CUMA SURESİ

Alllah’ın rahmeti , mağfireti ,inayeti inananların üzerine olsun .Biliyoruz ki Allah bir işin olmasını dilerse ona sadece “Ol !“ der ve o iş de oluverir. Rabbimize yalvarıyoruz , Rabbimiz bizlere vaat ettiğin zaferleri ihsan et! Bizlere-sayıca çok nitelikçe aciz ve çaresiz bir avuç Müslümana- Gazze’nin kurtuluşunu göster. Bir vücudun azaları gibi olan İslam Ümmeti paramparça oldu, dağınıklığımızı sen topla/gider ya rabbi! Dünyanın dört bir yanındaki mümin/müstezaf kardeşlerimize yardım edebilmeyi bizlere ihsan et! Gazze mi işgal altında bizler mi bilinmez .İşgal edilen gönülleri sen temize çıkar üzerimizdeki gaflet uykusunu sen kaldır ,at ya rabbi! Sinelerdeki gözler kör olmuş görmüyor, basiretlerimizi sen aç ya rabbi! Daralan ,bunalan yüreklerimize sekine indir, vahiyle yeniden dirilt bizleri .Şüphesiz sen bir işin olmasını dilersen ona sadece “Ol“ dersin o da hemen oluverir…Oluş sürecini kemale erdir ya rabbi!
Bu ay Cuma Suremizi ele alacağız. Bu surenin bereketini rabbimiz üzerimize indirsin. Hayatımızı aydınlatsın Cuma suremiz, hayatımıza yön versin. Suremiz Medine’de inmiştir ve 11 ayetten oluşmaktadır. Mushaftaki sıralamada altmış ikinci, iniş sırasına göre yüz onuncu sûredir. Saf sûresinden sonra, Fetih sûresinden önce nazil olmuştur. Suremiz adını, cuma namazının öneminden söz eden 9. âyetinden almıştır.
Suremizin konusu, Diyanet Tefsiri Kuran Yolunda şöyle ifade edilir:“ Esmâ-i hüsnâdan dört ismin yer aldığı bir teşbih ifadesiyle başlayan sûrede Hz. Peygamber’in gönderilmesinin hikmetlerine değinilmekte, kendilerine Tevrat verilenlerin bu ilâhî emanetin sorumluluğunu taşıyamadıkları belirtilip Yahudilerin bazı bencilce iddiaları eleştirilmekte, cuma namazının müslümanlar açısından taşıdığı önem ve bu ibadetin anlamı üzerinde durulmaktadır.
Bazı müfessirlere göre bu sûrede Yahudilerin kendileri için övünç konusu yaptıkları şu üç iddia çürütülmüştür: a) Yalnız kendilerinin kutsal kitap sahibi oldukları ve başka bir toplumun içinden peygamber çıkamayacağı, b) Kendilerinin Allah’ın has ve imtiyazlı kullan oldukları, c) Allah’ın kendileri için kutsal bir gün (cumartesi) belirlediği ve müslümanların kutsal kitaplarında ise böyle bir belirleme bulunmadığı.“
Suremizde geçen esmalar; aziz, hakim, latif, rezzaktır .Aslında bir surede yer alan esmalar o surenin ana fikri hakkında bize bilgi verir. Surede ne anlatıldığını öğrenmek istiyorsak o surede geçen esmalara bakmalıyız. Siz dünyanın süsü peşinde koşup gidiyorsunuz ya orda/mescitte peygamberinizi yalnız bıraktınız ya asıl peşinde koşulmaya layık olan ibadet ve taatlerinizdir, resulullahtır. Allah size kalıcı olanı vaad ediyor, siz geçici olana koşuyorsunuz.Bu tercihi yapanlar kimler? Bizler , hepimiz dünyanın şaşasına aldanan her insan…Suremiz Medine’de inmiş olsa da mesajları çağlar üstüdür. Okuyan herkes muhataptır, mümin kalbiyle okuyan her kişi ayetlerin muhatabıdır. Kısacası, siz ticarete koşup dünyanın geçici nimetlerini önceleyen gafiller; rızkın kaynağı kimdir? Aziz ve hakim olan kimdir? Lütuflarıyla sizlere her nimeti tattıran kimdir? Ve siz neyin peşindesiniz? Eğer Allah’a inanıp ona itaat ettiğinizi söylüyorsanız önceliklerinizi gözden geçirin ki sonra pişman olanlardan olmayın.
Suremize göre peygamberimizin gönderilme hikmeti nedir?“ Ümmîlere kendi içlerinden, onlara âyetlerini okuyacak, onları arındıracak, onlara kitabı ve hikmeti öğretecek bir elçi gönderen O’dur, Oysa onlar daha önce apaçık bir sapkınlık içindeydiler.“Cuma-2.ayet
Allah’ın resülü(sav), kendi kavminin içinden çıkmıştır. Öyle olmasa biz Arap ,gelen elçi garip, yabancı derlerdi. Böyle denilmemesi için o topluluktan gelmesi gerekirdi peygamberimizin. Peygamberimizin gönderilme hikmetlerinden biri de ayetleri okuma. Bu ayetleri okuma sadece yüzüne okuma değildi elbette. Okuma, anlama, yaşama, örnek olma, anlatma, ayetleri diriltme, hayata indirme şeklindeydi. Peygamberimizden istenenler bugün bizden de istenmektedir…Başka neydi sorumluluğu resulullahın, onları arındırma. Onları ve bizleri temizleme. Doğan insan, vahiyden uzaklaştıkça zamanla kirlenir. Arınmaya ihtiyaç duyulur. İşte Resulullah bizlere arınma yollarını vahiyden yola çıkarak gösterir. Tövbe der, af dileme der, sadaka der, zekat der, sabır der, özür der helallik alma der dönüş yapma der…
Peygamberimiz yine bize kitabı ve hikmeti öğretir. Der ki sen üzerine düşeni yap sonra bir kenara çekil ve bekle der. Yapacağın her işte rabbine yönel ve ona sor der. Ya rabbi bu durumda ne yapayım diye sor der. Nereye gideceğiz? Kitabı mübine .Nereye gideceğiz? Resullullahın uygulamasına, sünneti seniyyeye. Nereye gideceğiz? Canlı kurana, yürüyen kurana, Hz.Aişe’nin tarif edip anlattığı “Kuran ahlakı “dediği yere gideceğiz.
