En’am 6. Ayet Çerçevesinde Günah

“Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimizi görmediler mi? Onları, sizi yerleştirmediğimiz biçimde yeryüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur yağdırmış, altlarından da ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından ötürü yok ettik ve artlarından başka bir nesil yetiştirdik.”
Buradaki hitap Kur’an’la ilk muhatap olan Mekkelileredir. Mekkeleriler kendilerinden önce yaşamış yalancıların akıbetleri üzerinde düşünmeye dâvet ediliyorlar. Üstelik onlar bu kendilerinden öncekilerin başlarına gelenleri de çok yakından biliyorlardı. Ad’ın, Semûd’un başına gelenleri biliyorlardı. Âd’ın Semûd’un kalıntıları kendi topraklarında bulunuyordu. Onların harabeleri arasında gezip dolaşıyorlardı. Kuzeye ve güneye seyahatlerinde hep bu batanların yıkıntılarıyla yüz yüze geliyorlardı. Allah diyor ki onlar bu harabelerin ardında yatanların acı akıbetlerini görmüyorlar mı? Ya da şimdi sizler görmüyor musunuz harabeleri? Görmüyor musunuz mezarlıkları? Görmüyor musunuz Rablerine isyan ederek bir hayat yaşayanların sonlarını?
Hâlbuki diyor Allah biz onları sizi yerleştirmediğimiz biçimde yeryüzüne yerleştirmiştik. Onlara gökten bol bol yağmurlar yağdırmış, altlarından da ırmaklar akıtmıştık. Size vermediğimiz malı mülkü, serveti samanı, gücü kuvveti, vücudu cüsseyi, boyu posu onlara vermiştik. Onlara dünyada her türlü üstünlük sebepleri vermiştik. Ama onlar günahlara daldılar. Rablerinin kendilerine gönderdiği hayat programından habersiz bir hayat yaşamaya başladılar. Rablerinin elçilerine ve o elçilerin Rablerinden kendilerine getirdiği mesajlara ilgisiz yaşamaya başladılar. Allah’ın ayetleriyle, Allah’ın elçileriyle mücadeleye tutuştular. Kitaba ve peygambere rağmen kendi kendilerine hayat programı yapmaya kalkıştılar da Biz onları yakalayıverdik ve topunu helâk ediverdik. Kendilerine azabımız geldiği zaman da tüm bu imkânları, güçleri kuvvetleri, boyları postları, medeniyetleri, ekonomik güçleri onlara hiçbir fayda sağlamadı. Onların topunu helâk ettik ve arkalarından denemek için, imtihan etmek için başka bir nesil getirdik. Fakat onar da öncekilerden ibret almayarak benzer tavırlar takınınca, öncekiler gibi onları da yok ettik.
Öyleyse ey şu anda bu Kur’an’ın muhatapları! Örneklerini sunduğumuz toplumların başlarına gelenlerin sizin de başınıza gelmesinden sakının! Sizin onlardan farklı hiçbir yanınız, hiçbir ruhçaniyetiniz yoktur. Allah katında sizin onlardan faklı, onlardan üstün hiçbir yanınız yoktur. Öyleyse bilesiniz ki Allah yasalarında kesinlikle değişme olmaz. Üstelik sizin şu anda yalanladığınız, değer vermediğiniz, ilgilenmediğiniz, sırt döndüğünüz peygamber onlara gönderilenlerden daha Kerim’dir. Öyleyse dikkat edin, sizin şu andaki durumlarınız onlarınkinden daha kritiktir, daha tehlikelidir.
Ayet-i Kerîme bir de özellikle bize şunu anlatıyor ki, kendilerine yeryüzünde imkân verilenler, mal mülk verilenler, ekonomik güç verilenler, sosyal güç verilenler, amirlik, müdürlük verilenler çok dikkat etsinler. Allah bu verdikleriyle onları denemek için, imtihan etmek için onlara bunları vermiştir. Zira mülkün sahibi Allah’tır. Kendilerine mülk verilenler ise o mülk üzerinde halifelik makamına getirilmiş insanlardır.
