Cemile Ünlü Hanımla Söyleşi

Cemile Ünlü Hanımla Söyleşi

Başörtüsünü açmayarak, soylu direnişi devam ettiren ve üniversiteyi terk eden binlerce kızımızdan birisiyle, Cemile ÜNLÜ hanımla söyleşi:

“Toplumsal ikna odalarından geçmek çok daha zor ve inciticiydi.”

İlkadım: Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Hayat hikâyenizden bahseder misiniz?

Cemile ÜNLÜ:1976 Nevşehir doğumluyum. İlk, orta ve lise tahsilimi Nevşehir’de tamamladım. O dönemin şartlarında orta ve liseyi İmam Hatip Lisesinde tamamladım. Geriye döndüğümde İmam hatip yıllarımı mutluluk ve heyecanla hatırlıyorum. Zihnimin inşa sürecinde çok etkili olmuş yıllardır. Sonrasında üniversite hayatı ile başlayan İstanbullu yıllar. Üniversite hayatının başörtüsü sorunu ile sekteye uğraması sonucu, hayatımın bu dönemi vakıf faaliyetleri, eğitim çalışmaları ve iş hayatı ile doldu. Geçen yıl itibariyle mezun oldum. Şu anda da stajımı tamamlıyorum.

İlkadım: Örtünme/tesettür fikri ilk ne zaman oluştu sizin zihninizde? Nasıl ve ne zaman örtünmeye karar verdiniz?

Cemile ÜNLÜ: Geleneksel düşünce yapısına sahip bir ailem olduğu için belli bir yaştan sonra kızların başörtüsü takması vakayı âdiyedendir. Ben de ailemdeki bu mutadı bozmayarak ilkokul sonrası örtündüm. Ancak başörtüsü takmakla, tesettür fikrinin oluşması ve olgunlaşması tabi ki farklı şeyler. Şimdi geriye döndüğümde ortaokulda müzik dersinde başörtümüzü çıkarmamak için bir arkadaşımla birlikte dilimizin döndüğünce mücadele ettiğimizi hatırlıyorum. İmam hatip yıllarımda geleneksel örtünme anlayışının kulluk bilinciyle ameli örtünmeye dönüştüğünü rahatlıkla söyleyebilirim.

İlkadım: Örtünme fıtri bir ihtiyaç, bir duygu. Ancak bunun böyle olmadığını söyleyenler çoğunlukta bugün. Siz ne dersiniz bu meseleyle ilgili olarak?

Cemile ÜNLÜ: Rabbimiz yaradılışımıza insan olmamızın gereği bazı fiziki kodlar yerleştirdiği gibi, fıtratımıza da ruhi kodlar yerleştirmiştir. İki ayak, iki göz, bir burun fiziki kod ise; yemek içmek ihtiyacı, öfke ve merhamet hissi fıtri kodlarımızdır. Örtünmek ihtiyacı da insanlığımızın gereği olan fıtri duygulardandır. Eğer böyle olmamış olsaydı Hz Âdem ve Havva’nın şeytana aldanmaları karşısında çıplaklıkla cezalandırılmalarına ilk tepkileri, “cennet yapraklarıyla örtünmek” olmazdı. Hz Âdem ve Havva’nın fıtratları henüz hiç bozulmamış iki insan olmaları ve Allah’ın çıplaklığı bir cezalandırma yöntemi olarak kullanması dikkate değerdir. Günümüzde ise çıplaklığın asıl, örtünmenin tali hatta arızi olduğunu savunanların bulunması sürpriz değildir. İnsanlık tarihi boyunca düşünsel sapmalar olduğu gibi fıtri sapmalar da olmuştur. Çıplaklığın yüceltilmesini de insanlık tarihinde zaman zaman yaşanan yol kazalarından biri olarak görmek gerek.

İlkadım: Başörtüsünün sizin dünyanızdaki yerinden bahseder misiniz? Nedir sizin için başörtüsü, daha doğrusu tesettür? Emir mi, mücadele mi, cihat mı, yoksa bir hayat tarzı mı?

Cemile ÜNLÜ: Bu kavramları birbirinden ayırmak mümkün mü bilemiyorum. Bana öyle geliyor ki, tesettür bu kavramların hepsini içinde barındırır. Allah’ı Rab olarak kabul etmek O’nun emrini hayat tarzı olarak kabul etmemizi gerekli kılıyor zaten. Emirlerin görmezden gelinip, hayatın dışına itildiği andan itibaren ise mücadele başlıyor. Bu tesettür ya da başka bir emir hiç fark etmez. Tesettürün var olması, hayat bulması için karşılık beklemeksizin ortaya konan her türlü çaba ise cihadın kendisidir. Karşılık beklemeksizin diyorum, çünkü günümüzde gayretlerimizin takdirini Allah’tan önce kullardan bekleme gibi bir hastalığa yakalandık.

İlkadım: Bu ülkenin kadınları uzun zamandır tesettür konusunda mücadele veriyor; sıkıntı çekiyorlar. Bu yolda yaşadıkları eziyetler, sıkıntılar bu kadınların kişiliklerini nasıl etkiledi/etkiliyor sizce?

