Darbe Ekseninde Cemaatler, Tarikatlar ve İstikamet Mefhumu

Darbe Ekseninde Cemaatler, Tarikatlar ve İstikamet Mefhumu

15 Temmuz darbe girişiminden sonra en çok konuşulan meselelerden birisi de şüphesiz cemaat ve tarikatlar oldu. FETÖ, darbeyi başaramadı belki ama milletçe bizi en derin değerimizden vurdu: Cemiyet anlayışı…

Cemiyet dedim çünkü darbeyi en baştan ‘cemaat’ ismini kullanarak vurdu: Gülen cemaati… Kendi kiriyle kirlettiği cemaat isminin yanına tarikatlar da eklendi darbe girişimimden sonra.

Bu kısım çok tartışılır, bizim tafsilattan çok meseleyi genel hatlarıyla ele almamız gerekiyor.

Cemaatler ve tarikatlar, anlam itibariyle İslamiyet’in doğuşuyla beraber ortaya çıkmışlardır. Darü’l Erkam yahut Mekteb-i Suffe dediğimiz meclisler, ilk cemaat (topluluk) örneklerini teşkil etmiştir. Hâl böyleyken İslamiyet'in, İslamî toplumların, hülâsa Müslümanın cemaat ve cemiyetlerden müstağni olması, söz konusu bile olmamalıdır.

(…)

“O hâlde, emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Beraberindeki tevbe edenler de! Ve (Allah’ın koyduğu) hududu aşmayın! Çünkü O, ne yaparsanız hakkıyla görendir.” (Hud, 112) ayeti kerimesi bize istikamet üzere olmayı emretmiştir.

Sizin de takdirinizdir ki birey, hiçbir destek, fikir vb. şeyler, kısaca yardım almadan ne emri anlayabilir ne de emre bağlı olan istikamet üzere olmayı.

Cemaatlerin ve tarikatların amacı asla şeyhi uçurup kaçırmak, üflemek, mıh yutmak, duvar yürütmek olmamıştır ve olmayacaktır da.

Cemaatler ve tarikatlar bizlere bu konuda (emir ve istikamet) yardımcı olmak için vardır. Hakk’a davettir cemiyetlerin amacı. Mekke’de Darü’l Erkam nasıl Hz. Ömer’i Müslüman yaptıysa, onların varisleri olan cemaatlerin yegâne amacı da istikamete iletmektir bireyleri. Zulümden, zalimden uzak tutmaktır.

Yukarda geçen ayetin devamında “Zulmedenlere de meyletmeyin! Yoksa ateş size dokunur! Hem sizin, Allah’tan başka hiçbir dostunuz yoktur; sonra size yardım edilmez.” (Hud, 113) buyuruyor Allah Teâlâ.

Ne demek bu zulmedenler, ne demek istikamet?

Kısa tanımıyla; İslam olmayan insan her ne kadar insancıl da olsa bir yerden patlak verip zalim olur. Cemaat ve tarikatlar insandaki zalimi öldürüp kişiyi bu ayetlere binaen istikamet üzere yapmayı gaye edinmişlerdir, edinmelidirler.

Buraya kadar olan kısımda cemaat ve tarikatları savunduk. Lügat-ı Cedîd’imizdeki anlamıyla cemaatçi. Ne kadar doğrudur ki bu "-cı,-ci" ekleri?

(…)

Yukarda dediğimiz gibi ilk cemaat ve cemiyet örneklerini nebevî eğitim yuvası olan Darü’l Erkam ve Mekteb-i Suffe göstermişti. Asıl amaç dediğimiz istikamet üzere olmayı bu meclisler sağlıyordu. Sahabedeki istikamet üzere olma halini nebevî bir örnekle daha iyi anlayabiliriz.

Peygamber efendimiz aleyhisselam savaş vb. toplumsal bir olay hakkında bir karar verdiğinde ashab, “Bu vahiy midir yoksa senin kendi görüşün mü ya Rasulullah?” derlerdi. Onların inancında öncelikle Allah ve O’nun yetkileri dâhilinde Allah Resulü vardı. İstikamet üzerine olan inançları onlara bu soruyu sordurmuştu. Peygamber ne kadar Allah’tan olsa da istikamet üzere olmak Hakk’tan geleni aratıyordu…

(…)

Kısa tanımıyla cemaat ve tarikatların öğretisi olan istikamet, putları reddetmek, at gözlüğünü çıkarmak, bağnaz ve yobaz görüşlerden kurtulmak demektir. Cemaat ve tarikatlara düşen, bireyler ve kendileri için “Rabbimiz Allah’tır deyip ihlâsla istikamet üzere olmalarıdır. Bu istikamet üzere olunduğunda ayetin devamındaki müjdeye nail olunur: “Şüphesiz ki ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip, sonra (ihlâs ile) dosdoğru olanların üzerine (ölüm anında, kabirde ve haşir meydanında) ‘Korkmayın, üzülmeyin ve vaat olunup durduğunuz cennetle sevinin!’ diye melekler iner.” (Fussilet, 30)

İslam üzerine istikamet tutmak isterken yoldan sapmak ne akıl kârı bir iştir ne de Müslümanca bir davranış. Biz İslam’ı doğru incelediğimizde putperestliği reddederiz. Kafirun suresi yeter belki de buna.

Bizim özgürlüklerimiz Kur’an-ı Hakîm’in sınır koyduğu yerde biter. Kur’an’î bir emri ‘gayrı İslami’ bir eyleme dönüştürmek münafığın işidir, Müslümanın değil. Bu perspektifte ayrılırız cemaatten, diğer türlü başta Kur’an-ı Kerîm’in ders halkasında olmak üzere İslam cemiyet üzerine kurulmuştur zaten.

Şahısların evhamı, “cemiyetler kapatılsın, FETÖ yetişiyor oralarda.” demeleri, Kur’an’ı diliyle okuyup kalbiyle anlamadığını gösteriyor. Aklıselim her Müslüman’ın anlayacağı üzere tarikat ve cemaatler Hakk’a davet, istikamet üzere sabitleyici rehberlerdir. Reddedilmesi gereken yegâne husus, putlaştırılmış cemaatler ve liderleridir ki bunlar İslam’ın tahrifçileridirler.

Bu hususta söyleyecek pek bir şey kalmadı. Bu yazıyı cemaat ve tarikatların halk üzerinde nasıl bir görevi olduğunu anlatan ayetle sonlandırıyorum. Duam odur ki, bu yazıyı okuduktan sonra hayra çağıran toplulukları, düşünmeyip süfeha gibi eleştirenler, kör fikirleriyle eleştiriden vazgeçerler. İslam’ın felâhı ve refahı ancak kör fikirler ve tağutlardan kurtulunca sağlanır.

“O hâlde içinizden, hayra davet eden ve iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun! Ve işte kurtuluşa erenler ancak onlardır.” (Âl-i İmran, 104)

“Selam, hidayete tâbi olanların üzerine olsun.”

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.