Çocukların Sorunlarından nasıl Yararlanırız?

Çocuk eğitiminde kullanılan değişik yöntem ve teknikler vardır. Bu eğitim metotlarından birisi de çocukların sorularından yararlanmaktır.3-4 yaşlarından itibaren çocuklar bazen çevreleri ile ilgili bazen aile ile ilgili bazen de manevî konularla ilgili sorular sormaya başlarlar. İlk yıllarda bu soruların cevaplarıyla fazla ilgilenmeseler de olumlu karşılandıkları müddetçe sorularına devam ederler. 5-6 yaşlarında ise soruları ile anne ve babalarını adeta bunaltırlar.
Öncelikle belirtmek gerekir ki çocukların soru sormaya başlamaları onlar adına olumlu bir gelişmedir. Okul çağına gelmesiyle de eğer köreltilmemişse merak duyguları iyice kabaran çocuklar ebeveynlerini iyice zorlarlar. Güç durumda kalan bazı anne babalar kimi zaman verecek cevap bulamamak kimi zaman da anlayabilecekleri şekilde izahlarını yapamamaktan dolayı onları susturma yoluna gitmektedirler. Üstelik bu susturuş bazen kızarak, tersleyerek bazen de duyumsamazlıktan gelip önemsemeyerek yapılmaktadır. Hiç şüphesiz bu yanlış bir uygulamadır. Soruları bastırmak ve çocukları susturmak yerine sorularını devam ettirmeleri için teşvikte bulunmak gerekir. Kendilerine ve sorularına değer verildiği intibaı uyandırarak can kulağı ile dinlenilmelidir. Gerek okulda öğretmenler gerekse evde anne babalar açısından bu hem çocuk gelişimi için çok önemlidir, hem de öğretmek ve öğrenmek için mükemmel bir fırsattır. Eğer çocuk soru soruyorsa öğrenmeye hazır demektir. Bütün alıcılarını açmış sizi bekliyor demektir. Bu bir fırsat olarak görülmeli ve zaman dilimi çok iyi değerlendirilmelidir. Bu aşamada bir ‘’fırsat eğitimi’’ yapabiliriz. O an çocuk işlenmeye hazır demektir. Bizi can kulağı ile dinler.
Çocukların soruları en doğru en uygun bir biçimde cevaplandırılmalıdır. Anne-baba ve eğitimcilerin bu tavırları çocukların kişilik kazanmalarına, düşünmelerine, fikir üretmelerine, ürettikleri fikirleri ifade edebilme kabiliyeti geliştirebilmelerine yardımcı olacaktır. “Çocuktur, dinlememek de olur; Çok yorgunum, uğraşamam. Nasıl olsa büyüdükçe öğrenir. Çocuğum bunu niye öğretmenine sormuyorsun? Yavrum sen böyle saçma sapan soruları çok arıyor musun?” gibi birçok yolla başımızdan göndermeye çalıştığımız çocuklarımızın gelişimini sakat bıraktığımızın farkında mıyız?Bir çocuk gözüyle, bu durumun nasıl ifade edildiğine bir bakalım, yorumu size ait;
Şimdi ben ne yapayım?
Soruyorum,
Başından savıyorsun.
Koşuyorum,
Durduruyorsun.
Zıplıyorum,
Oturtuyorsun.
Dokunuyorum,
Elimden alıyorsun.
Karşı çıkıyorum,
Susturuyorsun.
Anneciğim,
Sen beni kör bırakıyorsun.
Çocukların sorularına yanıt verirken neleri göz önünde bulundurmalıyız?
Çocuk dış dünyayı kendi bilişsel olanaklarıyla tanımaya, keşfet-meye çalışır. Bu çabası sırasında anne babanın yardımını bekler: “Yollar neden düzdür? Kaldırımlar neden yapılmıştır? Biz yürür-ken Ay da neden bizimle birlikte yürümektedir? Allah kimdir? Çocuk nasıl dünyaya gelir?”…
Burada önemli olan onu dışlamadan, ayıplamadan, sabırla, yaşına uygun olan kısa, özlü, doğru yanıtı vermektir. Cevap verirken çocuğun “bilişsel gelişim düzeyi” dikkate alınmalıdır. Burada Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin bir hadisini nakletmek istiyorum. O, buyuruyor ki:
‘’İnsanlara akıllarının alacağı kadar konuşunuz’’
Demek ki çocukların sorularını cevaplarken hatta bütün eğitim faaliyetlerimizde çocukların gelişim dönemlerine uygun bir davranış ve söylem geliştirmeliyiz. Bu gelişim düzeyinin önde gelen özellikleri arasın-da çocuğun ancak “somut kavramları” öğrenebilmesi ile “benmerkezci olması” yani dünyayı kendi gözüyle görerek değerlendirmesi sayılabilir. Seviyelerinin üzerinde anlayamayacakları kelime ve kavramlarla konuşmak kesinlikle bekleneni vermeyecektir. Anlayamadıklarından dolayı çocuklar verilen mesajlara karşı ilgisiz kalırlar. Çocuklar için önemli bir husus da onlara tedricî olarak, yani sordukları soruya göre, ihtiyaçlarına göre, zamana ve şartlara göre bilgilerin sindire sindire verilmesi gerekir.’’ Nasıl olsa soru sormaya başladı bu da iyi bir şeymiş zaten öyleyse çocuğum her şeyi öğrenmeye hazır!’’deyip de onları bilgi yağmuruna tutmayalım. Cevap verirken kullanılacak ifadeler son derece kısa, basit, sade, yalın ve tek anlamlı olmalıdır. Zamansız ve seviyenin üzerinde, gereğinden fazla verilen bilgiler, çocukların kafasını iyice karıştıracaktır.
