Bize Müslümanca Bakış Lazım

İslam’ı yalnızca bazı ibadet şekilleri olarak anlatmaya/anlamaya başladığımızdan beri yeryüzünün şirazesi iyice bozuldu. Aleyhimizde birçok gelişme ve olay yaşanırken bize farklı açılardan faydalıymış gibi gösterildi. Ürettikleri hayal ötesi, modern baloncuk kavramlarla da zihnimiz iğdiş edildi. Artık başkaları gibi düşünür ve yaşar olmuştuk.
Düşünce kabiliyetimizi yitirince gayretlerimiz de azaldı. Gayretimizi kaybettiğimiz vakit gücümüzün de eridiğini, bir hiç olduğunu gördük. Gücümüz bir hiç olunca da elimizdeki nimetlerin nasıl çekildiğine şahit olduk ve nimetleri de kaybettik. Bu süreç uzun zaman dilimlerinde gerçekleşti. Ve artık kendimiz gibi yaşayamaz olmuştuk.
Dünyayı hegemonyalarından kurtarmaya çalıştığımız sistemlerin/adamların payandası olduk, böylece. Onları lider, vazgeçilmez kabul ettiğimiz için geliştirdikleri her şeyi başta teknoloji olmak üzere evlerimizin ve gönlümüzün başköşesine oturttuk. Sistematik yönlendirme faaliyetleri de herkesi esir almış oldu. Kendimizden, inancımızdan, ahlakımızdan korkarak ideal insan modellerini onlarla yakalamaya çalıştık. Ve artık onların izinde adımlar atar olmuştuk.
Böyle devam etmemeli. Bize miras kalan emanetlerin gücünün farkına vararak başlayabiliriz, mesela. Cahiliyeyi saadete sürükleyen bu emanetler bizim için de aynı değişim ve gelişimi sağlayacaktır. Tabi bir de zaman tanımalıyız, kendimize. Çünkü asıl önemli olan ani değişimler değildir. Kalıcı ve süreklilik arz eden değişim istenmiştir.
Sürdürülebilir bir değişim için bize yani Müslümana yakışır tarzda bakışımız olmalı, her şeye ve her yöne. Kur’an ve Sünnet odaklı bu bakışımız her tanzim edilecek ne varsa hep bu çerçevede ayarlanmalı. Kabiliyetlere yön de buradan verilmeli. İnsanı insanlaştıracak bu perspektif bizim gayret ve heyecan damarımızdır aynı zamanda. Zihin dünyamızın en öndeki üstadı olan Rasulullah aleyhisselam Müslüman bakışını feraset olarak ifade buyurmuştur.
Feraset, her türlü alanla ilgili tahminlerden yola çıkarak nokta atışı doğruyu bulma/ifade etme olarak anlaşılmamalı. Bir alanda uzmanlaşmış/yetişmiş kişilerin Kur’an ve Sünnet çerçevesinde hayatı/olayları/gelişimi/değişimi değerlendirmesidir. Bu yaklaşım Müslümanı tembelleşme eğilimine sürüklemeden kendi kabiliyetleri ölçüsünde gayret göstermeye zorlar. Bunun doğal neticesi hem insanı bozulmalardan/boş vermişlikten kurtarmış oluruz hem de topluma müthiş bir kalite katmış oluruz. Nitekim İslam’da dünya ve ahiret için düzgün, dürüst ve çalışkan(başarılı demiyorum) insanların sayısal artışı istenmiştir.