C/Esed Rejimi ve Duyarsız Müslüman

Orta Doğu’daki olayları tarife kelimelerin
gücü yetmez belki ama meseleyi oyun içinde oyun oynanan ve topun
sahibinin topu almasıyla bitecek bir senaryo olarak niteleyebiliriz. Bir
yığın denklem kuruluyor. Bir yığın strateji ve bir o kadar da karışık
devlet menfaatleri. Hepsinden önemlisi insan canıyla oynanan bir köşe
kapmaca sanki.
Bütün olayların ana kaynağı kendilerini süper güç
olarak adlandıran devletlerin din temelli sosyal kategorizasyonudur. Bu,
süperlerin kendi belirledikleri sosyal normlara uyulmasını sağlamak
için önce hedeflerindeki insanların aralarına bir zıtlık tohumu
serpiştirip sonra arabuluculuk yapacağım diyerek olaylara salça
olmasıdır. Virüs çıkarıp anti virüs satmak gibi… Bunun üzerine dünya
gündeminde güya ‘Barış Gücü’ sıfatıyla başlatılan sosyal algılar zinciri
gelir. “Nato’dan kınama geldi.” “Bm zirvesi toplanıyor.” “Putin geri
adım atmıyor.” cümleleriyle donatılan manşetler…
Dünyayı açlık
oyunlarıyla yöneteceğini zanneden sözde süper devletlerin başlıca hedefi
yıllardan beridir İslam toplumları olmuştur. En çok pazar payını
oralarda bulurlar ve en çok sömürüyü yine oralarda yaparlar. Bunun
yanında İslam ülkelerine de olaylara müdahil olmasınlar diye içlerine
yerleştirilen dünyalık sevgiler neticesinde ‘Müslüman kardeşim’ duygu ve
düşüncesi yerine faşist ideolojilerin eseri olan ırkçılık aşısı
yapılarak ‘bana değmeyen yılan bin yaşasın’ sloganlarıyla hep diri
tutulan bir duyarsızlaştırma politikası hâkimdir.
Ümmetin bu
dağınık durumundan kendi idealleri doğrultusunda faydalanmak isteyen leş
kargaları kendini bilmez tavırlar sergileyip hayvanlaşmaktan daha aşağı
savaş taktikleriyle günahsız onca yavrunun canına kıyan C/ESED rejimini
görmezden gelmektedir. Bu durum karşısında, Batı’nın hatta dünyanın
akıl hocası kesilen Amerika’nın ‘çiçek olun çocuklar’ emrine ellerini
kollarını bağlayarak dünya ülkelerinin göstermiş olduğu tutum
alışılagelmiş bir tavırdır.
Eğer olayları anlamakta zorluk
çekiyorsak; futbol sahalarında bıraktığımız heyecanımızdandır. Yatak
odasına hapsettiğimiz duygumuzdandır. Yeterince İslam bilgisi
vermediğimiz oğlumuzdandır. Başının açıklığını dert etmeyen
kızımızdandır. Derdine dermanı İslam’da bulması gerekirken içkide bulan
babamızdandır. Bizlere Peygamber efendimiz aleyhisselam yerine yanlış
kişilerin izlerini takip ettiren hocamızdandır. Sabah namazına
kaldırmayan kocamızdandır. Yak bir sigara diyen arkadaşımızdandır…
Bizlere
başta ümmet bilincini unutturan; eğitim, dünya sevdası, mal mülk
sevgisi ve şehvet kancasıdır. Ne zaman ki Kur’an’ı anlamaya ayırdığımız
vakit, tv veya güya gündem edindiğimiz şeyler karşısında geçen
vaktimizden fazla olursa o zaman biz bilincine sahip bir ümmet oluruz
inşallah. İşte o zaman ‘zulüm’ denince Müslüman akla gelmez.