Kimi zaman da çocuklar sadece soru sormak için sorarlar. Büyükler tarafından ilgilenilmek ve dinlenmek isterler, cevaplarla çok da ilgilenmezler. Bu yolla onlara daha fazla vakit ayırmamızı isterler aslında. Bu soruların özünde ‘’Benimle ilgilen’’ mesajı vardır. Önemli olan büyüklerin kendisini dinlemesidir. Dinleme çok önemlidir; çünkü çocuğa kendisinin önemli olduğunu, kulak vermeye değecek kadar değerli olduğunu anlatır. Dinleme sayesinde; çocukların hayal kırıklıkları vaktinden önce, işler kötüye gitmeye başlamadan önce görülebilir. Çocuğunuzla geçirdiğiniz zamanın uzunluğu değil, kalitesi önemlidir. Çocuğunuzla birlikte geçirdiğiniz vakit onun özgüven gelişimi açısından çok önemlidir, çünkü ona vakit ayırmanız kendisine değer verdiğinizi gösterir: Böylece “Ben sana vakit ayırıyorum, çünkü sana değer veriyorum.’’mesajını vermiş oluruz
9 yaşındaki çocuk şöyle sesleniyor büyüklerine;
Bana yumuşak ve nazikçe dokunursan,
Saçma da olsa sorularıma katlanırsan
Bana bakıp gülümsersen,
Beni ara sıra dinleyip,
Senden önce anlatmama izin verirsen,
Büyüyeceğim,
Gerçekten büyüyeceğim.
Soruları yanıtlama konusunda aceleci davranmadan çocukların kendi sorularına cevap üretmelerine fırsat vermek de uygulanabilecek bir başka yöntemdir. Bu soruya ve içeriğe göre değişiklik gösterebilir. Çocukların kendi ayakları üzerinde durmasını sağlar. Onları hazırcılıktan ziyade araştırmaya incelemeye ve bu şekilde kalıcı öğrenmeye neden olur. Aşağıdaki hikâye bunu çok güzel ifade ediyor.
UÇAMAYAN KELEBEK
“İyi niyetli ve yardımsever bir arkadaşımla bir gün doğada gezinirken, kozasından çıkmaya çabalayan bir kelebek gördük. Kelebek kozanın lifleri arasından sıyrılmaya çalışmaktaydı. Yardımsever arkadaşım hemen kelebeğin imdadına koştu. Dikkatlice kozanın liflerini sıyırdı, kozayı araladı ve kelebeğin fazla çabalamadan kozadan çıkmasını sağladı. Ancak kelebek kozadan kolaylıkla çıktıysa da, biraz çırpındı ve uçamadı. Yardımsever arkadaşımın göz ardı ettiği gerçek şuydu: Kanatlar ancak kozadan çıkma çabalarıyla güçlenir ve uçuşa hazırlanır. Kelebek kendini kurtarma çabalarıyla aslında kaslarını geliştirmekte, kendini ayakta tutacak, güçlü kılacak, uçmaya hazırlayacak hareketleri çabalarıyla öğrenmekteydi. Yardımsever arkadaşım işini kolaylaştırarak kelebeğin güçlenmesine engel olmuştu. Kelebek hiçbir zaman özgürlüğü tadamadı, hiçbir zaman gerçekten yaşayamadı ve hiç bir zaman uçamadı.” Ruth Sanford
Gerçek sevgi, çocuğun her şeyini kolaylaştırmak mı, yoksa çabalarına saygı göstererek gelişmesine, hayata hazırlanmasına ve sürekli bize güveneceğine, kendine güvenmesine olanak sağlamak mı? Gerçek eğitim çocuğa her türlü bilgiyi tepside sunmak mı? Soru sorma cesareti dahi göstermeyen çocuklar nasıl böyle oldu? Soruları hiç cevaplanmayan çocuklara ne oluyor? Soruya tahammül edemeyen yetişkinlere ne yapalım? Bunlar da benim size sorularım. İnşaallah çalışmadığınız yerden değildir?
Allah’a emanet olun.