ve celle’nin; şehid, alim ve cömert zengini hesaba çekeceğini, amellerini Allah için yapmayanların cehenneme atılacak ilk kişiler olacağını peygamberimiz belirtiyor. Onun için mümin, niyetle ilgili ayet ve hadisleri, bir ayı geçirmeden belli periyotlarla sürekli okumalıdır.
2. İkinci Akabe Biatinde, Abdullah bin Revaha, yapacağı hizmetler karşılığında ne olduğunu soruyor. Allah Resulü cevap olarak “cennet” buyuruyor. Abdullah bin Revaha da “ne güzel ticaret” diyor. Peki, bizlerin hizmet karşılığında beklentileri nelerdir, ne olmalıdır?
Bir mümin, her sabah kalktığında ”İlahi ente maksudi ve ridake matlubi” yani “Allah’ım! Amacım sensin ve dileğim senin rızandır.” duasını ve “Yâ mukallibe’l-kulûb! Sebbit kalbî alâ dînik.” yani “Ey kalpleri halden hale çeviren! Benim kalbimi dininden ayırma!” duasını okumalıdır. “Allah müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında cennet vermek üzere satın almıştır.” (Tevbe, 111) Bu ayetin yönlendirmesi ile hareket edilmeli, Allah bana yeter diyebilmelidir.
Medîne-i Münevvere’de kıtlık zuhur eder. Tam da o sırada Hazret-i Osman’ın Şam’dan yüz deve yükü buğday kervanı gelmiştir. Kervanı görenler, buğday satın almak için koşarlar. Hattâ bir dirhemlik buğday için yedi dirhem teklif ederler. Hazret-i Osman ise “Hayır! Sizden daha fazla veren var, ona satacağım.” der ve bunun üzerine Hz. Ebubekir’e; “Onlar bire yedi veriyorlar. Hâlbuki onlardan daha hayırlı olan Cenâb-ı Hak ise, bire yedi yüz veriyor. Biz buğdayı, bire yedi yüz vererek alana sattık.” buyurur. Sonra da yüz deve yükü buğdayı, Allah rızâsı için Medîne fukarâsına dağıtır. Kervandaki yüz deveyi de kurban eder.
3. Hizmette edeb ve ölçüler nelerdir, nelere dikkat etmeliyiz?
“Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin.” (Kalem, 4) Efendimizin üsve-i hasene olduğunu bilerek, Efendimizin hizmet ahlakını öğrenerek O’nu bir gölge gibi adım adım takip etmeliyiz.
Yapılan hizmet gözde büyütülmemeli, sürekli olmalı. Zaman, mekan ve niyet şartıyla kendimiz için büyük bir nimet olduğunun farkına vararak “(Ve şöyle derler:) Biz sizi Allah rızâsı için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.” (İnsan, 9) ayetinde buyrulduğu üzere yapılan iyilikler unutulmalı, iyilikler yapıldıktan sonra kabulü için Allah’a dua edilmeli. Bilindiği üzere ”İbrâhim, İsmâil’le birlikte o evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyordu: Ey rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.” (Bakara, 127) diye dua etmişler. Biz de yapılan hizmetlerin kabulü için Allah’a dua etmeliyiz. ”…sadakaları kabul eden de O’dur…” (Tevbe, 104) diyerek muhatabı incitmeden Allah’ı razı etmeye çalışmalıyız.
4. Hizmet eden ve muhatapları açısından hizmette karşılaşılan problemler nelerdir?
Sevabı çok olduğu için, insan ve cin şeytanları, hem hizmet edene hem hizmet edilene sürekli vesvese vermektedir. Rahmanın has kullarının özelliklerini sayan Rabbimiz, Furkan suresinin son kısmında bu özelliklere, sabredenlerin ulaşacağını belirtmektedir. “İşte bunlar, zorluklara katlanmalarının karşılığı olarak cennet konağıyla ödüllendirilecek, orada sağlık ve esenlik dilekleriyle karşılanacaklar.” (Furkan, 75)
5. Hizmetin somutlaşmış hali vakıflar diyebilir miyiz? Buradan hareketle Osmanlı Vakıf Medeniyetinden bizlere örnekler verebilir misiniz?
Elbette bunun en güzel örneği sadaka taşlarıdır. Yardım eden ve yardım edilen birbirlerini hiç görmeden hizmet devam etmiştir. Osmanlı, insanın ihtiyaçlarına bir bütün olarak bakmıştır. Şehir kurarken cami (manevi ihtiyaç) merkezli davranmış, hemen yanına medrese (aklın ihtiyacı), hemen yanına çarşı-pazar (dünyevi ihtiyaç) kurarak aş evleri, hamamlar yaparak insanın bütün ihtiyaçlarını karşılamış. Dolayısıyla toplumda bunalımlı insana çok az rastlanmıştır.
Hizmetçi kız çocuklarının kırdıkları ev eşyalarının tazminini karşılayan vakıflar, yetim çocukların ihtiyacını karşılayan vakıflar, eğitim, sağlık ve askerlik alanında kurulan vakıflar… Toplam 26 bin çeşit vakıf. Bunların 2 binden fazlasını da kadınlar kurmuştur. Bunların nedeni ise ahiret inancının kuvvetli olmasıdır.
6. İslam medeniyetinde hizmette ismi altın harflerle yazılanlardan aklınıza kimler geliyor? İslami hizmet hususunda gençlerimize yakın dönemlerden kimleri örnek gösterebiliriz?
Başta peygamberimiz olmak üzere sahabe efendilerimizin hepsinin vakfiyesi vardır. Aslolan ânın vacibi olan en önemli hizmet nedir sorusuna doğru cevap vermektir. Zaman gelmiş, maddi yardım yapılarak vakıf çalışması yapılmış; zaman gelmiş, ilim hizmeti yapılmış; zaman gelmiş, iman hizmeti yapılmış; zaman gelmiş, siyasi hizmetler yapılmış. Tarihe altın harflerle yazılan bütün kahramanlarımızın Allah hizmetlerini kabul eylesin diyoruz. Son 100 yılda Mahmud Sami Ramazanoğlu, Mehmet Zahid Kotku, Süleyman Hilmi Tunahan, Said Nursi, Necmeddin Erbakan ve Zeki Soyak hocamız ve adını sayamadığımız nice hocalarımız, ânın vacibini yaparak tarihte iz bırakmışlardır. Hepsinin hizmetlerini Allah kabul eylesin.
7. Hizmet bizlere neler kazandırır?
Mevlana Celaleddin’in ”Hamdım, piştim, yandım” prensibi gereği her alandaki hamlığımızı hizmetle pişiriyoruz. Birçok insandan dualar alıyoruz. Daha önemlisi Allah’ın davasının yaşanabilirliğini, hizmet edilebileceğini insanlığa gösteriyoruz. İyilerin yanında yer alıyoruz, kötülerin ve kötülüklerin karşısında oluyoruz ve iyilerin gideceği cennete talip oluyoruz.