Derleme

“15 Temmuz’da yaşanan hain darbe girişiminin ardından kaleme alınan yazıların üçünden yaptığımız alıntılarla bir derleme hazırladık. Okuyucularımız için faydalı olacağını ümit ediyoruz. Mehmed Göktaş’ın yazısını Doğru Haber gazetesinin internet adresinden, Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın yazısını ise şahsi web sitesinden alıntıladık. Ahmet Ağırman’ın yazısı ise arkadaşlarımız vesilesiyle tarafımıza ulaştı. Kendilerine teşekkürlerimizi iletiyoruz.”
SON HİZMET! – AHMET AĞIRMAN
Yıllardır hizmet dediler, himmet aldılar. Ümmet-i Muhammed güvendi bunlara. Çoluk çocuğunu teslim etti. Vatana, millete, ümmete faydalı birer şahsiyet olarak yetişsinler diye. Onlar Allah rızası dedikçe millet kesenin ağzını açıyordu. Onlar peygamber aşkı dedikçe ümmet verdikçe veriyordu. Menkuller, gayrimenkuller, dershaneler, okullar, kolejler, üniversiteler ve daha neler neler oluştu. Büyük sermaye oluşurken toplama işi son sürat devam ediyordu.
Bir taraftan da devletin kılcal damarlarına giriliyordu. Bütün bunlar son hizmet(!) içindi. Beklenen gün geldi. Son hizmetin(!) akabinde mahkeme kararıyla da tescil edilen mehdi gelecek, cihan imparatorluğu kurulacaktı. Ve son hizmet(!) başladı. F-16’larla Ümmet-i Muhammedi bombalama hizmeti(!). Tanklarla gencecik insanları ezme hizmeti(!). Elinde ay yıldızlı bayrak sallayan insanlara kurşun sıkma hizmeti(!). Meclisi, Cumhurbaşkanlığı külliyesini yıkma hizmeti(!). Özel harekâtçı evlatlarımızı parçalayıp yok etme hizmeti(!). Cumhurbaşkanımızı öldürüp, milleti başsız bırakarak parçalamak için özel suikast hizmeti(!). Ve daha ne hizmetler(!)…
Hizmetin sonucu iki yüz kırk şehit, binlerce yaralı oldu. Rabbimizin lütfu, milletimizin kıyamı, yiğitlerimizin şehadeti, büyüklerimizin ferasetiyle hizmet(!) püskürtüldü, HEZİMET oldu.
Ey tertemiz duygularla gönlünü kaptırmış imanlı kardeşim. Artık ferasetini kuşan, olanları gör ve uyan. Bilmelisin ki dünyaya nizamat vermek isteyen zalimler ittifak etti ve sen onlarla aynı yolda olamazsın.
Ey feraseti bağlı kardeşim. Aslında sen İslam adına genç kızları oynattıkları olimpiyat hizmetinde(!) uyanmalıydın ama uyanmadın. Şantajlar, 17-25 Aralık hizmetinde(!) uyanmalıydın, uyanmadın. Hiç değilse vatan topraklarına şehitlerimizin kanı akarken yankılanan salalar, ezanlar aşkına uyan. Uyan Allah aşkına.
Şimdi de uyanmazsan “ba’su badel mevt”teki uyanışında geç kalmış olacaksın.
***
DARBECİ CİNNET – NEVZAT TARHAN
19.07.2016
Bana soruluyor;
Bir uçak kendi meclisini nasıl füze ile bombalar?
Bir helikopter kendi kurumunu nasıl tarar?
Bir tank kendi vatandaşını nasıl ezer?
Bir akıl milletin iradesi ile seçilmiş lideri nasıl öldürmek ister?
Bütün bunu hangi motivasyonla yapar?
Paranoyak insanların farklı özellikleri vardır. Bu özellikler şunlardır:
Kuşkucudurlar, Güvensizdirler, Alıngandırlar, Kincidirler, Sırcıdırlar, Öfkelidirler, Kıskançtırlar, Sahtedirler: Hedef için her türlü yolu meşru görürler. İstihbaratçı Olurlar, Büyüklük Hezeyanları vardır: Şeref ve Sadakat Düşkünüdürler, Sahte peygamberlik, mehdilik, İsa mesihlik iddia sahipleri onlar arasından çıkar…
Bunlar hasta mıdır?
Durumları ilerler ve klinik vaka haline gelirse “sistemli hezeyan” ile kendileri de Mehdi veya İsa Mesih olduğuna inanırlar, haftanın belli günleri mesaj aldıklarına ve Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi olduklarına kuvvetle itikat ederler, cezbe halleri esnasında özel ritüel gösterirler. Eski terminoloji ile “makul delilik” olarak bilinen bu durum takipçileri tarafından anlaşılmaz. Bugünün psikiyatrik terminolojisi ile ‘Paylaşılmış Paranoya” ruh hali akıllarının esir alındığı takipçileri tarafından benimsenir.