Onlar acaba kendilerini vekil bilip o mülkün gerçek sahibinin arzularını mı yerine getirecekler? O mülkü mülk sahibinin istediği biçimde mi kullanacaklar? Yoksa mülkün gerçek sahibini unutup, kendilerini mülkün sahibi zannedip o mülkte keyiflerince bir tasarrufta mı bulunacaklar? Yâni bu mülkte kendilerinin vekil olduklarını unutup, kendilerini asil zannedip, kendilerini ulûhiyet haklarına, egemenlik haklarına sahip zannedip o mülkte gerçek mülk sahibinin tasarrufu gibi mutlak bir tasarrufta mı bulunacaklar? İşte Allah insanları ve toplumları bu konuda denemektedir, imtihan etmektedir.
Birinin helâkinden sonra öteki nesilleri getirerek Allah onları imtihan etmektedir. Yoldan çıkanları Allah kimi zaman toptan helâk ederek dünya azabıyla onları yakalar. Kimi zaman da bu azap, bu yakalama dünyada pek çok toplumların başlarına geldiği gibi bazen ayaklarının altlarından, bazen da tepelerinin üzerinden geliverir. Bazen başlarındaki zalim idarecilerden, Allah’ın kendilerine musallat ettiği tağutlardan, bazen de ayaklarının altından, yâni ayak takımından bu azabı gönderiverir Allah. Bazen ekonomik bir sarsıntıyla, bazen kıtlıkla, bazen geçimsizliklerle, bazen onları fırka fırka, grup grup, hizip hizip yaparak, birinin acısını diğerine tattırarak, yâni birbirlerinin acısını tattırarak, birinin ötekine güvenini sarsarak, birini ötekine düşman ederek, bu azabını göndererek onları helâk eder de onların yerine halef olarak denenmek üzere yeni yeni nesiller getirir. Öncekilerin elinden aldığı mülkü ve imkânları bu sefer de bunların eline verir.
Bu ve benzeri ayetler hem yeryüzünde işleyen Allah yasalarını, sünnetullahı anlatır hem de İslâm’ın tarihî olayları yorumlayışındaki usulü anlatır. Yeryüzünde değişmeyen bir yasa, bir sünnetullah gereği günahları yüzünden, isyanları yüzünden insanlar helâk edilmektedir. Hem bu vurgulanır, hem de helâk edenin başkası değil sadece Allah olduğu vurgulanır. Ümmetlerin, toplumların yok edilişlerinde günahların rolü çok büyüktür.
Evet, günahları sebebiyle toplumlar için yeryüzünde kaçınılmaz olan bu helâk, bu yok oluş ya yeryüzünde Allah tarafından çabucak gelen bir azapla gerçekleşmekte, ya da ağır ağır etkisini gösteren fıtrî, ahlâkî çözülüşlerle kendisini göstermektedir. Roma böyle yıkılmış, Bizans böyle yıkılmış ve şu anda da batıda böyle bir yıkılışın sinyalleri ufukta görülmeye başlamıştır.
Evet, Allah günahları sebebiyle bu toplumları yok etmiş, sonra peşlerinden yeni nesiller getirmiş, onlardan sonra onların yerlerine başkaları varis olmuş, öncekiler yok olmuş kayıplara karışmış, yoklukları bile hissedilememiştir.
Ama ne yazık ki bu gerçeği insanlar unutuverirler. Allah kendilerine yeryüzünde yerleşme imkânı verince, yerlerini sağlamlaştırınca hemen bunu unutuverirler. Sanki kendilerini yaratan Allah değil de kendileriymiş gibi, sanki kendilerine bu imkânları veren Allah değil de başkalarıymış gibi Allah’a kafa tutmaya kalkıverirler. Allah’a karşı da, Allah’ın ayetlerine karşı da müstekbirce bir tutumun içine giriverirler.