Bir Âlemiz Vallahi

Bir Âlemiz Vallahi

Müslümanların namazlarında günde 40 defa tekrarlamak zorunda olduğu bir ayet vardır. “Allah âlemlerin rabbidir.” Burada iki kelimenin işlenmesi gerek: Rab ve âlem. Rabbin birkaç manası olmasına karşın çoğunlukla “terbiye eden, düzen veren ve bunu devam ettiren” manasında kullanılır. Âlem ise yeryüzünün ve gökyüzünün, bütün evrenin kendisidir. Allah bizden namazın başında kendisinin yeryüzü ve gökyüzündeki her şeyi terbiye ettiğini ifade etmeyi farz kılmıştır.

Âlemi makro ölçüde ele alırsak gezegenler, yıldızlar, göktaşları bunların hepsi müthiş bir uyum ve ahenk içinde yüzüyor ve denge halini koruyor. Bu dengenin terbiye edeni yani rabbi Allah’tır diyoruz her gün, her namazda, her rekâtta.

Mikro ölçüde ele alacak olursak maddenin içindeki atomların ve dahi kuarkların mükemmel bir denge halinde oldukları ve kaosa yer vermedikleri gözlerimizin aciz kaldığı ayetlerdendir.

Peki bu denge neden kaynaklanıyor?

Cevap: Bu evrenin denge halini bilimin “kütle çekim kuvveti” dediği Allah’ın tekvini ayetlerinden biri olan bu kuvvet sağlıyor. Özünde gezegenler arası mesafe bir uyum içinde ve aynı şekilde atomlarınki de. Tüm bunların rabbi yani terbiyecisi Allah’tır. Peki ya insanlar arası mesafenin düzenleyicisi kim? Müslümanın müslümana, müslümanın kâfire, erkeğin kadına, yaşlının gence, insanın hayvana ve doğaya mesafesinin rabbi kim?

“Hiç düşünmez misiniz?” ifadesinin es geçildiği ve düşünmenin haysiyetinin zedelendiği bu çağda kaosun nedeni, bizim tıpkı atomlar gibi kendi iç âlemimizdeki mesafeleri ve tıpkı gezegenler gibi toplum içindeki dahi devletlerarası mesafelerimizi vahiy rehberliğinde belirleyemeyişimizdir. Bugünkü mesafelerin para, şehvet, hırs gibi şeytanın vahiyleriyle belirlendiğini bugün iç âlemimizdeki ve dışımızdaki kaostan anlamak hiç zor değil.

Atomlar ve gezegenleri dengede tutan kütle çekimi. Peki ya insanlar? İnsanları bir arada tutan ne? İnsanlar ancak sevgilerini doğru kullanırlarsa bir arada durabilirler. Tabi sevgi deyince fabrikasını unutmamak gerek; kalp. Bunun önemini şuradan anlayalım; âlemlerin peygamberi efendimiz aleyhisselam “cihadın büyüğünü nefislerinizle yapın yani duygularınız ile, asıl pehlivan öfkesini yenendir” buyuruyor. “Vücutta bir et parçası var ki o iyi olursa tüm vücut iyi olur” buyuruyor. “Son fetvayı kalbinize danışın” buyuruyor. “Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyuruyor. Bunların hepsi bizim ellerimiz kopsa azı dişlerimiz ile tutunmamız gereken düsturlar. Ne oluyor ki bize beş para etmez heveslerin peşinde helak oluyoruz?

Ümmetin bir demirin atomları gibi sık ve düzgün saflarda bulunmasındaki kuvvet sevgidir ve kâfire karşı artının eksiye olan tavrıdır. Tavırlı olmalıyız ki bizim kafalarımızı etki altına alamasınlar. Kalbimizin iyi olması tıpkı vücuda benzeyen ümmetin iyi olması demek. Sevgi bu denklemin olmazsa olmazı. Biz bağlarımızı vahiyle belirlemedikçe kaos hâkim olacak, nifak bitmeyecektir.

Bu manada sevgi çok tehlikeli bir duygudur. Bu yüzden sevginin terbiyesi şart. Kişi sevdiğiyle beraber ise ahirette beraber olmaktan pişman olmayacağınız kişileri sevin. Öfke sevginin olmamasına denir. Öfkelerimize dikkat edelim, Allahın gazaplandıklarına mı yoksa sevdiklerine mi öfkeleniyoruz? Allah’ın bizimle olması bizim Allah safında olmamıza, hak tarafında durmamıza bağlıdır ve tabi Allah mutlak galiptir.

Vel hâsılı kelam Özel bir şairinde dediği gibi “her insan bir âlemdir ve Allah âlemlerin rabbidir.” Cüzi irademizin olması bizi kandırmasın, bir müslümanı kalbinden tutmak ne büyük hedef. “İnsanları kalplerinden tutmadığınızda görün nasıl ellerinizden kayıp gidecekler.” diyor Nuri Pakdil. Cihadımız kalplerdedir ve cihadımız kalpleredir. Elimiz kalkarsa bundan dolayı, dilimiz oynarsa bundan dolayıdır. Kalplerin fethinin anahtarı “Onlar birbirlerine karşı şefkatli kâfirlere karşı şiddetlidirler.” ayetidir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.