Emevi Dönemi’ne Damga Vuran İki Devlet Başkanı Hakkında

Abdülmelik bin Mervan (d. 646- ö.705)
Emevî Devleti’nde halifelik yaptığı yıllar: 685-705
Mervan b. Hakem’in ölümü üzerine devletin içinde bulunmuş olduğu karışıklık ve Abdullah bin Zübeyr’in Hicaz ile Doğu eyaletlerinde halifeliğini ilan etmesinden dolayı Abdülmelik b. Mervan’a sadece Filistin, Mısır ve Suriye bölgesi biat etmişti.
Abdülmelik ilk olarak iç siyasette tutarlılığı sağlama yoluna gitmiş, sonrasında fetihlerle dış siyasete yönelmiştir. Abdülmelik seleflerinin bir Arap seyyidi gibi hareket etme alışkanlıklarını terk ederek gerçek bir hükümdar gibi davranan ilk Emevî halifesidir. İçtihat yapabilecek kadar ilmi kişiliği, denge politikasını sağlayacak idari zekâsı ve yapmış olduğu reformlarla doksan yıllık Emevî yönetiminin yirmi bir yılını geçirmiş ve Emevi devletinin ikinci kurucusu sayılmıştır. Kendisinden sonra dört oğlunun halife olması sebebiyle de Ebu’l Muluk (Kralların babası) olarak adlandırılmıştır.
İç siyasetinde kabileler arası dengeyi sağlamaya çalışmış, isyanları bastırma yoluna gitmiş, son olarak da Haricilerle mücadele etmiştir.
Dış siyasette ise fetihlerle bir atılım yasanmış ancak asıl kalıcılık oğlu Velid zamanında olmuştur. Yapmış olduğu idari, mali, askeri, reformlara gelinecek olursa onları şu başlıklar altında ele alabiliriz: İcraatlarına ekonomik işlevin yanında hâkimiyetin sembolü, hükümranlığın başlıca göstergesi olan para ile başlamıştır. Paraların ayarlarıyla oynanması, zekât ve haracın düzgün işlememesi ve vergi kayıpları enflasyona sebep olduğundan Abdülmelik İslam parasını bastırarak Bizans’ın para tekelini kırmıştır. Böylelikle İslam coğrafyasında kültür ve siyasi birliğin sağlanmasında büyük bir adım atılmıştır. Para reformunun sonucunda aynî olarak alınan vergiler ilk defa nakdî olarak alınmaya başlanmıştır. Hz. Ömer zamanında divanlar yerel dilde, Rumca, Farsça tutulurken ilk defa divanlar Arapça yazılmaya başlanmıştır bunun sonucunda Arapça bilen bürokrat değişimlerine gidilmiştir. İstihbarat ve posta hizmetlerini yöneten berid teşkilatını yeniden düzenlemiş, Kufe’li askerlere güvenmediğinden sadece Suriyelilerden oluşan bir askeri birlik oluşturmuştur. Yeni kurulan Vasıt şehrine bu ordu yerleştirilmiştir. Yine Onun döneminde âlimlere geniş ilmi özgürlükler tanınmış, Kuran’ı Kerim’in noktalama ve harekeleme işlemi yapılmış İslam devletinin her tarafında yollar ve köprüler inşa edilmiş, birçok eser meydana getirilmiştir. Bunların başında İslam dünyasındaki ilk büyük camilerinden biri olan Kubbetu’s-Sahra’nın inşası gelmektedir. Bu dönemde Kâbe’nin tekrardan inşası da gerçekleşmiştir.
Güçlü bir ekonomi güçlü bir devleti getirmiş, refah seviyesinin yükselmesi toplumsal huzuru sağlamış ve oğlu Velid’e geniş istikrarlı bir devlet bırakmıştır.
Ömer bin Abdülaziz (d.680- ö.720)
Emevî Devleti’nde halifelik yaptığı yıllar: (717-720)
Süleyman b. Abdülmelik tarafından başa getirilen Ömer bin Abdülaziz ile kısa süreli de olsa Emevîlerde bir sükûnet dönemi başlamıştır. Hanedanın diğer devlet başkanları ile karşılaştırıldığında farklı bir şahsi ve siyasi görünüm sergilemiştir. Pek çok insanın sempatisini kazanmış hatta yönetime muhalif grupların bile saygı gösterdiği bir devlet başkanı haline gelmiştir. Tarihçiler tarafından beşinci râşit halife olarak adlandırılmıştır. Bu başarılı siyasetinde şu yolları takip etmiştir: Valiliği döneminde seçmiş olduğu istişare heyetini halifelik döneminde de idame ettirmiştir. İlk icraatı devam eden İstanbul Kuşatmasını durdurmak olmuştur. Çünkü devletin iç problemleri çözülmediği sürece fetihlerin anlamsızlaşacağını biliyordu böylece dış politikada yapılacak harcamalar iç siyasete aktarılmış olacaktı. O, Müslüman toplumda hiçbir Emevî halifesine nasip olmayan kamuoyu desteğini kazanmıştır. Bunu da kabileler üstü politikasına, devlet ile milleti kaynaştırmasına, bürokratları halkın sevdiği kimselerden seçmesine, ehli beyti gözetmesine, Emevilerin kendilerine abd ve rakik diye hitap ettikleri, diyetleri Arapların diyetinin yarısı olan ayrıca Emevilerin aynı safta durduğunda namazı bozan üç şeyden biri olarak kabul ettikleri ve kendilerine Mevâli olarak hitap ettikleri topluluğa haklarını iade etmesine borçludur.
Sosyal devlet anlayışı gereği aşevleri kurmuş, kuyu ve kanallar açmış, hacılar için ücretsiz meskenler tayin etmiş, sokaklara kandiller koydurmuş ve buna benzer uygulamalarda bulunmuştur.
Mali alanda ise Mevâli’den cizye vergisini kaldırmış buna itiraz edenlere ‘‘Allah Hz. Muhammed’i cabiye (Cizye toplayıcısı) olarak değil hâdiye (yol gösterici) olarak göndermiştir’’ diye karşılık vermiştir. Dini esaslara dayanmayan Nevruz ve Mihrican gibi vergileri kaldırmıştır. Devlet öyle kalkınmış ki gayrimüslimlerden vergi kaçakçılığı yapanlar vergilerini tam ödemeye başlamışlardır. Bu dönem İslamlaşmanın en yoğun olduğu dönemdir. Bilhassa Berberiler ve Türkler arasında İslamlaşma faaliyeti gerçekleşmiştir.
Sonuç olarak onun döneminde halk devlet için değil devlet halkın refahı için var olmuştur. Hakikatte Ömer bin Abdülaziz Müslüman bir idarecinin yapması gerekenleri yapmış, olması gereken idare biçimini ortaya koymuştur. Emevî halifelerinin baskı ve zulümlerinden bıkmış olan halk Ömer’in idaresini mükemmel addetmiştir. Öyle ki Ömer’i veliaht tayin eden Süleyman bin Abdülmelik’e sonrasında ‘‘Miftahu’l-Hayr’’ (Hayrın anahtarı) lakabını vermişlerdir.