BİR ZULÜM ÖRNEĞİ OLARAK “Şib-i Ebi Talib”

Ne zalim ne de zulüm sonsuz ve sınırsız olamaz. İnsanlık tarihi bunun örnekleri ile doludur. Mazlumun kırılma anı vardır. O zaman geldiğinde olan olur.
İHH’nın son yaptığı “Rotamız Gazze Yükümüz Özgürlük” sloganıyla yola çıkışı ve başlarına gelen olay tarihte vuku bulan bir başka olayı aklıma getirdi. Okuyucularımızla paylaşmak istedim. Burada kimseyi kimseye benzetme çabam yok. Olayı nakledip bu olaydan çıkarılacakları sizlere bırakıyorum.
Bi’setin yedinci yılında başlayıp onuncu yılında sona erdi. Gettolaştırılan Haşimi ve Muttalip oğulları üç yıl gibi bir süre insani bütün imkânlardan mahrum bırakıldı.
ALDIKLARI KARARLAR
Toplanarak tespit ettikleri önlemleri, bir sahifeye yazmayı ve onun dışına çıkmamayı kararlaştırdılar. Buna göre:
- Haşim ve Muttalip oğullarından kız almayacaklar.
- Haşim ve Muttalip oğullarına kız vermeyecekler.
- Haşim ve Muttalip oğullarına hiçbir şey satmayacaklar.
- Haşim ve Muttalip oğullarından hiçbir şey almayacaklar.
- Haşim ve Muttalip oğulları ile barışıklık, hısımlık ve akrabalık, acıma ve saygı gösterme, oturma ve konuşma yapmayacaklar.
Haşim ve Muttalip oğullarının kökünün kazınması anlamına gelen bu boykota göre; “Hz. Muhammed kendilerine teslim edilinceye veya kendilerince yok edilinceye kadar devam edecektir.”
Bu tespitlerin kutsanması için kaleme alınıp, Kabe’ nin iç duvarına asılmasına karar verildi. Bu metne seksen imza kondu.
EBU TALİP
Haşim ve Muttalip oğullarının yanı sıra, müslümanları kendi mahallesinde ( Şib-i Ebi Talip ) toplayarak, her durumda Hz. Muhammed’ e yardımcı olmaya davet etti.
Kimisi din uğruna, kimisi de –inanmamalarına rağmen- aile ve akrabalık uğruna, insanlık adına, başka mahallelerdeki evlerini bırakarak, Ebu Talip’in mahallesine yani muhasara edilecekleri yere geldiler.
Bu davete icabet etmeyen tek muttalip oğlu Ebu LEHEB oldu.
Ebu Talip Hz. Muhammed’in hayatına kastedilir endişesiyle her gece ya evine giderek orada kaldı veya evine getirerek yanında kalmasını sağladı.
Hac ibadetinin dışında kesinlikle dışarı çıkmasına müsaade etmediler. Bu esnada bütün alınıp satılacak olan malları oldukça pahalı satarak / satmayarak zor durumda kalmaları temin ediliyordu.
Bu durumu örgütleyen de aynı kabileden olan Ebu LEHEB’ idi esnafa şöyle sesleniyordu. “Ey tacirler! Muhammed’in arkadaşlarına fiyatları öyle yükseltin ki onlar, yanınızdakilerden bir şey alamasınlar…”
Muhasara altında bulunan herkes varını yoğunu harcadılar. Açlık kıtlık dayanılmaz hal aldı. Günlerce bir şey yiyemediler. Açlıktan ölenler oldu. Ağaç yaprakları ve kuru deri bulurlarsa onları yemeye çalıştılar.
BOYKOT DELİNİYOR
Bütün zorluklara rağmen gizlice yardım etmeye çalışanlar olmadı değil. Onlar da tespit edildiklerinde ciddi sıkıntıya maruz kaldılar.
