Edep Yâ Hû

Üç kelimelik bu veciz ifade derin ve geniş manaları ihata eder. Kur’an lisanı olan Arapçada ‘o’ demek olan ‘hüve’ zamiri ihlâs suresinde olduğu gibi doğrudan Cenab-ı Hakka işaret eder. Bu bakımdan ‘edeb yâ hû’ bir niyaz olarak ‘(Bizlere) edep (lütfeyle) ey Allah’ım’ manasını hatırlatır. ‘Yâ hû’ ifadesi, irfan ile yoğrulmuş Türkçemizde heybetli bir ikaz manasını da taşır. Bu zaviyeden ‘Edeb Yâ Hû’ “Ey kişi! Rabbine karşı her zaman her yerde daima edep” manasını ifade etmiş olur.
Edep ahlakın zirvesidir. Tasavvufun gayesidir. İnsanlığın fârik vasfıdır. İnsana mahsus bir keyfiyettir. Edep insanın cismani ve nefsanî ihtiyaçlarını ilahi bir terbiyeyle tanzim ederek ruhanileştirir. Mesela zina en rezil denaet olup Allah’tan uzaklaştırır. Buna mukabil insanlık edebi olan nikâh mukaddes aile yuvasının temel taşıdır. Allah’ın emri ve Rasulullah’ın sünnetine ittiba niyetiyle huzurla sürdürülen bir aile hayatı, kulu Allah’a yaklaştırır.
Edeb, Allah katında o kadar mühim ki Hz. Adem ve Hz. Havva yasak ağaca yaklaştıkları zaman onlara bu günahlarının karşılığı edep yerleri açılarak gösterildi. Onlar da bu halden dehşete kapıldılar. Hayâ duyguları gereği cennet yapraklarıyla edep yerlerini örtmeye çalıştılar. Cenab-ı Hak, ilahi emri çiğneyerek ağaca yaklaşma edepsizliklerini onlara bir başka hal ile göstermekteydi.
“Siz takva elbisesini çıkarıp isyana kalkışmakla böyle rüsvalığa düştünüz” ihtarında bulunmaktadır. Dikkat edilirse cennette Hz. Adem ve Hz. Havva’dan başka kimse yoktu. Onlar Allah Teâlâ’dan utandılar. “Rabbena! Ey Rabbimiz, ey terbiyecimiz” diyerek O’na iltica ettiler, boyun büktüler, gözyaşı döktüler.
Adem babamız ve Havva validemizde var olan bu fıtri hayâ ve tesettür duygusu maalesef günümüz insanından sökülüp atılmaya uğraşılmaktadır. Maalesef gafil anne ve babalar “hevesini alsın, daha çocuktur, içinde kalmasın, ileride zaten yapmaz” diye gayri İslami kıyafetler, davranışlar ve yaşayışlarla çocukları yanlışların tiryakisi haline getiriyor, sonra da vazgeçiremiyor. Tıpkı bazı ahmak nadanların çocuğun ağzına sigara verip de “zevkini alsın, kötülüğünü bilsin görsün de sonra hiç içmesin” şeklinde cahilane bir tavra ciğerparesini kurban etmesi gibi…
Hâlbuki edebsizlik kalbî bir zafiyettir. Çünkü hayâ imandandır. İffetsizlik iman zafiyetidir. Kıyamet alametlerinden biri de iffet ve edebin kaybolmasıdır. Yani kıyamete yakın çoğalacak olan fitneler, ihtiraslar, cinayetler, kargaşaların bir sebebi de iffetsizlik olacaktır.
Edep sadece ibadette sergilenen, sadece mabette tezyin olunan bir süs değildir. Her an edep gerekir. Zira Cenab-ı Hak “… Nerede olursanız o sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.” (Hadid, 4) buyurmaktadır.
Şair ne güzel söylemiş; “Edeb bir tac imiş nur-i hüdadan / Giy o tacı emin ol her beladan”
Peygamber Edebi, Osman Nuri TOPBAŞ