Kültüre uygun hezeyanları nedeniyle kurtarıcı olduğuna hem kendisi hem de takipçileri inanmıştır.
Hipnoz yetenekleri vardır, beyin yıkama üstadıdırlar.
İnsanların inanmak istediği şeyi bulur onu satarlar. Karşılığında sadakat, adanmışlık, gönüllülük, fedakârlık gibi kültürel değerleri kullanarak beyin yıkarlar.
Özel Örgüt Psikolojisi ile Özel Motivasyon tekniği kullanırlar.
1- İnanılmayacak kadar güzel şeyler sunarak insanlarda motivasyon oluştururlar. Pazarlama yetenekleri nedeniyle her zaman için saf müşteri bulurlar.
2- İyi örgütçüdürler. Dünyevi bir tarikat oluşturma yetenekleri vardır. Paranoidlere ait fikirlere inanılırsa, yaşamda köklü değişiklikler yapmak gerekir. İnancı ve amacı belli “İsa Mesih” kurumsallığı oluşturabilirler.
3- Özel grup yapısı ile kendisine tabi olanlara “Seçkinler topluluğu” duygusu uyandırırlar.
4- Gerçekleri tekeline alırlar eleştiriye kapalıdırlar. Tek geçerli düşüncenin kendi düşüncesi olduğuna inandığı için takipçilerini de inandırırlar.
5- Kendilerine ve gruplarına tanrısallık makamı vermişlerdir. Abartılı fikirleri ve büyüklük iddialarını böylece kabul ettirirler. Kendilerine kutsallık atfettirerek kusurlarına körlük oluştururlar.
6- Patent reçeteleri vardır. Işık evleri, sızıntı gibi kalıp önerileri takipçilerinin ezberindedir.
7- Yayılımcı güç olma beklentileri yüksektir. Yaşadıkları yerlerde dünya, küre, evren gibi sembolleri çok kullanırlar. Vatanı kurtarma, dünyayı cennet yapma iddialarına hep müşteri bulurlar.
8- Grup içinde özel dil ve mesajlaşma oluştururlar.
9- Grup üyeleri ucuz iş gücü olmayı gönüllü kabul etmişlerdir.
10- Grup üyeleri bireysellikten uzaklaşmıştır. Grup kimliği ön plana çıkar. Grup için kendilerini feda eden bireyler olurlar.
11- Gruba yeminle bağlanma vardır, lidere itaat yemini ettirirler.
12- Eleştiri yönetenler korkutulur. Kuvvete dayalı zorbalık ile veya takip edilme korkusu ile bağlılık beslenir.
13- Gruptan ayrılan üyeyi kişiliksiz, korkak veya menfaatçi olarak etiketlerler.
14- Maddi bağlılık ve fedakârlık yüceltilir hatta ehliyet, pasaport grup liderlerince saklanır.
15- Grup ideolojisi olarak kültürel değerleri kullanır, özel kahramanlık ideolojisi oluşturabilirler. Mehdi veya Hz. İsa’nın ineceğini bekleyen insanları kolay etkilerler. Kapalı grup olmayı tercih ederler.
16- “Rical-i Gayb” denilen görünmez kişilerce yönetildiklerine inanırlar.
17- Demokrasi kültürünü hiç sevmezler ama demokrat rolünü çok güzel oynarlar. Hedefleri için her şeyi yaparlar.
Merkezdeki kişiye tanrısallık makamı veren,
Dogmatik bağlılığı ve eleştirmemeyi yücelten,
Kanını feda ve cennete kavuşma motivasyonu uyandıran,
Efsane kişi için kendini feda edebilen,
Bunun için gece gündüz çalışan kişi neden ‘cinnet’ dediğimiz kalkışmayı yapmasın ki,
Aklını cemaat liderine teslim etmiş general neden çılgınca darbe yapmasın ki,
“Sorma, düşünme, itaat et” diyen bir eğitim sisteminin ürünü olan birey neden onu kolayca cennete götürecek lidere inanmasın ki,
Büyüklük Paranoyası olan bir lidere asker yetiştiren eğitim sistemimiz oldukça çok FETÖ örgütleri, çok darbe meraklıları çıkar.
Eğer bu anlattıklarım FETÖ örgütüne ve liderine uyuyorsa durum çok tehlikelidir.