Hişam isimli bir zat Züheyr’in yanına vararak; “Ey Züheyr! Sen, dayılarının alışverişten, evlenmekten, kızlarını evlendirmekten mahrum ve aciz bıraktıklarını bilip durduğun halde, kendi istediğini yemeye, içmeye, giyip kuşanmaya, evlenmeye nasıl gönlün razı oluyor? Allah’ a yemin ederim ki Ebu Cehil seni dayıların aleyhinde anlaşmaya davet ettiği gibi, sen de onu kendi dayıları aleyhinde öyle bir anlaşmaya davet etmiş olsaydın, senin davetine o hiç kulak asmaz ve gelmezdi.” dedi.
Züheyr: “Ey Hişam! Sana şaştım! Ben bir tek adamım. Tek başıma ne yapabilirim? Eğer yanımda başka bir kişi daha olsaydı, anlaşmayı bozmaya kalkışır ve bozuncaya kadar uğraşırdım.” dedi.
Hişam, O, aradığın kişi benim dedi. Derken üçüncü, dördüncü ve beşinci kişileri de aynı yöntemle belirlediler. Bunlar:
Hişam b.Amr b.Haris
Züheyr b. Ebi Ümeyye
Mutip b. Adiyy
Ebu’l-Bahteri
Zem’ a b. Esved b. Muttalip
Bu beşli gönül erleri vicdanlarının sesini dinleyerek, insanlık dışı uygulamanın sonlandırılması için gece bir yerde toplanarak nasıl bir uygulama yapacaklarını kararlaştırdılar.
Mekkelilerin yoğun olarak bulundukları bir anda Züheyr, güzel elbisesini giyerek ibadetini yaptı. Kabe’ yi tavaf etti. En olumsuz şartlara kendini hazırlayarak gür sesi ve güzel hitabetiyle: “Ey Mekkeliler! Biz yiyelim, içelim, giyinip kuşanalım da öte yandan Haşim ve Muttalip oğulları, alışverişten mahrum edilsinler, darlık ve sefalet içinde kıvranarak helak olsunlar. Bu doğru mudur.??! Vallahi akrabalık bağlarını kesen o zalim boykot sahifesi yırtılmadıkça duracak, oturacak değil!” dedi.
Ebu Cehil: “Vallahi yalan söylüyorsun, yırtamazsın.” dedi.
Topluluk içerisinde birbirinden haberi yokmuş gibi ayrı ayrı yerlerde oturan diğer arkadaşlarından önce Zem’a, arkasından Ebu Buhteri, Mutim ve Hişam ayrı ayrı söz alarak konuşmalarını yapıp Züheyr’in söylediklerinin doğru, asıl yalancının ise Ebu Cehil olduğunu ifade ettiler. Bunun üzerine Ebu Cehil: “Her halde bu daha önce, buradan başka bir yerde geceleyin görüşülmüş konuşulmuş üzerinde karara varılmış bir iş olsa gerek!” dedi.
Güzelce organize edilen sivil insiyatif, önce münferit bazı gayret içine girmişlerse de başarılı olamadılar. Bunun üzerine değişik bir yöntem deneyerek olayı site devletinin gündemine getirdiler. Böyle bir organizenin önünde durulamayacağını anlayarak Mekke elitleri boykot metnini yok etmeye kara verdiler.
İHH ve MAVİ MARMARA GEMİSİ
Her insanın, kuruluşun ve devletin farklı değerlendirmeleri olabilir. Olayın meydana geldiği günden beri söylemedik, yazılmadık hiçbir şey kalmadı.
Ben de diyorum ki, ölümü öldüren haksızlığa bigâne kalmayan bir avuç gönül eri, zulmü önlemek, mazlumun yanında yer aldığını ifade etme adına bir iş yaptılar. Zalimlerin zulümlerinin deşifre edilmesi açısından çok iyi oldu. Aynı zamanda yıllardır bu durumu bilip ilgisiz kalıp ve hatta dolaylı olarak zalimin yanında yer alanlar vardı. Onların da foyası ortaya çıktı. Mütekebbir zalimlere bir şey söylenemez, bir şey yapılamaz diyenlere hatta kendilerine korku bandı örenlere de bu hareket önemli bir ders verdi.
Haksızlık ve zulüm karşısında sessiz kalmayanlara selam olsun.