Bizim Dünyamız-Hayatın Anlamı

Hayatına anlam katamayanların geçirdikleri zamanlarının değeri yoktur. Hayata nasıl anlam katılır? Hayatın anlamı nedir? (Ara ara sorulan şu meşhur soru)
Platon’a göre hayatın anlamı “daha çok öğrenmek.” Aristo’ya göre insan hayatının anlamı “İyi insan olmak.” Hedonizme göre ise hayatın anlamı: “Hemen, şimdi, zevk.” olarak açıklanabilir. Günümüzde insanların bu soruya verdikleri cevaplar çocuklarım, eşim, ailem şeklinde olabiliyor.
Herkesin kendince hayata dair bir anlamı var. Hiç şüphesiz İslam’ın da var. Bu hayat sadece Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye çerçevesinde yaşadıkça anlamlı hale gelir. İslam hayata anlam katar.
Hayat bir uykudur derler, ölünce uyanırmış insan. Tüm istek ve arzularından… Ölümü beklemeden biran önce uyanmalı. Hayata, İslamla anlam katmalı. Bu dünyanın değil ahiretin evlatları olmalı, ömür sermayesini boş ve faydasız işlerle tüketmemeli ve hayatın her anını Müslümanca yaşamalı.
“Dünya arkasını dönmüş gidiyor, ahiret ise yönelmiş geliyor. Bunlardan her ikisinin de kendine has evlatları vardır. Sizler ahiretin evlatları olun. Sakın dünyanın evlatları olmayın. Zira bugün amel var, hesap yok; yarın ise hesap var amel yok” (mevkuf rivayet)
Yansıma Vadisi
Bir zamanlar, uzak diyarlarda Yansıma Vadisi adında bir yer vardı. Bu vadide yaşayan herkes konuşmak yerine, parlak göletlere bakarak kendilerini yansıtır ve sadece en güzel görüntülerini diğer insanlarla paylaşırdı. Kim daha güzel görünürse, kim daha çok alkış alırsa, o kişi daha önemli sayılırdı.
Küçük Ömer bu vadide doğmuştu ama buranın tuhaf olduğunu hissediyordu. İnsanlar birbirleriyle değil, sadece suya bakarak yaşıyordu. Kimse gerçekte nasıl hissettiğini anlatmıyor, sadece parlayan yüzlerini gösteriyordu.
Bir gün Ömer, vadiyi çevreleyen yüksek dağlara tırmanmaya karar verdi. En tepeye ulaştığında, ilk kez vadinin dışına baktı. Orada insanlar birbirlerine gülümsüyor, gerçekten sohbet ediyor ve muhabbet duyuyordu. Onların yüzleri bazen üzgün, bazen neşeliydi ama hepsi gerçekti.
Ömer hemen vadiye dönüp insanlara gerçeği anlatmak istedi. “Yansımalarınızla yaşamayın! Gerçek hislerinizle konuşun!” diye bağırdı. Ama kimse başını sudan kaldırmadı. Çünkü orada herkes, yalnızca güzel yansımalarına bakarak yaşamaya alışmıştı.
Ömer vadiden ayrıldı ve gerçek duyguların olduğu dünyaya adım attı. O günden sonra, sadece nasıl göründüğünü değil, nasıl hissettiğini de önemseyen insanlarla yaşamayı seçti.
Teknolojinin hiç olmadığı kadar hayatımıza girdiği bu zamanda yukarıdaki masalda bahsedilen yansımaların yeridir sosyal medya.
Samimiyetin ve hislerin olmadığı, yalanlar üzerine kurulmuş bir âlem. İsmi de sanal âlem. Her ne kadar burada olanlar sanal olsa da, insan hisleriyle, yaşantısıyla ve kişiliğiyle gerçeklerin ötesinde bir gerçeklikle var olmak zorundadır. “Ben varım ve var oluyorum. Fikirlerim ve yapacaklarım var. Bende bir iyilik aşısı var ve bu çağa bir iyilik aşısı yapmalıyım. Öylesine bir hayatım yok. Dertliyim ve kavgam var. Yumruğumu sıkıyorum,” demelidir.