Derse Başlıyorum

Yüce Allâh’ın izni, keremi ve lütfu ile üniversiteler açıldı; dersler başladı. Biz de dersimize başladık ve ilk dersimizi yaptık. Dergimizin bu sayısında girdiğim sınıflarda yaptığım ilk dersi sizinle paylaşmak istiyorum. Açılış dersimizi sizin de dinlemenizi istiyorum.
Evvelâ “Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdü lillâhi rabbilâlemîn. Vel’âkibetü lilmüttakîn. Velâ udvâne illâ alazzâlimîn. Vessalâtü vesselâmü alâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn.” diyerek derse başlıyorum. Besmele, hamdele ve salvele ile derse başlıyorum.
Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdâr eden, aşkıyla gönlümüzü bîkarâr eden yüce Allâh’a hamd ederek dersimize başlıyorum. Bizi eşrefü’l-mahlûkât olarak yaratan Rabbimize hamd ederek derse başlıyorum. İnsan, eşrefü’l-mahlûkâttır. Yani yaratılmışların en şereflisidir. Bizi yaratılmışlar içerisinde insan olarak yaratan yüce Allâh’a hamd ederek dersimize başlıyorum. İnsanlar içinde inananlar var, inanmayanlar var; Yahûdîler var, Hıristiyanlar var; ateistler var, deistler var. Bizi küfürden, şirkten ve ateizmden koruyarak mü’minler içerisinde ve Müslümanlar arasında yaratan yüce Allâh’a hamd ederek dersime başlıyorum.
Bizi denizin dibinde bir balık değil, yerde sürünen bir sürüngen değil, havada uçan bir kuş değil de insan olarak yaratan yüce Allâh’a hamd ederek derse başlıyorum. Bize görecek göz, işitecek kulak, yürüyecek ayak, tutacak el, yiyecek ve konuşacak ağız, fıkh edecek ve anlayacak bir kalp, yediklerimizi hazmedecek bir sindirim sistemi ve daha neler neler veren yüce Allâh’a hamd ederek dersimize başlıyorum.
Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de buyurur ki: “O, size istediğiniz her şeyden verdi. Allâh’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayıp bitiremezsiniz. Doğrusu insan çok zâlim, çok nankördür.” (Kur’ân-ı Kerîm, İbrâhim sûresi, 14/34) Zâlim ve nankör olmaktan Rabbim’e sığınıyor ve bizi sayısız nimetlerle perverde kılan yüce Allâh’a hamd ederek dersimize başlıyorum.
Gündüz güneşi, gece ayı bize hizmet ettiren, her gece uyku nimetiyle bizi rahatlatan, her gün bizi ayrı bir hayat ile dirilten yüce Allâh’a hamd ederek derse başlıyorum. Güneşi, ayı, yıldızları, denizleri, dağları, toprağı, suyu, ateşi, rüzgârı, nebâtâtı, hayvânâtı, hâsılı yarattığı her şeyi bizim için yaratan yüce Rabbimize hamd ederek derse başlıyorum.
Bütün bunlar bizim için olunca, acaba biz kimin için ve ne için yaratıldık değil mi? İşte bu esrârı keşfedecek kalp, gönül veren ve kendisini bize tanıttıran yüce Allâh’a hamd ederek derse başlıyorum.
İmâmımız, önderimiz, liderimiz, peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafâ’ya salât ve selâm ederek derse başlıyorum. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelmiş geçmiş olan bütün peygamberân-i izâm ve rusül-ü fihâm aleyhimüssalâtü vesselâm efendilerimizin cümlesine salât ve selâm ederek derse başlıyorum. Bu demektir ki, biz köksüz değiliz. Hz. Âdem’in neslinden, Hz. İbrâhim’in milletinden ve Hz. Muhammed’in aleyhisselam ümmetindeniz. Kökümüzü, köklerimizi, ceddimizi hatırlayarak ve onlarla manevî bir irtibâta geçerek derse başlıyorum. Onların mâneviyâtlarını üzerimizde hissederek derse başlıyorum. Onların izlerine basa basa yürümemiz lazım geldiğini hatırlatarak derse başlıyorum.
