DÜNYALIKLARIN TÜKETİM MALZEMESİ OLMAYACAĞIZ

Gecenin gündüzü veya gündüzün geceyi sardığı gibi bir sarmalın içerisinde olduğumuzun farkında mıyız bilemiyorum. Bildiğim bir şey var ki, yüce rabbimiz bize olan sevgisini göstermek için bütün karanlığı ile üzerimize çöken geceyi yırtıp bolluk bereket ve nimet sağanağı olan güneşin ışıklarını bize ikram ediyor. Yeni bir başlangıç yapabilmemiz için her gün doğan Güneşle bize bir günlük daha kredi açıyor. Bitti diyeceği güne kadar her gün bir günlük kredi. Belki de bu gün kredin bitti diyecek emin değiliz. Bildiğimiz bir şey var gün bitiyor.
Sayılı günümüz var ve yarış çetin. Süre çok hızlı işliyor. Bir günümüz yaklaşık 1.667 km hızla 24saat Allah’ın çizgisinden ayrılmadan her gün sıratı müstekim üzere akıp gidiyor. Bu akıntı dünya yolcularının ömür sermayelerini de her an tüketmeye devam ediyor. Sermayemize sahip çıkmak adına her doğan bebeğimizi dünyaya ilk adımını atan Âdem atamızın ailesi gibi görmeliyiz. Her doğan canlının, her çatlayan tohumun ve her açan çiçeğin de aslında o bebeğin dünyasına hizmet için geldiğinin bilinciyle hareket etmeliyiz.
Allah Teâlâ hayvanları bitkileri sayamayacağımız bu nimetleri bizim kullanımımıza vermiştir. Kıymet bilmek ya da nankörlük etmek, israf etmek, tasarruflu olmak, harcamak veya harcanmakta burada başlamaktadır. Belki de bizi bu hazır bulmuşçuluk yoldan çıkartmakta, içimizden Firavunlar bu nedenle çıkmaktadır. Zira hesaba çekilmeyeceğini ve başıboş olduğunu zannedenler ancak bu kadar israfçı bu kadar vicdansız ve hoyrat olabilirler. O kadarına ki gittiği yolun yanlış olduğunu bildiği halde etraftaki azgınların kınamalarından çekinip, reklam ve teşviklerine kanarak hatta onların kurguladığı ve mutlaka yaşanması gereken arzular dediği şeyler için kendilerini de israf etmekten ve ömrünü tüketmekten çekinmeyen bir nesil ile karşı karşıyayız.
Bu durum küçüklüğümde babamın büyüttüğü civcivlerin trajikomik durumunu hatırlatıyor. O civcivlerin herhangi bir yerlerinden kan çıkarsa diğerleri o kanın çıktığı yeri gagalayarak yarayı büyütürlerdi. Ne gariptir ki yaralı civcivde ölene kadar kendi yarasını gagalardı.
İnsanlık olarak yaşadığımız zaman dilimlerine içerisindeki önemli olaylara göre isimler veriyoruz. Bu çağada tüm gelişmişliğine rağmen Tüketim Çağı diniyor. Toplumlarına tüketim toplumu, yaptıkları işe ise tüketim çılgınlığı deniyor. Bu tüketim çağının neslini yetiştiren de her şeyi tüketim malzemesi olarak gören; şerefe, haysiyete, onura, ahlaka, sevgiye, maddi ve manevi her şeye dolarla bakan ve onları geri dönüşümsüz imha etmeye çalışan sözüm ona modern toplumun mimarı son birkaç yüz yılın egemen güçleridir.
Bu tüketim toplumunu biz kurmadık. Biz israfı haram bilen insanlarız. Lüks yaşantı ve gösterişi diğer insanlar üzülmesin diye terk eden. Komşusu açken tok yatanı hakiki mümin kabul etmeyen Peygamberimiz ’in dili ile ; “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” (Buhari) Yani Müslüman kişi; yardım sever, çevresine ve toplumuna karşı duyarlı, güzel sözlü, küskünleri barıştıran, iyiliği emredip, kötülükten sakındıran, hakkı, sabrı ve merhameti tavsiye edendir.