Cemile ÜNLÜ: Başörtüsü sorunuyla beraber yaşanan sıkıntıların insanlarda çok farklı tezahürleri oldu.  Bunun her insan sayısınca hikâyesi olabilir. Ancak ben başörtüsü sorunuyla muhatap olanları genel olarak ikiye ayırıyorum. Başörtüsü sorununun altında kalanlar ve soruna üstten bakabilenler. Her ne olursa olsun sosyal statünün kutsandığı bir ülkede, bu süreçten hırpalanmadan çıkmak neredeyse imkânsızdır.Çünkü diplomanızdan vazgeçmeniz, bireysel olarak haklarınızdan ve hayallerinizden vazgeçmenizdir. Sosyal olarak ise statünüzden ve toplumsal kabul edilebilirliğinizden vazgeçmenizdir. Bir kısım arkadaşlarımız bu sorunların altında ezildi. “Altında ezilmek” ifadesini özellikle kullanıyorum ki, maddi manada ezilmeyi nasıl anlıyorsanız psikolojik olarak da aynı şekilde anlayabilirsiniz. Hayatın her alanında sorunun yansımalarını gördü ve ezikliğini yaşadı bu arkadaşlar. Diğer kısım ise, kendi olmanın ve hayatını Kur’anî tercihlerle şekillendirmenin farkındalığında olanlardı ki, onlar bu süreçten her şeye rağmen ruhi olarak güçlenerek çıktılar diye düşünüyorum. Bir tür kavileşme yaşandı.  Bu bahsettiklerim sorun nedeniyle okullarını terk edenlerdi. Bir de soruna rağmen eğitimlerine devam edenler vardı ki, onların hikâyesi bambaşkadır…

İlkadım: Başörtüsü yasağı nedeniyle, hukuk eğitiminizi yarıda bıraktınız. Bize biraz da o dönemden, o zamanki şartlardan bahseder misiniz? Kişisel olarak neler yaşadınız bu dönemde?

Cemile ÜNLÜ: O dönemde henüz 22 yaşındaydım. Eğer üç dersimi verirsem okul bitecekti. Etrafta başörtüsüyle ilgili fetvalar uçuşuyordu! Ve diplomayı önemseyen bir ailem vardı. Ayrıca, dört yıl beraber okuduğumuz başörtülü arkadaşlarımızla kamplaşmalar oluşmuştu. O dönemde ve sonrasındaki en büyük avantajım ise bir cemaat yapılanması içinde var olmamdı. Yalnız kalanların daha zorlu bir süreç yaşadıklarına şahit oldum. Kişisel tecrübemde bana en ilginç ve zor gelen şey ise; bir anda herkesin hayatımla ilgili söz sahibi olmasıydı. Ailemin ve yakınlarımın yanı sıra, henüz yüzünü yeni gördüğüm ismini bile bilmediğim teyzeler mi dersiniz, yakınlarımla haber yollayanlar mı dersiniz, arkadaşlarımın aileleri mi dersiniz…

Hayatımın hiçbir döneminde bu kadar telkin aldığımı hatırlamıyorum. Düşündüğümde bu süreç bana hala çok ilginç gelir. Yani “ikna odaları” sadece fakülteyle sınırlı değildi aslında. Toplumsal ikna odalarından geçmek çok daha zor ve inciticiydi. Resmi ikna odalarına bir kere giriyorsunuz ama gayri resmi olanı için sayı veremem.

Kişisel tecrübe olarak şunu da belirtmek isterim. Bu yıllar resmi eğitimimizin sekteye uğradığı dönem olmakla birlikte, şahsi eğitim çalışmalarımın en yoğun ve bereketli olduğu süreçti. Bu da şer görünendeki hayırdı.

İlkadım: Geriye dönüp de “keşke olmasaydı” dediğiniz şeyler oldu mu hiç?

Cemile ÜNLÜ: “Keşke şeytandandır” Keşke değil ama hatırladığımda biraz buruk yaşadığım şeyler olmuştur. O da sorun karşısında Müslümanların tutumlarıyla ilgilidir. Bu konuda çok ayrıntıya girmek istemem. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim kendi kararımdan dolayı hiçbir zaman “soru işaretlerim” ya da “acabalarım” olmadı. Bunun için ne kadar şükretsem azdır. Çünkü hayatımın “yoğun telkin dönemi” diye ifadelendirdiğim döneminde en çok karşılaştığım sözlerden birisi “Henüz yaşınız çok genç, ilerde aklınız başınıza gelince çok pişman olacaksınız ama iş işten geçmiş olacak…” minvalindeydi. O dönemde bu tehdit ya da telkinlerden için için koktuğumu ama Allah’ın küçük de olsa içime şüphe ve pişmanlık vermemesi için çok dua ettiğimi hatırlıyorum.

İlkadım: Son olarak bugünün öğrencilerine, kız kardeşlerimize neler söylemek istersiniz?

Cemile ÜNLÜ: Kısaca şunları söylemek isterim. Modern dünyanın sosyal statü, iş ve makam sahibi olma özentisi; ev kadını olma fobisi ile çerçevelediği tablo ile dünyayı ve yaşamı algılamaya çalışırsak büyük bir yanılgıya düşeriz. Var oluşumuzu ve dünyada durduğumuz yeri ilahi pencereden tanımladığımızda, zihinlerimiz sadeleştiği gibi, hayatımız özgünleşir. Kulluk bilincinden doğan zihin sadeliği aynı zamanda huzur kaynağıdır. Sonuç olarak; var oluşumuzun amacını doğru tanımlamak, hayatta doğru adımlar atmamızı sağlayacaktır.

İlkadım: Bize göre çok zor şartlar altında yürütülmüş bir mücadeleyi çok mütevazi bir tarzda ortaya koydunuz. Sorularımızı cevaplandırarak düşünce ve tespitlerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.