Hz Peygamber efendimizin ehl-i beytine, âl-i abâ’ya, pençe-i âl-i abâ’ya salât ve selâm ederek derse başlıyorum. Âl-i evlâ, âl-i evsât ve âl-i ednâ’ya salât ve selâm ederek derse başlıyorum. es-Sâbıkûn el-evvelûn’a, ilk Müslümanlara, muhâcirlere, ensâr’a, Mekke’de ve Medine’de canını dişine takıp Hz. peygamber efendimize destek veren o güzel insanlara, seçilmiş nesle salât ve selâm ederek derse başlıyorum. İsimlerini tarihe altın harflerle yazdıran o altın nesle salât ve selâm ederek derse başlıyorum.
Bedir şehidlerine, Uhud şehidlerine, şehidlerin efendisi Hz. Hamza’ya, Hz. Mus’ab’a, Hz. Abdullah bin Cahş’a, Hz. Enes bin Nadr’a ve arkadaşlarına, Hendek şehidlerine salât ve selâm ederek derse başlıyorum. Mekke fethi, Hayber, Mûte ve Tebük’te şehid düşenlere, özellikle Mûte’nin şehid komutanlarına, Zeyd bin Hârise’ye, uçarak cennete giden Cafer bin ebî Tâlib’e, Abdullah bin Revâha’ya salât ve selam ederek derse başlıyorum. Yukarıda adı geçen savaşlarda gâzî olanlara salât ve selâm ederek derse başlıyorum.
Sâdıkların efendisi Hz. Ebûbekir es-sıddık’a, âdillerin imamı Hz. Ömer el-Fâruk’a, iffetli ve hayâlıların önderi Hz. Osman ez-zinnûreyn’e, Allah’ın aslanı ve Haydar-ı Kerrâr Ali el- Murtezâ’ya, aşere-i mübeşşere ve bil cümle sahâbe-i kirâm’a ve sahâbiye hanım efendilere salât ve selâm ederek dersime başlıyorum. Bunlar gibi kendisini örnek almamız gereken nice güzel insanlar olduğunu ve bu insanlarla irtibat ve iletişim halinde olmamız lazım geldiğini hatırlatarak dersimize başlıyorum.
İslâm dinini ve Kur’ân-ı Kerîm’i Hz. Peygamber efendimizden alıp elden ele dilden dile gönülden gönüle bize kadar ulaştıran tâbiûn ve etbâuttâbiûn neslini de Yüce Allâh’ın selâmı ile selâmlayarak derse başlıyorum. Bu uğurda çok emekleri geçen ulemâ-i âmilin, Kurrâ-i kâmilîn ve meşâyih-i sâlihin efendilerimizin hepsini hayır duâ ile yâd ederek ve Yüce Allâh’ın selâmı ile selâmlayarak derse başlıyorum. Bu uğurda canlarını fedâ eden şehidlerimizi, cihâd meydanlarımızın gâzîlerini, isimsiz kahramanları, fedâkârları ve cefâkârları hayır duâ ile yâd ederek derse başlıyorum.
Bugün, İslâm dünyasının değişik yerlerinde zâlim Amerika’nın, hâin Rusya’nın, lânetli İsrâil’in, sinsi İngiliz’in zulmü altında inim inim inleyen Müslüman kardeşlerimize duâ ederek, onların derdini kendimize dert edindiğimizi beyân ederek dersimize başlıyorum. Mültecilerin, muhâcirlerin, evleri başlarına yıkılanların, aç-susuz ve yetim kalanların dertlerini kendimize dert edindiğimizi beyân ederek derse başlıyorum. Asrımızın bu çilekeş Müslümanlarının dertleri ile ilgilenenleri alınlarından öperek, bu konulara bilgisiz ve ilgisiz olanları da Rabbim’e havâle ederek derse başlıyorum.