CİHAD DERSLERİ- Savaş Esnasında Îsâr (II)

CİHAD DERSLERİ- Savaş Esnasında Îsâr (II)

Hz. Peygamber efendimiz vefat etmeden önce aşağı yukarı bütün Araplar İslâm’a teslim olmuşlardı. Peygamberimizin vefatından sonra halife olan Hz. Ebû Bekir radiyallahu anh zamanında İslâm dini Arap yarımadasının dışına yayıldı. Hz. Ebû Bekir zamanında açılan Irak ve Suriye cephelerine Hz. Ömer radiyallahu anh zamanında Mısır cephesi de eklendi. Üç cephede fetih hareketlerini yürüten İslâm orduları girdikleri her savaşı kazanarak ilerlediler.

Bu savaşların en meşhur olanları Irak cephesinde Kâdisiye savaşı, Suriye cephesinde de Yermûk savaşıydı. Yermûk savaşı, 636 yılında Hz. Ömer’in devlet başkanlığı zamanında İslâm ordusu ile Bizans ordusu arasında yapılan ve Suriye topraklarında Bizans İmparatorluğunun hâkimiyetine son veren bir savaştır. Bu savaştan sonra Suriye’ye Müslümanlar hâkim oldu. Bizans, artık bu topraklardan çekildi. Bir önceki yazımda anlattığım bu savaşı Müslümanlar nasıl kazandı? Müslümanlar, kendilerinden hem sayı bakımından hem de silah bakımından üstün olan bir orduya karşı hangi ruhla gâlip geldiler? Bu yazımda bu sorunun cevabını vereceğim.

Yermûk savaşında meydana gelen bir olay, hem îsârın en güzel örneklerinden biri hem de savaşı kazandıran ruhun çok açık göstergesidir. Hz. Huzeyfe radiyallahu anh bu olayı şöyle anlatıyor:

“Yermûk savaşındaydım. Yaralılar arasında kalan amcamın oğlunu aramak üzere savaş alanında geziyordum. Yanımda biraz su vardı. Hava da çok sıcaktı. Amcamın oğlunu buldum. Su isteyip istemediğini sordum. Başıyla ‘isterim’ dedi. Dudakları hararetten âdeta kavrulmuştu. Tam suyu içireceğim sırada yaralıların arasında Hz. İkrime’nin sesi duyuldu, ‘Ah! Su!’ diye inledi. Amcamın oğlu Hz. Hâris gitmemi ve suyu ona içirmemi işaret etti. Tam ona su vereceğim sırada başka birisi ‘su!’ diye inledi. Hz. İkrime de suyu içmedi ve beni ona gönderdi. Fakat kendisine suyu ulaştırıncaya kadar o şehit olmuştu. Hemen Hz. İkrime’nin yanına koştum, o da şehit olmuştu. Bari suyu amcamın oğluna içireyim diye onun yanına koştum, fakat o da şehit olmuştu. Nihayet su elimde kaldı. Allah hepsine rahmet etsin.”[1]

Tarihe altın harflerle yazılan bu olayı rahmetli Mehmed Akif Ersoy, o güzel anlatımıyla şu şekilde sunmaktadır:

Huzeyfetü’l-Adevî der ki:

“Harb-i Yermûk’ün,
Yaman kızıştığı bir gündü, pek sıcak bir gün.
İkindi üstü biraz gevşeyince, sanki, kıtâl,
Silâhı attım elimden, su yüklenip derhâl,
Mücâhidîn arasından açıldım imdâda,
Ağır yarayla uzaklarda kalmış efrâda.

Ne ma’rekeydi ki, çepçevre, göğsü kandı yerin!
Hudâ’ya kalbini açmış, yatan bu gövdelerin,
Şehîdi çoksa da, gâzîsi hiç mi yok? … Derken,
Derin bir inleme duydum… Fakat, bu ses nerden?
Sırayla okşadığım sîneler bütün bî-rûh…
Meğerse amcamın oğluymuş inleyen mecrûh.
Dedim: “Biraz su getirdim, içer misin, versem?”
Gözüyle “Ver!” demek isterken, arkadan bir elem,
Enîne başladı. Baktım: Nigâh-ı merhameti,
“Götür!” deyip bana îmâda ses gelen ciheti.
Ne yapsam içmeyecek, boştu, anladım, ibrâm;
O yükselen sese koştum ki: Âs’ın oğlu Hişâm.
Görünce gölgemi birden kesildi nevhaları:
Su istiyordu garîbin dönüp duran nazarı.
İçirmek üzre eğildim, üçüncü bir kısa “ah!”
Hırıltılarla boşanmaz mı karşıdan, nâgâh!
Hişâm’ı gör ki: O hâlinde kaşlarıyle bana,
“Ben istemem, hadi, git ver, diyordu, haykırana.”

Epey zaman aradım âh eden o muhtazarı…
Yetiştim, oh, kavuşmuştu Hakk’a son nazarı!
Hişâm’ı bâri bulaydım, dedim, hemen döndüm:
Meğer şikârına benden çabuk yetişmiş ölüm!
Demek, bir amcamın oğlunda vardı, varsa, ümid…
Koşup hizâsına geldim: O kahraman da şehid.”

* * *

Şark’ın ki mefâhir dolu, mâzî-i kemâli,
Yâ Rab, ne onulmaz yaradır şimdiki hâli!
Şîrâzesi kopmuş gibi, manzûme-i îman,
Yaprakları yırtık, sürünür yerde, perîşan.
“Vahdet” mi şiârıydı? Görün şimdi gelin de:
Her parçası bir mel’abe eyyâmın elinde!
Târîhine mev’ûd-i ezelken “ebediyet”,
Ey, tefrika zehriyle şaşırmış giden, ümmet!
“Nisyân”a çıkan yolda mı kaldın güm-râh?
Lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ billâh!

Hilvan, 12 Kânûnisânî 1340 / 12 Ocak 1924


[1] Hâkim, el-Müstedrek, III, 242; Müttakî, Kenzu’l-ummâl, V, 310.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.