CİHAD DERSLERİ – Bir Soru Bir Cevap/Prof. Dr. Mustafa Ağırman

CİHAD DERSLERİ – Bir Soru Bir Cevap/Prof. Dr. Mustafa Ağırman

İlkadım dergimizin bir önceki sayısında çıkan “Hz. Peygamber Efendimizin Cenâze Namazı” başlıklı yazımızı okuyan bazı okuyucularımız, bize birkaç soru sordular ve bu soruların cevaplarının dergimizde yayınlanmasını istediler. Ben, peş peşe devam eden birkaç yazıda bu arkadaşların sorularına cevap vereceğim inşâallah.

İlk soru, bize devamlı sorulan bir sorudur. Bu, sınıfta talebelerimiz, câmide cemaatimiz ve sohbette dinleyicilerimiz tarafından sorulan bir sorudur. Hz. Peygamber efendimizin bu dünyada kaç sene yaşadığını soruyorlar. Yani ‘Efendimiz vefat ederken kaç yaşındaydı?’ demek istiyorlar. Biz de ‘altmış üç yaşındaydı’ diye cevap veriyoruz. Bu sefer zeki talebeler şöyle diyorlar: “Hocam, siz, Hz. Peygamber efendimizin mîlâdî tarihle 571 yılında doğduğunu ve 632 yılında vefat ettiğini söylediniz. Ben, 632’den 571’i çıkardım; geriye 61 kaldı. Demek ki, Peygamber efendimiz vefat ederken 61 yaşındaymış; niye 63 yaşındaydı diyorsunuz?” Evet, bu talebe itirazında haklıdır. Aynı talebe, bu itirazını Hz. Peygamber efendimizin nübüvvet yaşında da yapmış ve şöyle demişti: “Hz. Peygamber efendimiz, Nurdağı Hirâ mağarasında ilk vahye muhâtab olduğunda 40 yaşında değil, 39 yaşındaydı.” O zaman da kendisine “haklısın” demiştik. Şimdi konuyu yeniden ele alalım ve bu sorunun cevabını verelim.

Saygıdeğer okuyucularım, şemsî takvîm ve kamerî takvîm olmak üzere iki takvîm vardır. Türkçede, şemsî takvîme güneş takvîmi, kamerî takvîme de ay takvîmî denir. Şemsî takvîme göre bir yıl 365 gün altı saat, kamerî takvîme göre ise bir yıl bazen 354 gün, bazen de 355 gündür. Şemsî takvîm, dünyanın güneşin etrafında gerçekleştirdiği bir tam dönüşü ile bağlantılıdır. Kamerî takvîm ise, ayın dünya etrafındaki dönüşüne dayanmaktadır. Ay, dünya etrafında dönerken bulunduğu yere bağlı olarak güneşten aldığı ışığın bir kısmını dünyaya yansıtır. Dünyadan bakıldığında ay ile güneşin birbirlerine göre açılarına bağlı olarak ayın ışık kısmını yansıtan kısmı 29-30 günlük süre zarfında hilâl şeklinde başlayarak büyüyüp dolunay haline gelir. Gökteki ayın dolunay haline gelmesi o hicrî ayın ortası demektir. Daha sonra da küçülerek gözden kaybolur ki, bu da ayın sonu demektir. Dünya, ay ve güneşin bir hizaya geldiği bu son aşamaya kavuşum denilmektedir. Kavuşumdan yaklaşık on iki-on altı saat sonra ay ince bir hilâl biçiminde yeniden görülür. Ayın bu şekilde gözetlenip görülmesine rüyet-i hilâl adı verilmektedir.

Her iki takvimde de bir yıl 12 aydır. Şemsî takvîmde hangi ayın kaç gün ile biteceği önceden bellidir. Kamerî takvîm’de ise yılın kaç gün olduğu yani 354 mü 355 mi olduğu ve ayların 29 mu 30 mu olacağı önceden belli değildir. Tarih boyunca Hıristiyan dünya şemsî mîlâdî takvîm kullanırken Müslümanlar, kamerî hicrî takvîm kullanmışlardır. Hristiyanlar, takvim başlangıcı olarak Hz. Îsa (a.s.)’ın doğumunu esas alırken Müslümanlar, Hz. Peygamber efendimizin Mekke’den Medine’ye olan hicretini esas almışlardır. İslâm dîninde vakitli ibâdetler, Kamerî hicrî takvîm esas alınarak yapılmaktadır. Bir Müslüman olarak bizim, şemsî mîlâdî yılın aylarını ezbere bildiğimiz gibi, kamerî hicrî yılın aylarını da ezbere bilmemiz gerekmektedir. Öyle ise gelin bu ayları birlikte sayalım ve ezberleyelim: Muharrem, Safer, Rebîülevvel, Rebîülâhir, Cemâziyelevvel, Cemâziyelâhir, Receb, Şâbân, Ramazan, Şevvâl, Zülkâde, Zülhicce.