İşte kardeşlerim, peygamberimiz gelmeden önce suremize göre insanlar “apaçık bir sapkınlık içindeydiler“ dolayısıyla eğer peygamberimiz bizim hayatımızda da yoksa bizler de aynı durumdayız yani apaçık bir sapkınlık içindeyiz.(Allahum mahfazna)
Cuma kelimesinin özünde cem etme ,toplama vardır. Kimleri ,müminleri. Şeytanın en çok da hoşuna giden dağınık kalplerdir, müminlerin birbirine düşman olmasıdır. Cuma namazı ,mümin gönüllerin bir olmasına vesiledir. Dayanışmaya, hal hatır sormaya ,istişareye vesiledir. Suremize ad olan ve kınanan olay, Cuma Suresinde şöyle geçer:“ 9. Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında Allah’ı anmaya koşunuz ve alışverişi bırakınız. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır. 10. Namaz kılındı mı artık yeryüzüne dağılınız ve Allah’ın lütfundan nasip arayınız. Allah’ı da çok anın ki kurtuluşa eresiniz. 11. Ama onlar bir ticaret veya eğlence gördüklerinde ona yönelip seni ayakta bırakıverdiler. De ki: “Allah’ın nezdinde olan, eğlenceden de ticaretten de üstündür. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır. “Rabbimiz bu ayetlerde bir kıyas, bir karşılaştırma yapar. Üstün olan nedir, tercih edilecek olan nedir, hayırlı olan, iyi güzel olan nedir ?Allah katında kabul gören ,makbul olan, onun rızasına uygun olan ,insanın yararına olan, kalıcı olan, dünya ve ahiretimizi imar edecek olan tercih edilmeye layıktır..
Cuma suresi konu olup da değinmeden geçemeyeceğimiz bir benzetme var. Kitap yüklü merkepler benzetmesi…“ 5. Tevrat’la yükümlü tutulup da onu taşıyamayanların durumu, koca koca kitaplar taşıyan merkebin durumuna benzer, Allah’ın âyetlerini yalan sayan kavmin misali ne kötü! Allah zalimler topluluğunu doğru yola çıkarmaz. “Tevrat’la yükümlü olup da yükümlülükleri yerine getirmeyenlerin durumu neyse Kuran’la yükümlü tutulup onu taşımayanların durumu da aynıdır. Farklı kesimlere seslenilse de temel espri aynıdır. Sadece okuyup taşımakla kalmayın. Kitabın gereğini yerine getirin. Eğer taşımaksa mesele merkepler de aynı işi yapabilirler. Merkeplerden farkımız yaşantımız olmalı .Diyanet tefsirimizde söylediklerimizi tasdik eden ifadeler yer almaktadır.
“Söz konusu ahit tabiî ki öncelikli olarak Allah’ın peygamberleri aracılığıyla bildirdiklerine sahip çıkma, onları gizlememe ve gereğini yerine getirme taahhüdünü içeriyordu. Ne var ki kendilerine Tevrat yüklenen yani onunla yükümlü tutulan Yahudiler bu sözlerini hatırlamak istemediler. Ama bu yükümlülüğü inkâr da edemedikleri için Tevrat’ın yükü sırtlarında kalmış oldu. Bu yük omuzlarında hissettikleri bir sorumluluk olmaktan çok sırtlarında taşıdıkları bir ağırlık halinde kaldığı için, bu tutumu benimseyenler 5. âyette oldukça ağır bir benzetme yapılarak eleştirilmiştir. Sırtında koca koca kitaplar taşıdığı halde onların sadece maddî ağırlığı altında ezilen ama kendisiyle onların içerikleri arasında bir bağ kurma yeteneğine sahip olmayan merkep benzetmesi, bir mesel (somut düşünmeyi ve sonuçlar çıkarmayı kolaylaştıran canlı bir örnek) olduğu için kuşkusuz sırf Tevrat’la yükümlü tutulanlara değil benzer tutumu benimseyen bütün ilâhî dinlerin mensuplarına yöneltilmiş bir eleştiri ve uyarı niteliğindedir. Âyetin son cümlesi de bu uyarının genel olduğunu göstermektedir.(1)
Allah’ın gazaba uğrattığı milletlerden olmaktan Allah’ın affına ve rahmetine sığınırız .Onun yardımı olmadan gerçek kurtuluşa eremeyiz .Kitap yüklü merkepler olmaktan Allah’a sığınırız. Rabbimiz bizlere Kitabını okuyup, anlayıp, yaşayıp, kitabını ahlak edinenlerden eylesin…Kitabımız süsümüz, ziynetimiz olsun, göstergesi olsun .Ne mutlu Kuran’la yaşayanlara ve o halde can verenlere, ne mutlu alın kitabımı okuyun bu günle karşılaşacağımı zaten biliyordum diyebilenlere, ne mutlu Allah’ın rızasını kazanabilenlere…Vesselam…
KAYNAK: Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/271-272.