Beşeri İlişkilerimizde Örttükleriyle ve Örtemedikleriyle Tesettür

İslam hayattır, selamettir. Hayatın ve selametin bizzat kendisidir. Emir ve yasaklarının tamamı, kulların iki cihan saadetini temin içindir. Çağrısına uyanlar iflah olur, uymayan ve duymayanlarsa ifsad ve bedbaht olur.
İnsanı insan kılan, diğer yaratıklardan ayıran ve ayrıcalıklı yapan değerler vardır. Müslüman’ı da diğer insanlardan ayıran ve ayrıcalıklı kılan değerler vardır. Bu değerlerin ilk sıralarında da tesettür gelir. Örtüde, örtünmede ve örtülülerde baş gösteren bozulma, mü’mini mü’min yapan, insanı insan kılan bütün değerlerde gevşeme ve bozulmaya yol açar. Bundan dolayıdır ki, tarihin her safhasında şeytan ve yandaşları saldırılarının ilk hedefine örtü ve örtülüleri koymuşlardır. Sevgili peygamberimizin Medine-i Münevvere’de Kaynuka Oğulları Yahudileriyle yaptığı ilk savaşın nedeni, onların Müslüman bir hanımın örtüsüne saldırmaları değil miydi? Maraş’ı “Kahramanmaraş”a dönüştüren Sütçü İmam’ın Maraş kıyamının sebebi, örtülü bacıların Fransız kopillerince tacize uğraması değil miydi? Bunun örnekleri pek çok. Bütün bunlardan çıkartacağımız dersler olmalıdır. Bu derslerin başında da şeytan ve dostlarının taktiklerini iyi kavramak vardır. Demek ki onlar, ilk saldırıyı, hayâsızlığa karşı en etkin kalkan olan örtü ve örtülüye yapmayı tercih etmektedirler. Biliyorlar ki, tesettürü Müslüman’ın hayatından ve gündeminden çıkartınca, onu teslim almak kolaydır artık. Ümmetin fertleri olarak bu sinsiliği iyi kavramalı ve tesettür kalesinin surlarını muhkem tutmalı, gedikler açmalarına fırsat tanımamalıyız.
TOPLUMSAL HAYATTA TESETTÜR
İSLAM, mensuplarının hayat tarzlarına doğrudan müdahale etme hakkına sahiptir. Yeme-içmesinden ticaretine, evlenme-boşanmasından mirasına, yolda yürüyüşünden tuvalete girişine ve hatta oradaki pozisyonuna kadar ölçüler koymuştur. Müslüman olarak görevimiz, bu ölçüleri sorgulamak değil, onları uygulamaktır. Örtü ve örtünmenin ölçüsü de belirlenmiştir. Fıkıh kitaplarımız bütün teferruatıyla bunları açıklamaktadır. Nur suresi 30-31. ayetlerde “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki Allah (c.c) onların yaptıklarından haberdardır… Mü’min kadınlara söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Görünen kısımlar dışında ziynetlerini göstermesinler…” buyruluyor. Demek ki, haramdan sakınmak, ırzını korumak sadece kadınları değil, erkekleri de kapsamaktadır. Buna göre kadın ve erkeğin toplumsal hayattaki pozisyonunu iki yönüyle ele alabiliriz:
A) Kadın ve Erkek Arasındaki Ortak Edepler
1- Sosyal hayatın hangi durumunda olursa olsun görüşmenin ciddiyet içersinde olması:
“Ey peygamber hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah’a (c.c) karşı gelmekten sakınıyorsanız, sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki, Kalbinde hastalık olan ümide kapılmasın.” (Ahzab, 32)
2- Gözü çevirmek:
“Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar… Mü’min kadınlara da söyle gözlerini haramdan sakınsınlar…” (Nur, 30-31)
3- Kadın-erkek baş başa kalmaktan kaçınmak:
Hadis-i şerifler, “kadın ve erkeğin baş başa olmaları halinde, üçüncülerinin şeytan olacağını” çok açık olarak bildirmektedir.
