Eğitimde İçerik: Ne Öğretelim?

Önceki yazılarımızda, eğitim çalışmalarının vizyonu, misyonu ve bu perspektiften yola çıkarak eğitimin amaçları üzerinde durmuştuk. Bir başka ifade ile “hangi amaç ya da amaçlarla eğitim/öğretim yapacağız?” ya da “Niçin eğiteceğiz/öğreteceğiz?” sorularına cevap aramıştık. Bu amaçları da sistematik olarak ele almak adına bireysel, sosyal, siyasal, ekonomik vb. amaçları başlıkları ile eğitim çalışmalarının amaçlarını ortaya koymaya çalışmıştık. Özetle, yüksek verim elde edebilmenin birinci şartının, eğitim çalışmalarını tesadüflere terk etmeyip amaçlı, planlı ve programlı yapmak olduğunu vurgulamıştık.
Bu yazımızdan itibaren ise uzun bir süre, eğitim ve öğretim çalışmalarının içerik/muhteva boyutuna ayıracağız. “Ne öğreteceğiz?” ya da “Bu amaçlara neyi öğreterek ya da neyin eğitimini vererek ulaşabiliriz?” sorularına cevaplar vermeye çalışacağız. Çünkü hedefler/amaçlar belirlendikte sonra yapılması gereken, bizi o amaç ya da hedeflere ulaştıracak içeriğin/muhtevanın belirlenmesidir.
Genel olarak içerik, eğitim çalışmaları ile eğitim alanların öğrenmesi gereken bilgi, duygu ve beceriler anlaşılmalıdır. Her ne kadar, bu bilgiler öğrenilirken düzenlenen etkinlikler de muhteva kavramı içerinde değerlendirilebilse de etkinlikler kısmı daha çok “eğitim durumu” kavramı ile ifade edilmektedir/edilmelidir. Bu anlamda içerik ile kast edilen şeyin daha çok, eğitim sürecinde öğretilecek bilgi, duygu ve beceriler olduğu belirtilmelidir.
Her ne kadar “bilgi”, “duygu” ve “beceri” olarak üç kelime ile ifade edilse de bu üç kavram, çok farklı boyunları ve geniş bir kapsamı ihtiva etmektedir. Her bir boyutun ve kapsam biriminin bir takım özellikleri, onları öğretmek için yapılacak iş ya da işlemlerin nitelik ve niceliğini birbirinden farklılaştırmaktadır. Başka bir ifade ile bilgi, duygu ve becerilerin öğrenilme yeri, öğrenilme biçimi, öğrenilme miktarı, kalıcı olma miktarı, ihtimali ya da riski vb. birbirinden farklıdır.
Bilgi, çevreyle etkileşim sonunda zihinde oluşan izlerdir. Bu izler, kimi zaman yalnızca bir iz, kimi zaman da farklı izlerin bileşkesinden oluşan ve bütünlük özelliği arz eden bir iz niteliği taşıyabilir. Kelimeler, kavramlar, düşünceler bunlara örnek olarak verilebilir.
Belirtildiği üzere bilginin oluşma yeri zihindir ve duyu organları ile etkileşim kurmak yoluyla öğrenilebilmektedir. Öğrenilme miktarı, öğrenilenin kalıcılık özelliği, bu etkileşimin niteliğine ve çok yönlülüğüne göre değişmektedir. Yalnızca bir duyu organı ile kurulan etkileşimin sonunda öğrenilme miktarı daha az olurken duyu organında çeşitlilik sağlanması ile birlikte öğrenilme miktarında da artış meydana gelmektedir. Kısaca, öğrenme sürecinde araç olarak kullanılan duyu organının sayısı arttıkça öğrenilme hem kolaylaşmakta hem de miktar artmaktadır.
Diğer taraftan öğrenme işleminin gerçekleşmesi için duyu organlarının biri ya da birkaçı tarafından algılanması gerekmektedir. Bu ise zihinsel bir işlem olup “dikkat” olarak adlandırılmaktadır. İnsan zihni, öğrenilecek şey üzerine odaklanmadığı sürece öğrenilecek şey algılanamaz, öğrenilmesi için gerekli olan işlemler başlatılamaz. Bu nedenle ilk olarak öğrenilecek şey üzerine zihnin odaklanması ve onu almaya hazır hale gelmesi gerekir
Zihin tarafından dikkate alındığı için duyu organı/organları tarafından algılanan bilgi birimleri, zihinde birbiriyle ilişkili bir şekilde yapılanmaktadır. Duyu organı ile kısa süreli belleğe gelen bilgi birimleri, eski bilgi birimleri ile ilişkilendirilmesi ve böylelikle örgütlenmesi ile birlikte öğrenilmekte ve istenildiğinde hatırlanabilmektedir. Bu süreçte ilişkilendirme yapılamaz ya da birimler arasında gerekli bağlar kurulamazsa öğrenme gerçekleşmeyip bilgi birimleri algılansa bile kısa sürede unutulmaktadır. Buna göre eğitim çalışmalarında bilgi birimlerinin birbiriyle ve öncekilerle ilişkilendirilmesinin öğrenme açısından önemli olduğu söylenebilir.
Ayrıca bilginin öğrenilmesi aynı zamanda istenildiğinde hatırlanması, ihtiyaç duyulduğu yerlere transfer edilmesi de eğitim çalışmalarının verimliliği açısından önemli bir ölçüttür. Transfer ise, bilginin doğru zemin üzerine yine doğru bir şekilde oturtulabilmesi, günlük yaşamdaki gerçek yapısına uygun örneklerle ilişkilendirilebilmesi ile sağlanabilir.