Ayın dünya etrafındaki dönüş süresini esas alan hicrî takvîm, İslâm âleminin dînî takvimidir. Bu konunun dînî olması, Tevbe sûresinde geçen şu âyete ve Peygamber efendimizin hadis-i şeriflerine dayandırılmıştır. Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de konu ile alakalı olarak meâlen şöyle buyurmaktadır: “Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah’ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup bunların dördü haram aylardır. İşte bu doğru hesaptır. O aylar içinde (Allah’ın koyduğu yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekûn savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekûn savaşın ve bilin ki, Allah (kötülükten) sakınanlarla beraberdir.”[1]

Hz. Peygamber efendimiz de konu ile alakalı olarak meâlen şöyle buyurmaktadır: “(Ramazan) hilâlini gördüğünüzde orucu tutun ve (Şevval) hilâlini gördüğünüzde de iftar (bayram) edin! Eğer (hava) size kapalı (bulutlu) olursa, Şâbân’ın sayısını otuza tamamlayın.”[2] Hz. Peygamber efendimizin bu hadis-i şerifinden de vakitli olan dînî ibâdetlerin kamerî takvime göre yapılacağını ve bir de kamerî ayların 29 veya 30 olabileceğini öğreniyoruz.

Bu bilgilere göre bir kamerî yıl, bir güneş yılından bazen 10 gün, bazen de 11 gün eksik gelmektedir. Bu eksikliğin toplamı yaklaşık 33,5 hicrî, 32,5 mîlâdî yılda bir yıla ulaşmaktadır. Bu fark, 67 hicrî 65 mîlâdî yılda iki yıla ulaşır. İşte bizim aradığımız da budur. Yani Peygamber efendimiz vefat ederken şemsî mîlâdî yıla göre 61 yaşında, kamerî hicrî yıla göre de 63 yaşındaydı. Bizim kaynak kitaplarımız, kamerî hicrî yılı kullandığımız yıllarda yazıldığı için efendimizin vefat yaşı 63, nübüvvet yaşı da 40 olarak gösterilmiştir. Şemsî mîlâdî yıla göre söyleyecek olursak vefat yaşı 61, nübüvvet yaşı da 39 olur. Şöyle de söyleyebiliriz: Elinizde uzun bir kumaş var, bu kumaşı ölçmek için iki tane de metre var. Bu metrelerden biri 100 cm. diğeri de 95 cm. olsun. Kumaşı 100 cm. lik metre ile ölçerseniz 61 metre gelir, 95cm. lik metre ile ölçerseniz 63 metre gelir, durum bundan ibarettir.

Bu sıkıcı teknik bilgilerden sonra iki şey daha söylemek istiyorum. Bunlardan biri, kamerî yılın ayları güneş yılına göre her yıl on veya on bir gün kaydığı için, Müslümanlar Ramazan orucunu daima aynı mevsimde değil de her mevsime gelecek şekilde değişik günlerde tutarlar. Böyle olunca da dünya Müslümanları arasında adâlet sağlanmış olur. Diğer bir konu da biz Müslümanlar, bu teknik bilgilerle vakit kaybedeceğimiz yerde daha önemli konulara takılsak çok daha iyi olur. Yani Hz. Peygamber efendimizin kaç yaşında vefat ettiğini merak ettiğimiz kadar, o güzel insanın bu kısa ömrünü nasıl bereketlendirdiğini araştırsak ve onu örnek almaya çalışsak daha iyi etmiş oluruz. Allâh’ım, bizi, hayatını îmân, ibâdet ve cihâd ile geçiren peygamberi örnek alanlardan eyle! Âmin.


[1] Tevbe sûresi, 9/36

[2] Buhârî, Savm, 11; Müslim, Sıyâm, 7.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.