B) Kadınlara Ait Edepler
1- Giysisinin mütevazi olması:
“…Görünen kısımlar müstesna, ziynetlerini göstermesinler… Gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar…”(Nur, 31)
2- Güzel kokudan kaçınmak:
Ebu Musa el-Eş’ari’den gelen rivayette şöyle buyrulur: “Her göz yabancı bir kadına bakarak göz zinası işlemiştir. Bir kadın da güzel kokular sürünerek erkeklerin yanından geçerse, o da aynen bakan erkek gibi zina etmiş gibidir.” (Tirmizi, edeb35, Ebu Davut Teheccül, 7)
3- Hareketlerde ağırbaşlı olmak:
“Ey peygamber hanımları! siz, kadınlardan her hangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah’a saygı duyuyor/emrine uygun yaşamak istiyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) edalı ve cilveli konuşmayın… Sözü uygun (ve ciddi) şekilde söyleyin. Vakarla evlerinizde oturun, dışarıya evvelki cahiliye zamanının çıkışı gibi süslenip çıkmayın…” (Ahzab, 32-33)
TESETTÜR NE ZAMAN FARZ OLUR?
Örtünme emri, her ne kadar büluğa erme ile başlarsa da “müştehat” olarak ifade edilen ergenlik çağına yaklaşıldığında kızların örtüye alıştırılması gerekir. Nasıl ki çocukların yedi yaşına geldiklerinde namaza alıştırılması, on yaşına geldiklerinde namaz kılmıyorlarsa, zorla kıldırılmaları istenmişse, tesettür de böyledir.
Anne-babalar ve eğitimciler, genç nesillere sadece örtünmeyi değil, ŞUURLU örtünmeyi aşılamalıdırlar. Aksi halde şuursuz örtünmeler de örtüsüzlük kadar, belki de daha tehlikeli sorunlar açabilir başımıza. Ortaya öyle garabet çıkar ki, böyle örtünenlere, merhum Ruhi Özcan hocam, “Bunlar (dar elbise giyenler), giyinmiş değil, bedenlerini elbiselerinin rengiyle boyamış olanlardır” derdi. Sevgili Peygamberimiz “Ümmetimden henüz görmediğim iki sınıf insan vardır. Bunlardan bir sınıfı kadınlardır ki, giyinik oldukları halde çıplak gibidirler. Hem kendileri baştan çıkmıştır, hem de başkalarını baştan çıkarırlar.” (Müslim) buyurur. Merhum N.Fazıl da böyle örtünmeler ve örtünenler için “örtü, şuuruyla takılmadığında Allah katında bir değeri olsaydı, cennetin baş köşesinde rahibeler olurdu.” tesbitini yapar.
Edep ve hayâyı besleyen gıdadır tesettür. Hayanın gıdasını vermediğimizde, hayasızlık baş göstermeye başlar ki, bu da kişilerin şahsiyetinden çok şeyi kopartıp götürür.
Bunu Necip Fazıl merhum şu veciz ifadelerle anlatır:
Utanırdı burnunu göstermekten sütninem!
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.
Mezarda kan terliyor babamın iskeleti,
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti
Her Müslüman’a ilmihalini bilmek farzdır. Her konuda olduğu gibi “tesettür” ile ilgili ilmi-halimizin cahili olursak eğer, hem kendimizi hem başkalarını helake götürürüz de haberimiz olmaz.
Mehmet Akif’in dediği gibi:
Ey millet! Uyan, cehline kurban gidiyorsun,
İslam’ı da “batsın” diye tutmuş, yediyorsun
Allah’tan utan! Bari bırak dini elinden..
Gir, leş gibi topraklara, gireceksen!.
Hülasa olarak Müslüman hanımlar toplumsal hayatın, mesela;
Ticaretinde yerini alabilir mi? Elbette ama MÜSLÜMANCA OLMAK ŞARTIYLA,
İşveren olabilir mi? Elbette ama İSLAMİ ÖLÇÜLERE UYMAK ŞARTIYLA,
İşçi, memur olabilir mi? Elbette ama UYGUN ORTAMI BULABİLİRSE,
Şoförlük yapabilir mi? Elbette ama İNANCINDAN TAVİZ VERMEDEN,
Alış verişe çıkabilir mi? Elbette ama VAKAR VE CİDDİYETİNİ KORUYARAK.
“ALLAH’IN SINIRLARINI ÇİĞNEMEMEK ŞARTIYLA”