Çaresiz Gözler

Çaresiz Gözler

Çare. Yazması bulmasından kolay olan bu kelime sizden sadece dört harf ister. Varlığını yazmak bu kadar kolay ama yokluğunu yazmaya çalıştığınızda sizden çok şey ister. Sizden ‘siz’ i ister…

Çare kiminin duruşudur, kiminin umududur, kimininse sadece hayali. Bizi ayakta tutan şeylerin başında gelir çare bizim biz olmamızı sağlar. Ve her derdin çaresinin olduğuna inanç bizi derde de yaklaştırır derdi bize bahşeden dermanını da lütfeden çaresizlerin çaresi olana da yaklaştırır. O nedenle çare hep aranır. Hem de hiç yokmuşçasına hem de her yerdeymişçesine. Sonunda bulunur, insan bazen kendinde bulur onu bazen de bir başkasında. Ve en önemlisi çare olunur. Fark etmezsin bazen hangi çaresize çare olduğunu, hangi ikrama aracı olduğunu. Bazen bilirsin ve susarsın, şükredersin bir lütfun aracısı olduğun için.

Göz, birçok duygunun izharına mazhar olan bir organdır. Nice duyguyu anlamamızı anlatmamızı sağlayan, nicesini tek bir bakışla hissettiren bir lütuftur bize. Bu ayana yakışan en güzel duyguda çaredir. Çünkü çare öyle benimser ki gözdeki benliğini, bütünleşir varlığıyla. Yokluğu da bir o kadar zordur; dağıtır, parçalar, söndürür gözlerdeki o ateşi.

Şimdi nice göz var etrafımızda kimisi yardım ister kimisi bir yardım bekler kimisi müteşekkir bir halde bakar. Kimilerine de çaresizlik nüksetmiştir. Eğer çaresizlik bakışlarına indiyse bir insanın artık elinde bir aciz bedeni bir de içindeki ruhu kalmış demektir o da paramparça. O kadar ağırdır ki o gözler nicesi taşıyamaz bile.

Şimdi her yerde o gözler; telefonlarımızda, televizyonlarda, gazetelerde… Artık onlar mı bakmayı bıraktı yoksa biz mi görmez olduk onları bilmem ama göremez olduk ya da görmezden geldik. Onlar tüm acılarını sinelerine çekerken belki bir umut deyip yüzlerini bize dönmüşken, çarelerini bizde ararlarken biz gözlerimizi kapattık bu sefer. Üzerlerine yağan mermilere, bombalara göğüslerini siper ettiler belki ama bizim çevirdiğimiz yüzler onların gönüllerinde fırtınalara sebep oldu. Onlar terk etmediler yuvalarını. Evleri, malları ellerinden de alınsa dahi direndiler, dediler ‘Kudüs bizimledir’ ama biz diyemedik biz de sizlerleyiz diye. Biz terk ettik onları yüz üstü bıraktık.

Kendimizi bir yiyecekten mahrum bırakamadık ya da bir kıyafetten eksik kalamadık, onlar orada aç biilaç hayatta kalmaya çalışırken. Zor geldi bize marka kullanamamak onlar üstlerini örtmeye bir parça kumaş dahi bulamazken.

Onlar şimdi bize bakıyor, bizde eğer bir gün onlara yüzümüzü dönmeye cesaret edebilirsek göreceğiz; orada artık ne umut kaldı ne de çare. Orası artık büründü çaresizlik sessizliğine ki bomba sesleri bile yok edemiyor bu sessizliği. Artık sitem kaplamış tüm o dideleri. Ve bu sitemli bakışların kaynağı da biziz muhatabı da. Elindeyken neden bana destek olmadın diye sitem eder o gözler, neden gözlerimiz içine bakıp ‘Korkma!’ diyemedin. Tüm insanlığa zikreder bu sitemleri.

Eğer rahatsa şuan gönlümüz, eğer kafamızı yastığa huzur içinde koyabiliyorsak, eğer içimiz sadece haberlere resimleri çıktığında cız ediyorsa sorgulamak gerekir. İnsanlığımızı sorgulamamız gerekir Müslümanlığımızı, kardeşliğimizi sorgulamamız gerekir. Cevap verebiliyorsak bu sorgu suallerine ne mutlu bize ama bu sınavdan kalırsak eğer önümüzdeki büyük sınavı nasıl atlatacağız… Onu da bir düşünmek gerekir. Belki bizim çaremizde oradadır, oradaki gönüllerde görmeyen gözlerimizde…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.