Bugün islam ülkelerinin kanayan yönetim yaralarına şifa diye reklamı yapılan hatta dayatılan emperyalist kurtuluş reçeteleri ülkelerimizin emeğini, ekmeğini, insanını, hayvanını, bitkisini hatta havasını bozdu, tüketti, israf etti, özgürlük ve demokrasi getiriyoruz diye kan, gözyaşı ve göçler getirdi.
Sosyal hayatımıza da sizi büyük ailenin baskısından kurtarıyoruz en iyi aile çekirdek ailedir. Diye başlayıp sonra sen bir bireysin ailen senin yaşantına karışamaz bireysel özgürlük diye devam ettiler. Gelinen noktada köklerimizi, sülalemizi kaybettik, ailemizi kaybettik, dini değerlerimizi, ahlak, örf ve adetlerimizi örseledik.
Kurtuluşu peşlerinden gitmekte gönüllü taklitçiliklerini yapmakta bulduğumuz dünyanın egemen güçlerinin bütün çabası; evladı fatihân olan bu milletin çocuklarından geçmişinden koparılmış geleceği planlanmamış, avare, şehvetperest, arzu, iştah ve ihtiraslarının esiri bir yıkım nesli oluşturmaktır.
Bir fırtına esmektedir ama bu fırtına mahvedici, kazıyıcı silip süpürücü bir fırtınadır. İçindekileri Efendimiz s.a.v’in “Yedi helâk ediciden kaçının!” ifadesi ile özetlediği bir fırtına
Sahabelerin: “- Ey Allahın Resulü! Bunlar nelerdir? Dediklerinde
“- Allah’a ortak koşmak, büyü yapmak, Allah haram kıldığı halde haksız yere bir adamı öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından kaçmak, evli, namuslu ve hiç bir şeyden haberi olmayan kadınlara zina iftirası atmaktır,” buyurduğu. (Buhârî) yıkıcı davranışlar.
Vicdanın ve merhametin kaybolduğu, toplumun çoğunun bulaştığı ahlaksızlıkların yasal sayıldığı bu durumun sapkınlık ve yoldan çıkma olarak değerlendirilemeyeceği hakkında kanunların çıkartıldığı, uluslararası kuralların konulduğu toplu yok olmalara doğru giden bir fırtınanın içinde hep birlikte savrulmaktayız.
Biz Allah’ın insanlığı kurtuluşa davet etmek için gönderdiği son ümmetin çocukları son davet nesliyiz. Tüm israfçıları ve tüketicileri tüm tükenmişleri, tüm tüketilmişleri, tüm mazlumları, tüm hakkı çalınmışları tüm ülkesi yağmalanmışları tüm hayalleri yıkılmışları çağırıyoruz tıpkı “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı tutunun ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani bir zamanlar, birbirinize düşmandınız da O’nun kalplerinizi kaynaştırması sayesinde kardeş oldunuz. Ve yine ateş çukurunun tam kıyısında bulunuyorken, sizi ateşe düşmekten O korudu. İşte Allah ayetlerini böyle açıklıyor ki belki doğru yolu bulursunuz.” (Ali İmran:103)Ayetindeki gibi lütfen buyurun.
Bütün insanlar aynı anne ve babanın çocuklarıyız. Yaptıklarımız yüzünden ruhumuzda, bedenimizde, evimizde ve çevremizde bozulma başladı, fesat çıktı ama atamız Âdem as. gibi af dileyeceğiz Rabbimiz de bizi affedecek. Şeytan ve aveneleri gibi isyan etmeyeceğiz geçmiş milletlerden ibret alıp hep birlikte Allah’ın ipine sarılacağız kurşun dökülmüş duvarlar gibi onun yolunda kaleleşeceğiz. Dünyanın ve dünyalıkların tüketim malzemesi olmayacağız, onların eline evlatlarımızı kurban vermeyeceğiz.
Her türlü kusurumuza rağmen gideceğimiz bir kapımızın olduğu bilinciyle çalışacağız. Bu kapı Allahın sonsuza kadar hep açık kalacak olan rahmet kapısıdır. O, bize kulum dedikçe canımız tenimizde oldukça Ondan ümidimizi asla kesmeyeceğiz.
De ki: “Ey günah işleyerek kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. (Zümer:53)