CASİYE SURESİ

Diz çöktüren bir sure ile tanışacağız bu sayımızda. Rabbim muradına uygun bir şekilde bu sureyi okumayı, okuduklarımızı anlamayı, anladıklarımızla yaşamayı, yaşadıklarımızla güzel örnekler olmayı nasip etsin. Allah say ve gayretlerimizi kabul buyursun. Nefsine köle olmayı özgürlük zanneden cahillerden olmaktan Allah’a sığınalım. Zorunlu olarak diz çökenlerden değil ,özgür iradesiyle Rabbine boyun eğen, ona yönelen, onun karşısında diz çöken o bahtiyar kullardan olabilmek için olsun tüm çaba ve gayretlerimiz. Diz çöktürülmeden diz çökenlere ne mutlu…Yakın gelecek için hazırlık yapanlara ,ben böyle bir günle karşılaşacağımı biliyordum bilinciyle bir hayat sergileyenlere ,kitabımı alın okuyun diyecek kadar hayatlarını-ömürlerini Allah’a adayanlara ne mutlu….
Casiye suremiz Mekke’de, Duhân ile Ahkaf surelerinin arasında, 65. sure olarak nazil olmuştur. Girişte de yer verdiğimiz gibi Casiye’nin anlamı, “diz çöken, dizlerinin üstüne çöküp kalan “demektir. Kıyamet sonrasında, mahşer yerinde bekleyen insanların heyecan ve biridir. Adını 28.ayetten almaktadır.
Bu ayetimizin meali şu şekildedir:“ Bütün toplulukları diz çöküp boyun eğmiş olarak göreceksin. Her topluluk kendine ait defterin başına çağrılacak, o gün yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz. “Bu sahneyi gözlerimizde canlandıralım…İnsan neye hayıflanacak, neye üzülecek dersiniz? En salih olanlarımızın bile keşkeleri olacak neden mi? Daha çok ibadet etseydim, kendimi Allah’a daha çok beğendirmeye çalışsaydım, itaat ve salih ameller noktasında daha çok çaba sarf etseydim…Bu maddeler uzayıp gidecek…Ya bir de salih olanlardan değilsek varın onu siz düşünün…Keşkeler, feryadu figanlar, acılar, pişmanlıklar bizleri saracak…Dünyadayken beraber olduğumuz, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen insanlardan fersah fersah uzak olmayı temenni edeceğiz…Kardeşlerim bunları yazmak zor. Gerçekleri bile bile nefsinin esiri olmak, kendine söz geçirememek, imtihan içinde imtihan yaşamak ancak Allah’ın yardımıyla aşılacak durumlardır…Allah bize merhamet etsin, muradına uygun hayat yaşamak için irademizi sağlam kılsın.
Suremizin konuları Diyanet tefsirimiz olan Kuran Yolu’nda şu şekilde geçmektedir:
1. Kuran’ın Allah katından geldiği.
2. Evrendeki varlıkların ve işleyiş kurallarının Allah’ın varlık, birlik, kudret ve hikmetine delil olduğu.
3. Evrendeki birçok nimetin Allah tarafından insanların istifadesine sunulmuş olduğu.
4. Kur’an’ı dinlememenin, onun talimatına uymamanın acı sonuçları.
5. İnanmayanların cezalandırılmasının Allah’a bırakılması.
6. İsrailoğulları örneğinden hareketle Allah’ın nimetlerle ve din kurallarıyla kullarını denediği, imtihanı kaybedenlerin dünya ve ahirette zarara uğrayacakları.
7. İnananlar ile inanmayanların Allah nezdinde aynı değerde olmadıkları,
8. Öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenleri yeniden düşünmeye sevk eden deliller.
9. Bunca nimetin ve kemalin sahibi olan Allah’a hamdü sena.(1)
İnkarcıların itirazları , hep aynı noktadan olmuştur. Kuran kimin katından indirilmiştir? Peygamber efendimize vahyin, insanlar veya cinler tarafından öğretilmiş olduğunu iddia ederler. Onlardan birçoğu vahyin kaynağını bile isteye inkar ediyorlardı. Heva ve heveslerden dolayı gerçeğe sırt çevirmek, gerçeği örtmeye çalışmak hakka halel getirmez. Kişi ancak kendi vehimleri içinde boğulur durur. Bunun sonu da pişmanlık ve azaptır.
