DÜŞÜNCE UFKUMUZ – Galibiyet Ancak Allah’ın Yardımıyladır

Başarı odaklı bir hayatın esiri olduk. Her işimizde, her çalışmamızda, her hareketimizde başarıyı ön plana alarak hedefler ve davranışlar belirliyoruz. Bir şeyler öğrenmeyi veya kabiliyetimizi ortaya çıkaracak herhangi bir etkinliğin içerisinde bulunmayı önemsemiyoruz. İlla ki birileriyle yarışmak ve başarı dereceleri elde etmek anlayışındayız. Bu durum ortaya çıktığında hayatımızı sanki kendimize ait olmayan ama başkalarına karşı elde ettiğimiz derece/kariyer basamağı olarak kabul ediyoruz.
İçimize bir virüs olarak yerleşen/yerleştirilen başarı kelimesi, bize ait olan galibiyet kavramıyla da anlatılmaya çalışılıyor. Kur’an’î bir kavram olan galibiyetle başarı arasında mantık, fikir, ideal ve hedef bazında çok bariz farklar yer almaktadır. Bu farkları sıralamak yerine galibiyet kavramını açıklamak aradaki farklılığa daha iyi işaret edecektir.
Galibiyet kavramı; üstün gelmek, muzaffer olmak, malik olmak, insanın hem içine hem de dışına hâkim olması, boyun eğmekten uzaklaşmak, izzete sahip olmak şeklinde tanımlanmıştır. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de galibiyet kavramı Tevfik, Zafer, Nusret, Felah ve İzzet kavramlarıyla da işlenmiştir. Yani belli bir duruş, belli bir mantık ve belli bir hareket tarzı galibiyetin önemli işaretlerdir.
İslam’ın emirleri ve yasakları insanları hep iyiye, doğruya yöneltmiştir. Bu nedenle Müslüman sürekli iyiliği arayan, savunan, iyiliğin ortaya çıkması için çalışan kişidir. İslam’ı bütün benliğiyle ve samimiyetle benimseyenler tembellikten, kokuşmuşluktan, sahtekârlıktan, ahlaksızlıktan, gösterişten uzak bir hayat yaşadıkları için galibiyete hep yakın olmuşlardır. Canlarını kaybetmiş olsalar bile bu insanlar bilirler ki asıl galibiyet Allah’ın rızasına ulaşabilmektir.
İslam galibiyeti çokluğa/niceliğe bağlamamıştır. İman etmiş olmak da galibiyet için tek şart değildir. “Nice az topluluk” diyerek övdüğü imanlı, teşkilatlı, eğitimli, programlı ve itaatli topluluklar, kalabalıklara öncü olmuş ve toplumsal ıslahat sağlamışlardır. Niceliğe/sayılara takılmaksızın hareket eden ve kendi çalışma disiplinini sağlayan inanmış yürekler bu dünyada da galibiyete ulaşmışlardır. Çünkü bu galibiyet onlara “Allah’ın vaadi”dir. Bu vaat insanları tembelliğe ve zafer sarhoşluğuna sürüklememelidir.
Mü’minlerin galibiyet algısının başında “Allah’ın Yardımı” düsturu yer alır. Allah’ın yardımı olmaksızın insan başarıya ulaşamayacaktır. Öyle ki her türlü şart yerine getirilmiş olsa, her türlü önlem alınmış olsa inananlar galip gelemeyebilir. Çünkü Allah’ın yeryüzüne koyduğu sünnetullah gereği galibiyet insanlar arasında yer değiştirecektir. Bu durum inananlarda Allah’a, İslam’a, Peygambere, teşkilatlı çalışmaya güveni sarsmamalıdır.
İslam, ister insan bireyinden ister insan topluluğundan doğrudan galibiyet yani sonuç istemez. İstediği Allah’ın emirlerinin yeryüzüne hâkim olması için insanın sa’y etmesi, koşturması ve gayret göstermesidir. Yine de galip gelebilmek için Seyyid Kutup “yardım bekleyenler yardım etmelidir” bağlamında şöyle der:
– “Kendilerini Allah uğruna adayıp gizli-açık hiçbir şeyi O’na şirk koşmayıp, ruhlarında Allah’tan başka hiçbir şeyin sevgisine yer bırakmayıp, sevdikleri ve beğendikleri her şeyden çok, Allah Teâlâ’ya muhabbet besleyip, arzu ve isteklerinde, amel ve hareketlerinde, gizli-açık bütün faaliyet ve çabalarında O’nun hükmüne râm olmaları… İşte Allah’a yardımın ifade ettiği mana budur. Allah’ın koyduğu bir şeriat ve hayat nizamı vardır. Bu, bütün mevcudata ait değer ölçüleri, kaide ve prensipler üzerine kaim olur. Allah’a yardım demek, O’nun şeriatını ve nizamını hâkim kılmak ve istisnâsız olarak bütün hayatı O’nun emrine râm etmektir. İşte pratik hayatta Allah’a yardım etmek demek, Allah’ın nizamını tahakkuk ettirmek demektir.”
Son olarak biliyoruz ve iman ediyoruz ki Allah galip gelecektir. Aziz olan O’dur. O’nun yanında/tarafında bulunanlar da galibiyet sevincini cennet ırmaklarının başında kutlayacaklardır.