BİLİNÇLİ AİLE DERSLERİ- Anne-Babamızın Rızasını ve Duasını Almalıyız

Bilinçli Aile Dersleri serimizin ikinci yazısıyla kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3) Anne-Babamızın Rızasını ve Duasını Almalıyız:
Anne ve babanın rızası ve duası berekettir. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor;
“Biz insana, annesine babasına iyi davranmasını emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl kadar sürer. İnsana buyurduk ki: Hem bana, hem de annene babana şükret, unutma ki sonunda bana döneceksiniz.” (Lokman 31/14)
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaslanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle.” (İsra, 23)
Ayet-i kerimede Cenab-ı Allah, hem kendisine hem de anne ve babaya şükredilmesini emretmektedir. Nitekim Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Her kim annesini ve babasını razı, hoşnut ederse, yaratanı da razı etmiş olur. Her kim annesi ve babasına kendisine karşı öfkelendirirse, yaratanı da öfkelendirmiş olur.” (Beyhaki, Şuabü’l-İman, 7829)
Anne ve babanın rızasını kazanmak, bir insanın erişebileceği en büyük bahtiyarlıktır. İnsan elde ettiği bu manevi kazancın meyvelerini hayatı boyunca görecektir. Çünkü anne ve babanın çocukları için gönülden yapacağı dualar makbuldür. Nitekim Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor;
“Üç dua vardır ki bunların kabul olacağına hiç şüphe yoktur: Mazlumun duası, misafirin duası, anne babanın evladına yaptığı dua” (Ebu Davud, Salât, 364; Tirmizi, Davaat, 48.)
Evlenmeye hazırlanan kimse de anne ve babasının dua ve rızasını alarak bu yola çıkmalıdır. Sadece dua değil, büyüklerin hayat tecrübelerinden de istifade etmelidir. Eğer evlenmek istediğiniz kişiye anne ve babanız razı olmuyorlarsa “bunun makul bir sebebi var mı?’’ diye düşünmeniz yararınıza olacaktır.
Anne babalar da çocuklarının sevgilerine ve fikirlerine önem verip onları istemedikleri kimse ile evlenmeye zorlamamalıdır. “Bizim köylü, bizim dernekten, şöyle imkânları var” gibi sebeplerden dolayı baskı yapılmamalıdır. Çünkü evliliğin temeli sevgiye dayanır, gönülde istek, arzu ve sevgi yoksa ısrar edilmemelidir.
4) Kendi Karakter Yapımızı Bilmeliyiz:
Evvela kişi kendini tanıyarak iyi ve kötü yönlerini bilmelidir. Bir kâğıdı iki bölüme ayırıp iyi ve kötü huyları yazmak, hem nefis muhasebesi hem de kişinin kendini tanıması adına faydalı bir uygulamadır.
Bunu gerçekleştirdikten sonra iyi ve güzel olan huyların üzerinde daha çok durup onları çoğaltmaya gayret göstermeli, kötü alışkanlıklardan vazgeçmeli, gerekirse tedavi olmalıdır.
Mesela, kötü huyları kısmına iki alışkanlığı yazalım;
1. Öfke kontrolü sağlanamıyor.
2. Madde bağımlılığından kurtulamıyor.
Bunlar vb. zararlı alışkanlıkları bırakmak evlilik öncesi muhakkak yapılması gereken bir husustur.
Çünkü mesela alkolik veya madde bağımlısı olan ya da aşırı sinirli, öfke kontrolünü sağlayamayan bir kimsenin isteyerek veya istemeyerek eşine ve çocuklarına zarar verebilme durumu söz konusudur.
Her şeyden önce insan kendi dünya ve ahiret huzuru için günahlarına, yanlışlarına ve kötü alışkanlıklarına tövbe etmelidir. Mesele sadece evlilik değil bizatihi kişinin kendine değer vermesiyle ilgili bir konudur.
Burada şöyle bir soru akla gelebilir? İnsan huyundan vazgeçer mi?
Veya kötü bir alışkanlığını bırakabilir mi? Elbette insan kötü bir alışkanlığını bırakabilir. Bunun onlarca örneği var. Nice sigara içenler bırakmışlardır. Yine nice öfke kontrolünü sağlayamayan kişiler tedavi ve manevi rehberlerin yardımı ve Allah’ın izniyle belirli bir aşama kaydetmişlerdir. Yeter ki kişi “ben dönüşüme hazırım” desin.
Bütün kötü alışkanlıklardan kurtulmanın en etkili yolu da Allah’a kul olmaktır. Kişi Yüce yaratıcıya kul olduğunda nefsin prangalarından kurtulup gerçek hürriyetine kavuşur. Tabi ki gerekiyorsa uzman doktor yardımı almalı ama ibadetleri yerine getirmenin ve maneviyatın etkisini de unutmamalıdır.
Hz. Ömer bir kimseye öfkelenmiş ve ona ceza vermek istemişti. “Af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir!” (A’râf, 199) ayeti hatırlatılınca Ömer (radıyallâhu anh) cezadan vazgeçti. Hz. Ömer, Allâh’ın kitâbına son derece bağlı idi. (Buhârî, Tefsîr 7/5, İ’tisam 2)
Hz. Ömer (radıyallahu anh) Müslüman olmadan önce öfkeli bir kimseydi. İslam’ı kabul edince yine öfke hali devam etti. Ama sadece Allah’ın razı olmadığı hususlarda öfkelenir oldu. Kura’n-ı Kerim’in eşsiz üslubu ve tesiri Hz. Ömer’de büyük değişikliklere vesile oldu. Merhameti, adaleti ve diğerkâmlığı daha ön plana çıktı. İşte bizler de Kur’an-ı Kerim’i okuyup düşünür ve amel edersek bu yüce kitap hayatımıza etki edecek ve bir takım dönüşümler olacaktır.
Bilinçli Aile Derslerimizi yazmaya önümüzdeki sayı da devam edeceğiz inşallah.