İman eden gözlerle evrene bakanın imanı artar, inkar ederek evrene bakanın şüphe ve retleri artar. Aslında nasıl bakarsak, hangi gözle bakarsak o şekilde okuruz her şeyi…Bu durum suremizin 3-4-5…ayetlerinde şöyle ifade edilir:“ Göklerde ve yerde inananlar için önemli işaretler vardır. Sizin yaratılışınızda ve yeryüzüne yaydığı diğer kımıldayan canlılarda bilenler için deliller mevcuttur. Gece ile gündüzün yer değiştirmesinde, Allah’ın gökten indirdiği rızıkta (yağmurda) -ki, onunla öldükten sonra yere yemden hayat vermektedir- rüzgârları çeşitli yönlerden estirmesinde düşünenler için alınacak dersler vardır.
Suremizde yine, Kur’an’ı dinlememenin, onun talimatına uymamanın acı sonuçları ifade edilir. Rabbimiz rahmeti gereği yarın olacakları bugünden söylüyor ki pişmanlıklar yaşamayalım. O güne karşı hazırlık yapalım. 10.ayette Allah şöyle buyurur: “ Önlerinde cehennem! Ne dünyada elde ettiklerinden ne de Allah’ı bırakıp sırtlarını dayadıkları dostlardan kendilerine bir fayda erişir. Onların nasibi büyük bir azaptır. “En büyük azap; Allah’tan mahrum olmaktır. Keşke bilseydik bu en önemli gerçeği. Belki o zaman eşyaya, dünyaya başka anlamlar verirdik.
15.ayetimizde Rabbimiz şöyle buyurur: “ İyi işler yapan kendisi için yapmıştır, kötülük yapanın da kötülüğü kendinedir; sonra rabbinize döndürüleceksiniz. “Artık iman ettik ki bu dünyada bile yaptıklarımızın bir kısmını tadıyoruz. Olumlu veya olumsuz, yaptığımız şeyler bizi gelip buluyor. Kaldı ki ilahi adalet tecelli ettiğinde halimiz nice olur? Rabb’ına döndürüleceğine iman eden bir kul nasıl kötülüğü kendine ilke edinir? Dille değil fakat eylemlerle nasıl ahireti inkar edebilir? Kendimizi dışardan gözlemlemeye ne çok ihtiyacımız var…
29 ve 30.ayetler kavramların içini nasıl da boşalttığımızın resmidir. “Bu, size gerçeği söylemekte olan kitabımızdır, biz bütün yaptıklarınızı kaydetmekte idik” denilecek. İman edip güzel işler yapanları sorarsan Allah onları rahmet deryasına daldıracak. İşte apaçık başarı budur. “Sahi ne dersiniz gerçek başarı ne idi gözlerimizde. İş mi, aş mı, uğruna her şeylerimizi feda ettiğimiz makamlarımız mı, evlatlarımız mı….Ya Rabbi şahit ol ki biz kitabın Kuran’a iman ettik, imanımızın gereği olan yaşantıyı kazanmak için tüm çabalarımız. Bu yolda ayaklarımızı sabit kıl. Yaptıklarımızın kaydedildiği bilincini, diri tutmamızda sen bizlere yardım et…Allah’ın rahmet deryasına daldırdığı kulların arasında olmak için gecemizi gündüzümüze katalım. Salih amellerle, neslimizi ve kendimizi karantinaya alalım. Kuran’ın gönüllere şifa olan ayetleriyle can bulalım, can olalım. Resullulah’ın örnekliğinde gerçek başarıyı yakalama azminde ve kararlığında hayatımızı ikame edelim. Bunun için de sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyelim.
“Göklerin rabbi, yerin rabbi, bütün âlemlerin rabbi olan Allah’a, yalnız O’na hamdolsun! Göklerde ve yerde ululuk O’na aittir. O sonsuz güç, sınırsız hikmet sahibidir.“Casiye 36-37”
Kaynak:
1-Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Kur’an Yolu: IV/691.