Halen yeryüzünde o kişi ve örgütüne inanan varsa hasta bir kişinin peşinden gittiklerini ve mesul olduklarını bilmeleri gerekir. Aslında tâbi oldukları kutsallık değil ‘istidrac’ denilen şeytanî hallerdir, kötücül kerametlerdir.
***
MUHABBET FEDAİLİĞİNDEN LANETLENMİŞ TOPLULUĞA – MEHMED GÖKTAŞ
01.08.2016 Pazartesi
Kendilerini “Muhabbet Fedaileri” olarak isimlendirmişlerdi ve bu istikamette de yol alıyorlardı, hedeflerine koydukları gibi gerçekten kitlelerin muhabbetini de cezb ediyorlardı.
İnsanlara sundukları Ilımlı İslam her ne kadar bizim gibi tevhidi düşünce mensuplarınca kabul görmeyip tereddütler içerse de ülke genelinin hayat tarzıyla örtüşüyor, dolayısıyla benimseniyordu.
Üzerinde yoğunlaştıkları alan genellikle eğitim ve gençlikti, bu yüzden çocuklarının geleceğini düşünen aileler ve gençliğin bizzat kendisi için ciddi bir cazibe merkezi olmuşlardı.
İbadetleriyle, görünümleriyle, giyim kuşamlarıyla ve bu yoldaki gayret ve koşuşturmalarıyla her biri bir muhabbet fedaisiydi.
Açık konuşalım, Türkiye’de hiçbir İslami camia bu kadar benimsenmemiş, bu kadar takdir görmemiş, bu kadar desteklenmemişti.
Hiçbir camianın gazetesi, dergisi bu kadar satmamış, hiçbir televizyonu bunlarınki kadar izlenmemiş, hiçbir dernek ve vakıf böylesine destek görmemişti. Az kalsın Türkçe Olimpiyatları neredeyse resmi bayram ilan edilecekti.
Başta Mavi Marmara olmak üzere birçok olayla Allah Teâlâ bunların gerçek yüzlerini göstermeye başladı. Şuurlu Müslümanlar her bir olayla onlardan uzak durmaya, aralarına mesafe koymaya başladılar.
Ve nihayet 15 Temmuz gecesi ülke insanının tamamına yakını bir anda bunların gerçek yüzlerini görmüş, bir anda karşılarına dikilmiş ve lanetlemiştir.
Düşünebiliyor musunuz? Düne kadar “Muhabbet Fedaisi” olan bir topluluk bir anda, bir gecede lanetlenmiş bir topluluk, mel’un bir camia oluvermiştir.
Yüz milyarlarımız olsaydı, bunların yanlış yolda olduklarını gösterip ispat etmek için harcasaydık asla başaramazdık ve kimselere inandıramazdık.
Fakat dilediğini aziz eyleyen, dilediğini zelil eyleyen Rabbimiz bir gecede her şeyi gerçekleştirdi. Milletin gözünde birilerini a’layı illiyyînden esfeles-sâfiline indiriverdi.
Daha açıkçası, Rabbimiz bu ülke insanına merhamet ederek hakkı hak olarak gösterdi, batılı batıl olarak gösteriverdi.
Liderlerinden başlayarak öyle bir lanet sağanağına uğramış, öyle bir iğrenç konuma düşmüşlerdir ki, daha önce hiç kimse, hiçbir kesim böyle olmamıştır.
Türkiye’de hiçbir darbe böylesine lanetlenmemiş, böylesine şiddetle karşı konmamıştır.
Halkımız bu kalkışmayı Türkiye’nin var olma ve yok olma meselesi olarak görmüş,
Türkiye’nin satılması, Türkiye’nin bölünüp parça parça edilmesi, Türkiye’nin emperyalizme teslim edilmesi meselesi olarak görmüş ve bundan dolayı bütün bir millet olarak ayağa kalkmış, bunu yapanları da en büyük mel’un olarak ilan etmiştir.
Muhabbet fedailiğinden, lanetlenmiş topluluğa…
Daha bundan sonra başlarına nelerin gelebileceğini, kendilerinin başkalarına yaptıklarından ve bir de Fethullah Gülen’in o meşhur beddualarına bakarak çıkarabiliriz. Gördüğümüz kadarıyla bütün bedduaları kendilerine dönüyor.
Binlerce ailenin yuvasına ateş düştü ve düşecek. Kırk yılın birikimi olan binlerce önemli kişi şu anda zindanlarda, binlercesi işinden, koltuğundan, öğretmenliğinden, memuriyetinden oldu ve olacak.
Başkalarını Yezid, Firavun, zalim ve diktatör olarak nitelemelerinin ardından kendileri bir anda Yezid, Firavun ve zalimler olarak temayüz edecekler, artık bundan böyle o şekilde bilinip tanınacaklar ve ilan edilecekler.