Cemaatlerin Hesabı Mahşerde İmamlarından Sorulacak

Çevremde küfreden bir insan sesi duyduğumda yüksek sesle “Estağfirullâh” çekerim. Adam önce şaşırır; kızar gibi olur; ben devam ederim yüzüm gülerek; “Senin adına çekiyorum, günaha girdin ve biz sana küfretmenin günah olduğunu anlatamadık. Senin adına Allah’tan bağışlanma diliyorum”deyince sohbet hemen koyulaşır.
Bir hizmetlimiz vardı; uzun yıllar beraber çalıştık. Şimdi artık yapmıyor, hacca vardı-geldi. Çok küfrederdi olur olmaza; ben de onun adına mescide gidip tevbe namazı kılardım. Biz bu insanlara bu davranışların uygunsuz olduğunu anlatamadık. Bir öğretmenlik felsefemiz vardır: “Öğrenmeyen öğrenci yoktur; öğretemeyen öğretmen vardır.” Yani öğretmen eğer öğretemeyecekse niye öğretmen olmuş ki?
Mahşerde cemaatler imamlarıyla hesaba çekilecek; niye; acaba günahın-sevabın ne olduğunu imamları tebliğ etmiş mi diye. Tebliğ etmişse problem yok; zaten kişinin bütün organları şahitlik yapacak.. Esas önemli nokta; tebliğ ederken Kur’ân ve sünnetin belirlediği tebliğ fıkhına uymuş mu; eğer uymamışsa yine cemaat haklı çıkacak.
Tarihi camilerde saçakların altındaki mermerlerin oyuk olduğu görülür. Yıllar boyunca su damlaları, damlaya-damlaya mermeri bile delmişlerdir. Cemaat, öğrenci, velev ki mermer gibi olsa; sabır ve zamanla su gibi damlaya-damlaya delinmiş olacak.
“Damarlar” diye bir yazı yazmıştım; Diyanet, İlkadım ve Beyan dergilerinde yayınlanmıştı. Yani; Din İşleri Yüksek kurulundan geçti. İnsanların damarından girdikten sonra mesele yok; ilacı verirsin; o da şifa bulur. Yalnız; dozajını iyi ayarlamak gerekir. Yoksa hasta ölebilir; bunun karşılığı tebliğ dilinde “küfür” dür; yani, kişiyi imandan eder, öldürürsün.
“Aklım kesti” deyimi İmam Gazzâli’ye atfedilir. Medrese eğitimini bitirmiş dönmektedir. Matematik tahsili yapmaktan “Aklım almıyor” diye vazgeçmiştir. Yolda gelirken konaklardaki bir su kuyusunun ağzında bulunan mermer çemberin kuyu ipi tarafından oyulduğunu görür ve tekrar ede-ede bu işin olacağına kani olur; “aklım matematiği kesti” anlamında bir söz söyler.
Hedef kitlelere ulaşmanın yolu, damarlarını bulmak ve sabretmektir. Karaçam ile sarıçamın yarılması aynı metotla olmaz. Kuru meşeye çivi çakılmaz; ancak burguyla girer; o da ikide-bir sağar ve gacırdar, durur. Bu sert ağaçlardan da iyi kaplama yapılır.
Damarları bulunmayan ağaçları yarmak için baltanın sapını kırmak lazım; damarını bulursan bir vuruşta yararsın. İnsanlar da böyle.