Düşman Arkayı Dolanmışken Hala Ön Cepheyi Savunmak

Düşman Arkayı Dolanmışken Hala Ön Cepheyi Savunmak

Nerden bilecektim canıma batan

Dikenleri ayıklamaya dalmışken

İbadetimden olmasa bari derken kuşkum

Savaş bitmiş ben nöbette unutulmuşum.            

İsmet Özel

Savaş kavramsal olarak bir mukateleden daha fazlasını içeren şemsiye bir kavram olsa gerek. Muarızımız olan her şeyle mücadele bir savaş bir var oluş göstergesidir. Savaş, dirliktir. Canlılığın en yegâne unsuru, ilk nefesle başlayan bu dünya cephesinde son nefese kadar süren bir öyküdür. Bu arada geçen zaman ise çeşitli galibiyet ve mağlubiyetlere sahne olur. İnsanın bu savaş meydanında en çok dikkatini vermesi gereken şey ise düşmanı iyi tanımlamaktır. Düşmanı tanımadan girilen bir savaş kör döğüşü misali faydasız ve sonuçsuz bir uğraştır. Bir taraftan da savaş düşmanı yok etme gayesinin ötesinde kendi varlığını duyurmanın canlılığını ikrar etmenin bir göstergesidir. Elbette ki bu dünya sahnesindeki savaşta silah yeri gelir söz yeri gelir fiil yeri gelir sükût olur.

Bugün İslam âlemine baktığımız zaman özellikle son birkaç yüzyılda savaş-cihad alanı birçok yerde terk edilmiş halen devam eden yerlerde ise düşman arkayı dolanmışken halen ön cephe savunulmaya çalışılmaktadır. Ön cepheyi İslam âlemini fiili olarak içinde bulunduğu silahlı mücadeleler olarak tanımlarsak arka cephe zihin dünyamızı, yaşantı biçimimizi, dini ve kültürel değerlerimizi, toplumsal yapımızı kapsamaktadır. Arkadan kuşatılması ise bu bahsettiğimiz kavram ve olguların zamanla içinin boşaltılması yerine ikame edilen ithal yeni kavram ve olgularda yaşamaya çalışmamızdır. Bugün her ne kadar bir Müslüman birey ve toplum olarak var oluş kaygısı gütsek de içerisinde bulunduğumuz bu ekosistem bize kendi gerçekliğini dayatmış vaziyettedir.

Gündelik süfli meselelere dalmış vaziyetteyken insanlığa yeni bir iddia sunmak, savaşta yeni bir cephe açmak ne yazık ki mümkün gözükmemektedir. Yeni cephe/alanlara yönelinmese dahi arkadan kuşatmaya karşı bir istihkâm oluşturulmalıdır. Hiç ummadığımız yerden gelen saldırılar, gündelik hayatta çok basite indirgediğimiz davranışlar bizlerin Müslüman varlığını dünyada iki ateş arasında bırakmaktadır. Özellikle Müslüman topluluklar içerisinde birey-toplum, toplum-devlet ilişkilerinde bu arada kalmışlık ziyadesiyle görülmektedir. Konuyu somutlaştırmak için örnek verecek olursak Gazze mevzusunda bireysel olarak boykot gibi uygulamalarla tepki koyulmaya çalışılsa da ümmet bilinci inşa edilip de kitlesel bir örgütlenme sağlanamamıştır. Bu aslında aynı cephede bulunduğumuzu iddia ettiğimiz insanlar ile aramızda bir tefrika olduğunun en büyük göstergelerindendir. Safların daha sıkı, idarecilerin daha basiretli olması gerektiği şu dönemlerde ayrılık girmiş olan bu yürekler toplu atmaktan çok uzaklaşmıştır. Bu tefrika ve hezeyan hali içerisinde savaş unutulmaya yüz tutmuş cephede askerler unutulmuş ve unutulan bu savaş adım adım dirliği de yok etmeye başlamıştır.

Yukarıda ortaya koyduğumuz analizler, İslam dünyasının yaşadığı krizin yalnızca fiilî cephelerde değil, zihinsel, kültürel ve toplumsal cephelerde de derinleştiğini gözler önüne sermektedir. Düşmanın artık doğrudan değil dolaylı yollarla ve içerden kuşatarak etkili olduğu bu dönemde, halen eski reflekslerle sadece dışsal tehditlere karşı savunma yapılması, Müslüman toplulukları ciddi bir savrulmanın eşiğine getirmiştir.

Gündelik hayatın akışında sıradan gözüken alışkanlıkların, davranışların ve yönelimlerin dahi bir tür zihinsel işgal unsuru olabileceği gerçeği artık inkâr edilemez bir duruma gelmiştir. Bu noktada çözümün, yeniden bir varoluş bilinci inşa etmekten geçtiği açıktır. Bu bilinç, bireysel farkındalıkla başlayıp toplumsal örgütlenmeyle devam etmelidir. Dini ve kültürel değerlerin özüne dönülmesi, sadece nostaljik bir tavırla değil, çağın gereklerine göre yeniden yorumlanarak yapılmalıdır. Eğitim politikalarından medyaya, ekonomiden günlük yaşama kadar her alanda “arka cephe” dediğimiz zihinsel ve kültürel koruma hattı yeniden inşa edilmelidir. Ayrıca, ümmet bilincini fiilî bir gerçekliğe dönüştürecek yapılar kurulmalı, bireysel tepkilerin ötesine geçilerek kolektif hareket kabiliyeti sağlanmalıdır. Bugün Gazze özelinde görülen parçalanmış tepkiler, bu bilincin henüz kurumsallaşmadığını ve ortak bir stratejinin geliştirilemediğini göstermektedir. O halde, cepheyi yalnızca ön saflarda değil, kalpte, evde, okulda, sokakta da korumak zorundayız. Unutulmamalıdır ki arkadan dolanan düşman, ancak içerde sağlam bir kale varsa etkisiz kalır. Bu kale ise yeniden inşa edilmesi gereken bilinçtir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.