CİHAD DERSLERİ- Ebu Basir ve Ebu Cendel (II)

CİHAD DERSLERİ- Ebu Basir ve Ebu Cendel (II)

Adı Ubeyd (veya Utbe) b. Esîd, künyesi Ebû Basîr olan bu şahıs, aslen Tâifli’dir ve Sakîf kabilesine mensuptur. Mekke’ye gelip yerleştikten sonra Zühre oğullarının müttefiklerinden olan Ebû Basîr, Müslümanlığı kabul ettiği için Mekke’de müşrikler tarafından hapsedilmişti. Hz. Peygamber’in Hudeybiye’den Medine’ye dönmesinden sonra bir fırsatını bulup Medine’ye kaçtı. Mekkeliler, anlaşma şartlarına göre Ebû Basîr’in kendilerine verilmesi gerektiğini, bir yazı ile Hz. Peygamber’e bildirdiler. Bu yazıyı da Medine’ye Huneys b. Câbir ve onun azatlı kölesi Kevser ile gönderdiler. Yazıyı alıp Übeyy b. Ka’b’a okutan Hz. Peygamber, Ebû Basîr’i çağırdı ve ona şöyle nasihat etti:

“Ey Ebû Basîr! Biliyorsun ki biz, Kureyş ile anlaşma yapmış ve onlara anlaşmaya bağlı kalacağımıza dair söz vermiş bulunuyoruz. Dinimize göre verdiğimiz sözde durmamak bize yakışmaz. Hiç şüphe yok ki Yüce Allah, senin için ve seninle bulunan zayıf ve koruyucusuz Müslümanlar için bir çıkar yol, bir genişlik yaratacaktır. Haydi, kavminin yanına git!”

Ebû Basîr de şöyle dedi: “Ey Allah’ın elçisi! Bana işkence etsinler ve beni dinimden döndürsünler diye mi müşriklere geri veriyorsun?”

Hz. Peygamber de ona şöyle dedi: “Ebû Basîr, git diyorum sana! Hiç şüphe yok ki Yüce Allah, senin için ve seninle bulunan zayıf ve koruyucusuz Müslümanlar için bir çıkar yol, bir genişlik yaratacaktır.”

Ebû Basîr, Mekke’den gelen iki adama teslim edildi. Bu iki şahıs Ebû Basîr’i aralarına alıp götürürlerken, Müslümanlar da onların yanında yürüyor ve “Ebû Basîr! Sen de git, işini gör! Sen de git, işini gör!” diye taktik veriyorlardı.

Bu üçlü Medine’den ayrıldıktan sonra Zülhuleyfe’de yemek molası verdiler. Yemek yerken Ebû Basîr, bir hamle yaprak Huneys’in kılıcını alıp kendisini öldürdü. Arkadaşının öldürüldüğünü gören Kevser kaçtı. Ebû Basîr onun peşine düştü fakat yakalayamadı. Kevser, Medine’ye gelip olup bitenleri Hz. Peygamber’e anlattı. Kevser’den sonra da Ebû Basîr geldi ve şöyle dedi:

“Ey Allah’ın elçisi! Sen üzerine düşeni yaptın. Ben de kendimi kurtarmaya çalıştım. Allah da beni onlardan kurtardı.” Bu sırada Kevser haklı olarak Ebû Basîr’den korkmaya başladı. Hz. Peygamber de ona: “Ey Ebû Basîr! Haydi, nereyi istersen çık oraya git!” dedi. Ebû Basîr, Medine’den çıkıp gittikten sonra Kevser de Mekke’ye gitti.

Medine’den ayrılan Ebû Basîr, Kureyş’in Şam’a giden ticaret kervanlarının geçtiği ağaçlık bir vadi olan İys’e yerleşti.

Ebû Cendel gibi Mekke’de eli kolu bağlı olan Müslümanlar, Hz. Peygamber’in Ebû Basîr hakkında: “Ne adam yâhû! Sanki bir ateş parçası! Hele bir de yanında birkaç arkadaşı bulunsa, artık onun yapamayacağı bir şey yoktur” buyurduğunu işittiler. Bu haberi onlara Hz. Ömer uçurmuş ve Ebû Basîr’in Kızıldeniz’in sahilinde, Kureyş kervanlarının yolları üzerinde bulunduğunu bildirmişti.

Ebû Cendel, bu haberi alır almaz, Mekke’den kaçarak Ebû Basîr’in yanına geldi. Ebû Cendel gibi çıkış yolu arayan Müslümanlar, birer birer kaçarak orada toplandılar. İlk günler yetmiş olan sayıları daha sonra üç yüze kadar çıktı. Kendilerine Ebû Basîr’i başkan seçen bu mücâhitler, Kureyş’in Şam’a giden kervanlarını rahatsız etmeye başladılar. Birbirlerine çok tutkun olan ve namazlarını başkanlarının arkasında cemaat halinde kılan bu topluluk, kısa zamanda Kureyş müşriklerini dize getirdi. Dize gelen Kureyş müşrikleri, Hz. Peygambere bir mektupla başvurdu. Mektuplarında şöyle diyorlardı:

“Allah ve akrabalık aşkına! Sen, onlara (Ebû Basîr ve arkadaşlarına) muhakkak bir haber sal ki, bundan sonra her kim Müslüman olur da Medine’ye senin yanına gelirse o, emniyettedir; onun için geri çevrilme yoktur. Biz anlaşma şartlarındaki iâde şartını düşürdük. Yâ Muhammed! Ebû Basîr ve arkadaşlarını Medine’ye alsan, onlar senin yanında olsalar, olmaz mı? Artık onlar bize lazım değil!”

Kureyş müşriklerinin bu başvurusu üzerine Hz. Peygamber, Ebû Basîr’e ve arkadaşlarına bulundukları yerden ayrılmalarını, isterlerse âilelerine dönme, isterlerse Medine’ye gelme konusunda serbest olduklarını bildiren bir yazı gönderdi.

Hz. Peygamberin bu yazısı geldiğinde Ebû Basîr, ölüm döşeğindeydi. Mektubu eline alıp okuduktan sonra ruhunu teslim etti. Ebû Cendel ve arkadaşları onun cenaze namazını kıldılar ve kendisini defnettikten sonra Medine’ye geldiler.[1]

Bu iki kahraman, îmânın bir imkân olduğunu kıyâmete kadar gelen Müslümanlara gösterdiler. Kapılar yüzlerine kapanınca oturup ağlamadılar. Sabır ve sebatla başka kapıların açılmasını beklediler. Bekledikleri kapılar açılınca müşriklerin nasıl zor durumda kaldıklarını ve gelip Hz. Peygamber efendimize yalvardıklarını hep birlikte gördük. Dün olduğu gibi bugün de işte böyle dayanıklı, söz dinleyen ve imkânları iyi kullanan Müslümanların hasretini çekmekteyiz. Allâh’ım, bizi bunlardan mahrum eyleme! Âmin!


[1]Buhârî, Şurût, 15; İbn İshâk, es-Sîre, II, 467; İbn Hişâm, es-Sîre, II, 241-242; Vâkıdî, el-Meğâzî, II, 106-110.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.