Eğitim çalışmaları ile eğitilenlere içerik olarak sunulan bir başka değişken ise, yukarıda belirtildiği üzere duygulardır. Sevmek, imrenmek, saygı duymak, korkmak, kaygılanmak, nefret etmek gibi daha birçok duygu da eğitim çalışmalarının içerik kısmında yer alır. Bilgi öğrenmeleri zihinde meydana gelirken duygu öğrenmeleri kalpte meydana gelir. Bu mekâna kimi zaman“gönül” adı da verilmektedir. Duygular, duygu beslenen şeyin algılanmasından o şeye kendini hasretmeye; o şeyi benimsemek ya da kabul etmekten o şeyle anılmaktan gurur duymaya kadar çok geniş bir alanı kapsamaktadır.
Duygular, çok soyut bir yapıya sahiptirler. Öğrenildiği ya da öğrenilmediği, benimsendiği ya da benimsenmediği dışarıdan gözlenebilmesi en zor olan özelliklerdir. Diğer taraftan, insanın davranışlarına yön veren, güç veren, kararlılık özelliğini destekleyen, iç odaklı güçlerin kaynağı, duygulardır. Kişinin kendi isteklerini kontrol etmesi, davranışlarına yön vermesi duygularının içeriği ve yoğunluğu ile ilişkilidir. İnsanların tüm tercihleri, duygu dünyalarına göre biçimlenir. İlerde bu durum, değer eğitimi bağlamında ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
İnsanın bir davranış kalıbının doğruluğunu benimsemediği sürece o kalıba uygun davranması beklenemez. İnsanların bilmelerine rağmen bildiklerine uygun davranmamasının temel nedenlerinden biri bu durumdur: Bildiklerinin doğruluğunu benimsememesi. Ailesine karşı sorumluluklarını söylemesine rağmen bu sorumluluklarını yerine getirmemesi gibi.
Diğer taraftan, iyi ya da kötü insan tanımlamalarında kullanılan ölçütlerin önemli kısmı, insanın duygu dünyası ile alakalıdır. Başka bir ifade ile insanın doğru anlaşılmasından doğru tanımlanmasına kadar her şey, insanın duygu dünyası ile yakın ilişki içerisindedir. Bu nedenle de öğretim içeriği açısından duyguların öğretilmesi, biçimlendirilmesi ve geliştirilmesi çok önemsenir/önemsenmelidir.
Bilgi ve duygular gibi “beceriler” de eğitim çalışmalarının içerik boyutu ile ilgili önemli bir boyutunu oluşturur. İki tür beceri bulunmaktadır. Bunlardan biri “zihinsel beceriler”, diğeri ise “psikomotor/devinimsel beceriler” olarak adlandırılır. Konuşma, düşünme, tartışma, hayal etme gibi beceriler zihinsel becerilere; yürümek, oturmak, spor yapmak, müzik aleti çalmak gibi beceriler ise psikomotor becerilere örnek olarak verilebilir.
Beceriler, insan yaşamını kolaylaştıran yeterlik alanlarını içerir. İnsanın yürümeyi, oturmayı, yamak yemeyi ya da konuşmayı, tartışmayı, düşünmeyi otomatik ve seri bir şekilde yapamadığı; başka bir ifade ile beceri haline getiremediği düşünülürse yaşamının ne kadar zorlaşacağı, üstesinden gelinmede önemli ölçüde başarısız kalınacağı rahatlıkla hayal edilebilir.
İnsanın konuşurken dil kasları, nefes kontrolü gibi değişkenleri tek tek ve düşünerek yapmaya çalıştığını bir hayal edin. Ya da yürümeyi, araba kullanmayı henüz yeni öğrenirken ne kadar ve uğraştığımızı, zorlandığımızı, her adımı düşünerek attığımız, bu nedenle de yavaş yaptığımızı hatırlayabiliyoruz. Bu zorluklar bu eylemlerin henüz beceriler haline gelmemesini ifade etmektedir. Bu nedenle de eğitim çalışmalarının içerik boyutunun önemli bir yönünü de becerilerin öğrenilmesi oluşturur/oluşturmalıdır.
Kısaca bilgi, duygu ve beceriler eğitim çalışmalarının içerik boyutunun üçlü sacayağını oluşturur ve bunlardan herhangi birinin eksik kalması, göz ardı edilmesi, eğitim çalışmalarının verimsizleşmesi, etkisizleşmesi, başarısızlıkla sonuçlanması anlamına geldiği belirtilmelidir.
Diğer taraftan; içerik belirlenirken öğrencinin özelliklerine amaca uygunluğuna; kolaydan zora, basitten karmaşığa doğru sıralanmasına; doğruluk ve uygulanabilirlik özelliklerine sahip olmasına; faydalı olmasına; önceki ve sonraki içeriklerle ilişkilendirilmesine; günlük yaşamdaki örnekleri ile desteklenmesine özellikle önem verilmesi gerektiği belirtilmelidir. Ayrıca öğretilecek içeriğin yapısı, önemi ve gerekliliği, öğrenilme özellikleri ve biçimleri gibi değişkenler de dikkate alınmalıdır. Bunlara genel olarak içerik belirleme ve düzenleme ilkeleri adı verilmektedir.
Bundan sonraki yazılarımızda bu içeriklerle ilgili ayrıntılı bilgiler verilmeye çalışılacaktır. Düşünme eğitimi, değer eğitimi, sorumluluk eğitimi, nefis eğitimi gibi…
Selam ve dua ile…